Fırsatlarla Artan İhracat, Yapısal Değişim Olmayan Dış Ticaret

İndirilen politika faizine karşın, ne piyasadaki faiz oranları düşmüş, ne enflâsyon gerilemiş, ne de dış ticaret verilerinde bir iyileşme olmuştur. O zaman faiz, o kadar hamaset ile niçin düşüldü ve toplum böylesine bir beklentiye sokuldu?

 

ERSİN DEDEKOCA 

Ocak ayı dış ticaret rakamları açıklandı. İhracat yüzde 17,3 artışla 17.5 milyar Dolar ($)’ı aşarken, ithalât yüzde 55,2 artışla 28 milyar $’ı geçti. Böylece yılın ilk ayında “dış ticaret açığı” 10.4 milyar $ düzeyinde oluşmuştu. “İhracatın ithalâtı karşılama oranı (İİKO)” geçen yılın Ocak ayında yüzde 83 iken, bu yılın ilk ayında bu oran yüzde 62.8’e düşmüştür.

Diğer yandan 2020 yılında 169.6 milyar $ olan ihracat 2021 yılında, yüzde 32,7 artışla 225.2 milyar $’a yükselmiş; ithalât ise, yüzde 23,6 oranında artışla 225.3 milyar $’dan 271.4 milyar $’a ulaşmıştır.

Açıklanan dış ticaret verileri vesilesiyle, Türkiye’nin 2021 tam yılı ve 2022 yılı Ocak ayı dış ticaretini bu hafta ele aldık.

2021 YILI DIŞ TİCARETİ

TCMB, Eylül’den başlayarak dört ay boyunca “politika faizini” düşürdü (yüzde 19’dan 14’e). Bunu yaparken de açıklama olarak: “Faiz inecek; böylece enflâsyon düşecek, ayrıca döviz değer kazanacak (TL değer yitirecek) ama böylece ‘rekabetçi kur’ oluşacak, bu sayede ihracat artarken ithalât yavaşlayacak ve “cari dengede fazla” verir duruma gelinecek” dedi.

  • Yeni bir ekonomi politikası: Amacı, seçime kadar “kuru tutmak”

Aradan henüz üç ay geçmiş ve Aralık ayına gelinmişti. Bu kez, ekonomi yönetiminin elindeki tüm araçlar ve siyasilerin söylemleri “kur artışını frenleyecek” şekilde kullanılmaya başlandı. Bir diğer anlatımla, 20 Aralık’ta “rekabetçi kurdan” bir anda vazgeçildi.! İktisatçı olmayan bir Hazine ve Ekonomi Bakanı”nın yönetiminde “kur korumalı mevduatı”  icat ederek, “TL’nı dövize endeksleyerek”; önceleri “Yurt İçinde Mukim Kişilere Ait Yabancı Para (YP) Mevduat (DTH)” adıyla pasif kaleminde gösterilen mevduat, “Yurt İçinde Mukim Kişilere Ait TL Mevduat” pasif kalemine aktarılarak, “döviz değil dövize endeksli” şeklinde bir “yeni bir algı bükülmesi” uygulamaya konuldu.

“Vatandaş gel” şeklindeki reklâmlar yeterli olmayınca bu defa, “TL’nin değer kaybının önüne geçmek/dövizi tutabilmek” için “kamu bankaları eliyle döviz satışı” yeniden gündeme alındı. Amaç sadece kuru tutmak şeklinde bir “yanılsamayı” devreye almak olduğundan, bu işlemin kamu bankalarına olan yeni “mali yükü” tümüyle göz ardı edildi. Önemli olan USD/TR paritesinin 13.50 civarında kalmasıydı. Kur dizginlenebildi mi? Şimdilik.[1]

  • Yıllık dış ticaret sayıları: Rekorlar!

Aralık ayına ait son veriler TÜİK tarafından 31 Ocak’ta açıklandı. Aylık ve yıllık dış ticaret verilerine göre tablo ve grafik aşağıda sunulmuştur.

Milyar $; Kaynak: TÜİK

Kaynak: TÜİK

Aralık ayı hem ihracat, hem de ithalâtta rekor kırılan bir ay oldu. Aralıkta 22.3 milyar $’lık ihracat, 29.1 milyar $ tutarında da ithalât yapıldı. Bir başka anlatımla, 2021 yılının tümünde gerçekleşen ihracat ve ithalât da rekor düzeydedir.

Oransal olarak ithalât artışı daha düşük olsa da mutlak rakam yüksek olduğu için, “dış ticaret açığı49,8 milyar $’dan 46,1 milyar $’a, yüzde 7,5 oranında “geriledi”.

Ülke ihracatının yüzde 94,3’ünü “imalât sanayi ürünü” teşkil etmektedir. İhracattaki imalât sanayi ürünleri içinde “yüksek teknolojili ürünlerin payı” sadece yüzde 3’dür. Orta yüksek teknolojili ürünlerin payı yüzde 35,9 dan yüzde 33,4’e gerilemiştir.

İhracat ve ithalâtın kompozisyonu” ele alındığında önemli bir değişim görülmemektedir. İthalâta baktığımızda 2020 yılında, “ara mallarının” toplam ithalat içindeki payı yüzde 74,4 iken 2021 yılında oranın yüzde 77,3’e yükseldiğini izlemekteyiz. Bir başka ifadeyle, ithalâtın yüzde 90’ını (geçen yıl yüzde 89), “üretimde kullanılan girdiler” oluşturmaktadır.

  • İhracat artışını destekleyen faktörler

Yukardaki tablo ve grafikte de görüldüğü gibi, 2013 yılından bu yana “değer kaybı yaşayan TL”ye karşın ülke ihracatı, bu dönemde ancak 160-180 milyar $ arasında seyretmiştir. Diğer yandan, 2018-21 arasındaki “Reel Kur Endeksi (RKE)” hemen hemen 60 civarında olmasına rağmen, ihracat rakamları çok farklı gerçekleşmiştir. 2018 yılı ihracatı 178 milyar $ iken 2021 yılında 225 milyar $’a yükselmiştir. Halbuki 2021 yılında RKE, sadece son iki ay daha sert düşüş yaşamıştı. Bunun anlamı, 2021’de “ihracatta yaşanan büyük sıçramada RKE 60 seviyelerinde, nominal olarak da $/TL endeksi 7-8 TL civarında seyretmişti. Bu anlattıklarımızdan, ihracat artışının arkasında, “kurlar dışında çok önemli başka faktörler” bulunduğu çıkarımını yapabiliriz.

Bu faktörlerden ilki, 2021 yılının, “küresel ekonominin 1950’lerden bu yana en sert büyüme gösterdiği” bir sene olmasıdır. Pandemi koşullarında evlerin okul ve ofis olması, tüm dünyada çok ciddi bir talep artışı getirdi ve “ihracatının yüzde 94’den fazlası imalât sanayi ürünü” olan Türkiye’ye büyük bir fırsat sundu.

İkincisi, hem “ulaşım süresi” ve “maliyetlerinden” kaynaklanan nedenlerle, hem de başta ABD-Çin arasındaki soğuk savaşa bağlı “tedarik merkezlerindeki değişim dinamikleri” sonucu Türkiye’nin, özellikle Avrupa pazarı için öneminin artması oldu. Devamında da, dünyanın en yüksek standartlarında ürün talep eden “Avrupa piyasasına ürün satabilecek güç ve kapasitede ülke sanayiinin mevcudiyeti”, ortaya çıkan bu talep ve konjonktürün iyi değerlendirilmesine yol açmasıdır.

Daha önce de değindiğimiz gibi, değersiz TL (düşük RKE) sadece “tamamlayıcı”, az öneme sahip bir faktör olarak durmaktadır.

Son çeyreğin bize söyledikleri

2020’nin son çeyreğinde 51 milyar $ olan ihracat yüzde 26 oranında bir artışla geçen yılın aynı döneminde 64 milyar $’a yükseldi. Keza ithalât da ihracattan geri kalmadı ve son çeyrekteki ithalât yüzde 24 artışla 63 milyardan 78 milyar $’a yükseldi. Bu arada 2020’nin son çeyreğinde 12 milyar $ olan ”dış ticaret açığı” geçen yıl 13 milyar $’a çıktı.         

Bu olgularım bizi yönelttiği çıkarım da, “faiz indiriminin dış ticaret üstünde hiç de öyle sanıldığı gibi bir etkisi olmadığı” gerçeğidir.            

Kısaca, indirilen politika faizine karşın, ne piyasadaki faiz oranları düşmüş, ne enflâsyon gerilemiş (Ocak ayı TÜİK’in “manşet enflâsyonu”, Ocak ayı için yüzde 11, yıllık olarak 48,69; aynı oranlar ENOG tarafından sırasıyla yüzde 15,53 ve 114,87 olarak hesaplanmıştır), ne de dış ticaret verilerinde bir iyileşme olmuştur. O zaman faiz, o kadar hamaset ile niçin düşüldü ve toplum böylesine bir beklentiye sokuldu?

2022 OCAK AYI DIŞ TİCARET RAKAMLARI

Yazımızın başında da belirttiğimiz gibi, bu yılın Ocak ayında ihracat yüzde 17,3 artışla 17.5 milyar Dolar ($)’ı aşarken ithalât yüzde 55,2 artışla 28 milyar $’ı geçti. Böylece yılın ilk ayında “dış ticaret açığı” 10.4 milyar $ düzeyinde oluşmuştur. İİKO, geçen yılın Ocak ayında yüzde 83 iken, bu yılın ilk ayında yüzde 62.8’e inmiştir.

  • İİKO gerçekleşmesinde payı olan faktörler

Bu olgudaki başat etken, ”enerji ithalâtı maliyetinin artmasının” yanı sıra “ihraç ürünlerinin kilo başına değerinin düşük” kalmasının da payı olduğunu belirtmemiz gerekmektedir. Söz konusu bu gerçekleşmeden çıkaracağımız diğer bir sonuç da, ihraç ürünlerinin ağırlıklı olarak “düşük teknolojili ürünler” olduğu gerçeğidir.     

  • İhracat gerçekleşmesindeki diğer gözlemler

Ocak ayında 23 sektör ihracatını artırırken, 153 ülkeye ihracat artışı gerçekleştirilmiştir. Ocak ihracatında ilk sırada yer alan AB ülkelerine ihracat yüzde 13,7 artışla 7.3 milyar $’a yükselirken, AB dışındaki diğer Avrupa ülkelerine yüzde 18 artış olmuştur. Böylece Avrupa’ya toplam ihracat 10.2 milyar $’a ulaşmıştır.

Ocak ayı ihracatında ilk üç sırada 2.2 milyar $ ile otomotiv endüstrisi, 2.1 milyar $’la kimyevi maddeler ve mamulleri, 1.6 milyar $’la çelik sektörü yer almaktadır.

Ülke ekonomisi açısından çok büyük önem taşıyan “ihracat yapısında” önemli bir değişim yoktur. İİKO’da, ülkenin “ithalâta bağlı yapısını” ortaya koymaktadır. Bu bağlamdaki bir diğer gerçek de, ihraç ürünlerinin kalitesini yukarı çekerek, kilo başı değerini artırma çalışmalarının zorunluluğudur.

SONUÇ YERİNE

Yeni ekonomik sistem dış ticarette rekorlar (!) getirdi. Dış dengede kısmi olarak bir iyileşme olmasına karşın, özellikle İİKO’nındaki bozulma nedeniyle, “yapısal değişim” yoktur. Keza ihracatın kompozisyonunda da olumlu bir değişim gözlenmemektedir. Bu bağlamda gözlenen bir diğer olgu da, “faiz indiriminin dış ticaret üstünde, hiç de öyle sanıldığı gibi bir etkisi olmadığı” gerçeğidir.           

Üretmek ve ihraç edebilmek için çok ciddi bir “ithal girdi bağımlılığı” olduğu, hatta arttığını gözlenmektedir. Bu bağlamdaki bir diğer gerçek de, ihraç ürünlerinin kalitesini yukarı çekerek, kilo başı değerini artırma çalışmalarının zorunluluğudur.

Oransal olarak ithalât artışı daha düşük olsa da, mutlak rakam yüksek olduğu için dış ticaret açığı 49,8 milyar dolardan 46,1 milyar $’a geriledi. Petrol fiyatlarında 10 $’lık bir artışın ülkenin dış açığını yaklaşık 4 milyar $ arttırdığını düşünecek olursak, ihracatta gece gündüz çalışarak sağlanan artışın dış ticaret dengesine bir yılda sağladığı katkının, sadece 10 $’lık bir petrol fiyatı artışına denk geldiğini söyleyebiliriz. Bilindiği gibi 10 $’lık artış da son bir ayda gerçekleşmiş durumdadır.

Yapılan öngörülere göre önümüzdeki yıllarda dünya ekonomisi daha az büyüyecek ve tedarik merkezi olma konusunda da büyük bir rekabet olacaktır. Bununla birlikte “yeni yeşil mutabakatta” Türkiye ön alabilirse ve kapasite artırım olanağı yaratabilirse, mevcut avantajlı konumunu pekiştirebileceğini söyleyebiliriz.

 

[1] Şeref Oğuz, “Dövizi dizginleyebildik mi?”, Dünya, 2.02.2022, https://www.dunya.com/kose-yazisi/dovizi-dizginleyebildik-mi/647587

 

PAYLAŞMANIZ İÇİN