Gerçek Gurbet Hikayeleri-MURAT

Tekrar taksi durağına geldi. Sıraya girdi. Önünde birkaç araba daha vardı. Biraz daha zamanı olduğunu düşündü. İş arkadaşlarının kahkahalarını duyunca tahmin ettiği gibi yine yabancılar hakkında hikayeler anlatıldığını düşündü. Sigarasını söndürüp arabasına oturdu. İş arkadaşının bütün yabancıları sistemi sömüren asalaklar gibi görmesi zoruna gidiyordu.

HATİCE BEKTAŞ

Tekrar taksi durağına geldi Murat. Sıraya girdi. Önünde birkaç araba daha vardı. Biraz daha zamanı olduğunu düşündü. Yanındaki termosdan kahve doldurdu fincanına. Dışarı çıkıp bir sigara yaktı. İş arkadaşlarını başıyla selamladı. Bir an yanlarına yaklaşmayı geçirdi aklından, vazgeçti. İçlerinden birisi yabancılar hakkında ileri geri konuşurdu durmadan. Onun orada olmasına aldırmadan hep olumsuz hikayeler anlatırdı yabancılar hakkında. Sonra ona döner, onun farklı olduğunu vurgulardı. Ne farkı vardı ki onun, o da diğerleri gibi ekmek parası kazanmak için gelmişti buralara. Üniversite diplomasına rağmen taksicilik yapıyordu. İş arkadaşlarının kahkahalarını duyunca tahmin ettiği gibi yine yabancılar hakkında hikayeler anlatıldığını düşündü. Sigarasını söndürüp arabasına oturdu.

İş arkadaşının bütün yabancıları sistemi sömüren asalaklar gibi görmesi zoruna gidiyordu. Özellikle ikinci kuşak gençlerin suç işleme oranlarındaki artış, ırkçılığı ve yabancı düşmanlığını kamçılıyordu. Medya da yangına körükle gidiyor, ikinci jenerasyon gençler hakkında olur olmaz her türlü haberi gündeme getiriyordu. Bu yüzden halk arasında ön yargılar oluşuyor, tüm yabancı gençleri suçlu ya da suça yatkın olarak algılıyorlardı. Bu önyargılar yüzünden yabancı kökenli gençlerin iş bulmaları da eğitimlerini tamamlamaları da zorlaşıyordu. Sonuçta bu gençlerin bir çoğu sisteme baş kaldırmak adına organize suç çetelerine katılıyor, toplumla ilişkileri zedeleniyordu. Durum böyle olunca Murat’ ın hem kendini hem de yabancı kökenlileri savunması zorlaşıyor, çoğu kez sessiz kalıyor, ama hem kırılıyor hem de üzülüyordu. Gençlerin iyi yetişmesi, eğitim almaları önemliydi. Kendisi bir eğitim alırsa çocuklarına bu konuda örnek olmak ve yol göstermek kolaylaşacaktı.

Herkesin hayali Avrupa’ya gidip geleceğini kurtarmaktı

Seksenli yılların ortasında gelmişti Danimarka’ya. Üniversiteyi bitirip ziraat mühendisi diplomasını aldığı yıl teyzesinin kızıyla nişanlanmıştı. Nişanlısı Danimarka’da, ailesiyle birlikte yaşıyordu. Sessiz, kendi halinde güzel bir kızdı. Yaz tatili bitip nişanlısı Danimarka’ya döndükten sonra mektup yazmışlardı birbirlerine. Saf, temiz duygulardı gelen mektuplarda yazılanlar. Kuracakları yuvayı, yetiştirecekleri çocukları düşünerek yazsalar da mektuplarını pek bu konulara değinmezlerdi. Ayıp gelirdi ikisine de cinselliği çağrıştıran kelimeler kullanmak. Birbirlerini sevdiklerini yazarlardı defalarca, aynı cümlelerle başlar, aynı cümlelerle bitirilerdi mektuplarını. ”Sevgili …” ile başlayan, “seni seviyorum” ile biten mektuplar. Şimdiki zamane gençleri gibi “aşkım” kelimesini kimse tanımıyordu daha. İçi dolu doluydu “Seni seviyorum” cümlesinin. Bu kısacık cümleye tertemiz duyguları, özlemleri, gelecek hayalleri sığardı.  Sadece mutlu olmayı, birbirlerini sevmeyi hayal ettiklerini anlatırdı bu tek cümle.

Bir sonraki yaz tatilini iple çekmişti. Düğün hazırlıkları devam ederken uzak bir şehirde bir devlet dairesinde işe girmişti. Maaşı çok düşüktü. Ailesine gönderdiği para, kendi ihtiyaçları dışında ufak tefek de olsa bir kenara para biriktirmişti. Malum, düğün kuracaklar, altın, akçe alacaklar, vize ve pasaport işlemleri için masraf edeceklerdi. Kendi parasıyla olmalıydı bütün bunlar. Isteyeni çok olmuştu nişanlısının, ama o onu seçmişti. Bazı akrabaları küsüp darılmışlardı bile teyzesine, eniştesine, onların çocuklarına vermediler kızlarını diye. Herkesin hayali Avrupa’ya gidip geleceğini kurtarmaktı. Ama o sevmişti teyze kızını, birlikte mutlu olacaklarına inanmıştı. Teyze kızının da gönlü olunca seçim yapmaları zor olmamıştı teyzesinin ve eniştesinin. Güvenlerini boşa çikartmak istemiyor, gerçekten sevdiği için evlendiğini herkes bilsin istiyordu.

Karısı hamile olduğunu müjdelediğinde sevinçten donup kalmıştı

Güzel bir düğün, bir kaç günlük balayı derken zaman hızlı geçmiş, hüzünle uğurlamıştı çiçeği burnunda karısını. Üç aydan biraz fazla süren vize işlemleri yıllar gibi gelmişti ona. Havalimanında karısına sıkı sıkı sarılamamıştı bile onu karısıyla birlikte karşılamaya gelen eniştesinden çekindiği için. Teyzesinin evinde yenen yemekten sonra kendi dairelerine gitmişlerdi. Karısı hamile olduğunu müjdelediğinde sevinçten donup kalmıştı. Sonra gözleri buğulu sarılmıştı karısına. Sabaha kadar sohbet etmişler, geleceklerini planlamışlardı. Ziraat mühendisi olarak çalışmak istediğini söylediğinde karısının yüzüne bir karamsarlık çökmüştü. Diplomasının Danimarka’da bir geçerliliği yoktu. Önce danca öğrenmeliydi. Daha sonra diplomasına denklik onayı alıp eksik dersleri üniversitede tamamlamıydı. Bu süre içinde çalışıp para kazanmalıydı.

Kısa bir süre sonra karısının çalıştığı salatalık serasında işe başladı. Dil kursuna yazıldı. Haftada iki akşam ikişer saatlik dil kursunun pek bir faydası olmuyordu danca öğrenmesine. Yorgun argın akşam yemeğinden sonra gittiği kursa genelde uzun yıllardır Danimarka’da yaşayan, ama hala danca öğrenememiş ev kadınları geliyordu. Öğretmen onun hevesini görünce özel olarak ilgilenmiş, evde kendi başına dil öğrenmesi için tavsiyelerde bulunmuştu. Kütüphaneden aldığı çocuk kitaplarını okuyarak başladı kelime hazinesini geliştirmeye. İş yerinde genelde Türkiyeliler çalışıyordu, ama o patronla ya da diğer işçilerle konuşarak dilini geliştirmeye çabaladı. Kısa bir süre sonra da kendine yetecek kadar danca öğrenmeyi başarmıştı. Ancak üniversite eğitimi için daha fazla dil öğrenmesi gerekiyordu. Patronu ziraat mühendisi olduğunu öğrenince yakından ilgilenmiş, bazı sorular sormuştu. Teknik terimleri öğrenmek için iyi bir fırsattı onun için.

Sabah kurs, öğlen ödev, gece taksi

Bildiklerini anlatmaya ve uygulamaya yetecek kadar danca öğrenmek için gündüz saatlerinde, genellikle mülteci konumundaki kişilere sunulan danca kurslarına katılması gerekiyordu. Bunun için gece işinde ya da geç saatlerde başlayan bir işte çalışmalıydı. Kızı kreşe başlamıştı. Karısı ikinci çocuklarına hamileydi. Masraflar artmıştı. Taksi ehliyetini aldıktan sonra tanıdık birinin taksisinde işe başlamıştı. Patronuyla değişimli olarak çalışıyorlardı. Sabah kursa gidiyor, sonra eve gelip ödevlerini yapıyor, akşam yemeğinden sonra da taksideki işine gidiyordu. Yoruluyordu ama azimliydi. Hem iş arkadaşlarıyla hem de bazı müşterilerle konuştukça danca konusunda kendine güveni artıyordu. Anlamadığı kelimeleri sormaya çekinmiyordu. Özellikle deyimler ve ironiler konusunda zorlansa da öğrenme hevesi gururuna engel oluyor, anlamadıklarını ya da anlamını bilmediklerini durmadan soruyordu. Sadece telaffuz konusunda sorun yaşıyordu. Onu da zamanla aşacağına inanıyordu.

Danca kursunu başarıyla bitirip yetişkinler okulunda danca ve ingilizce kurslarına başladı. Türkiye’de öğrendiği ingilizce yeterli değildi. İki yıllık bir eğitimden sonra artık üniversite için hazır olduğunu düşünüyordu. Ziraat mühendislerinin iş alanlarının kısıtlı olduğunu öğrenmişti. Çoğu ya işlerini yapamıyor başka işlerde çalışıyorlar, ya da başka bir eğitim alıyorlardı. Bu yüzden sosyoloji eğitimi almaya karar verdi. Hem taksicilik yapmaya devam etti, hem de eğitimini tamamladı. Aslında devlet burs veriyordu okuyan herkese. Ama yabancıların yoğun olmadığı bir çevreden ev almışlardı. Çocuklarının topluma uyum sağlamaları açısından yabancıların yoğun yaşadığı mahalleden uzaklaşmalarının doğru olacağını düşünmüşlerdi karısıyla. Devletin verdiği burs evin taksitlerine ve çocukların masraflarına yetmeyecekti. Çok yorulsa bile sonuçta daha rahat bir işte çalışacağını düşününce buna katlanması gerektiğine karar vermişti.

Dersler kolay değildi, özellikle öğretmenlerin anlattığı konulara dikkatini toplamakta zorlanıyordu. Çoğu kez evde geç saatlere kadar ders çalışıyordu. Ama günün yorgunluğu okuduklarını anlamasına engel oluyordu. Özellikle yazılı ödevlerde oldukça zorlanıyordu. Danca okuma ve yazma dili birbirinden farklıydı. Bu konuda bir sınıf arkadaşından yardım alıyordu sürekli. Ödevleri birlikte yapıyorlardı. Çok iyi arkadaş olmuşlardı. Birlikte yaz tatiline köye bile gitmişlerdi. Arkadaşlıkları yıllar geçtikçe daha da gelişmiş, dostluğa dönüşmüştü.

Artık çifte üniversite diplomalı bir taksi şoförüydü.

Okulunu bitirdiğinde bir süre iş bulmakta zorlandı. Adının yabancı kökenli olması en büyük sorundu. İş başvurularından hiç sonuç alamıyordu. Yabancılar konusundaki önyargılar bu konuda en önemli nedendi. Taksi şoförlüğüne devam ediyordu. Artık çifte üniversite diplomalı bir taksi şoförüydü. Çabalarının hedefine ulaşmamış olmasına kızıyor, bu yüzden iş arkadaşının yabancılar konusundaki olumsuz hikayelerine daha çok içerliyordu.

Okul arkadaşlarından biri bindi taksiye bir gün. Hala taksi şoförü olarak çalışmasına şaşırdı. Sendikayla  konuşmasını önerdi. Faydası olmadığını anlattı. Arkadaşı belediyelerin sürekli sosyal içerikli projeler hazırladığını, takip etmesini ve sürekli iş başvurusunda bulunmasını önerdi. Özellikle yabancıların entegrasyonu için hazırlanan projelerde şansının daha iyi olabileceğini söyledi. Bir şey duyarsa haber vereceği konusunda söz verdi.

Sonunda yabancı kökenli çocukların topluma entegrasyonu konusunda belediyenin hazırladığı bir projede iş buldu. İlk zamanlar biraz tedirgin, biraz da korkaktı. Yanlışlık yapıp işini kaybetmek, tekrar taksi şoförü olarak çalışmak zorunda kalmak istemiyordu. Özellikle kendi çocuklarının bu durumdan olumsuz etkilenip okuma heveslerini yitirmelerinden korkuyordu. Özellikle de suç çetelerinin yabancı kökenli, kendine güvensiz gençleri kurban seçip organize suçlara yönlendirdiklerini bildiği için daha çok korkuyordu. Bu konudaki endişelerini anlattı toplantılardan birinde. Neler yapılabileceği  konusunda fikirlerini sorduklarında heyecanlandı. Şimdiye kadar kimse fikrini açıkça sormamıştı. Çözümler konusunda düşündüklerini anlattı, soruları yanıtladı. Fikirleri ve çözüm önerileri oldukça ilgi topladı. Proje bitiminde işine devam etmesini istediklerinde çok sevinçliydi.

Belediye’de baş danışman

Hazırladıkları projeler ve uygulamalar sorunların kaynağına dikkat çekti. Hükümetin çıkardığı yeni ırkçılık yasasının düzenlemesinde oldukça önemli bir rol oynadı. Medyada ırkçılık yapılması, suçluların ikinci jenerasyon yabancılar olarak adlandırılması yasaklandı. İşverenlerin dilekçeleri isimlere göre ayrıştırmasına yaptırım getirildi. Suça eğilimli gençlerin daha önceden belirlenerek hem gençlere hem de ailelerine destek verilmesi konusunda projeler ve seminerler düzenlendi. İyi sonuçlar alan projeler yaygınlaştı. Sosyal danışmanların ve öğretmenlerin bu konuda daha bilinçli davranmasına yönelik meslek içi seminerler düzenlendi.

Murat içlerinden biri olduğu icin yabancıların yaşadığı sorunların kaynaklarına dikkat çekmeyi başardı. Hem ailelerin hem de okul ve enstitülerin gençlerin davranış modellerini analiz etme yöntemleri geliştirmelerine büyük katkıda bulundu. Ailelerle kurulacak yakın ilişkilerin gençlerin eğitime yönlendirilmesinde başarılı olacağını defalarca vurguladı. Yapılan projelere velilerin dahil edilmesinin önemli olduğunu anlattı.

Şu anda Belediye’de baş danışman olarak çalışıyor. Yabancı kökenli gençlerin boş zamanlarını spor etkinlikleriyle doldurmaları için okullarda rehberlik yapan bir grup danışmanla birlikte yeni yeni projeler üretiyorlar. Yabancı kökenli aileler için aile danışmanlığı bölümü kuruldu. Bu kurulda özellikle gençlerin kültürünü yakından tanıyan ya da o kültürden gelen kişilerin bulunmasına önem veriyor.

Hem oğlu hem de kızı üniversiteden mezun olmak üzereler. Kızı boş zamanlarında hentbol antrenörlüğü, oğlu futbol antrenörlüğü yapıyor. Takımlarında hem Danimarkalı hem de yabancı kökenli çocuklar, gençler var. İyi bir rol model olmanın en önemli faktörü örnek olabilmektir. Babalarından öğrendiklerini kendi hayatlarında uyguluyorlar. Babalarının geliştirdiği “Rol Model” projesinde aktif olarak çalışıyor, gençlere yol gösteriyorlar.

Murat’ın başarısında kuşkusuz azminin ve sabrının büyük etkisi vardı. İmkansızlıklara sığınmak yerine hedefine ulaşmak için engelleri aşmayı yeğledi. Sevgi dolu yüreği hem gençleri hem de ailelerini anlamasına yardımcı oldu. Yüreğinin ve zihninin gücüyle hayal ettiğinden daha güzel işler yaptı ve yapıyor. En önemlisi de eşine duyduğu sevgi, çocuklarının mutlu ve huzurlu bir aile ortamında büyümelerine, kendileriyle barışık insanlar olarak yetişmelerine olanak tanıdı.

Şefkatli bir aile ortamında büyüyen çocukların başkalarının ilgisine ihtiyacı yoktur.

 PAYLAŞMAK İÇİN