En Son Güncellenmiş Bodrum Raporu

Yunanca şarkılar, tabak kırmalar bizde gırla. En iyi Yunanca’yı biz söyler, en iyi sirtakiyi biz yaparız. İngiltere’ye gitmenize de gerek yok! İngiltere kadar, İngilizce müzik yapan “İngiliş pap” var burada. Ee bütün tabelalar, bütün mekan isimleri İngilizce zaten. İngilizce’yi ana dili gibi konuşan çok da ana dilini konuşabilen yok buralarda

 

HİCRAN AYDOĞDU
Sizlere bu hafta yine Bodrum’dan sesleniyorum.

Aç parantez, Balkon konuşmalarından sonra bu sizlere sesleniyorum kısmı baya havalı geliyor kulağa, kapa parantezi, seslenmeye devam et nasıl olsa duyan yok!

Eyy halk siz evet siz..
Yunan kültürünü merak edip Ege’nin karşı yanına gitmenize gerek yok, biz burada her mekanda Yunanca söyleyip sirtaki yapıyoruz zaten.
Kendi türkülerimizin yavşamadan, Arap ezgilerine bulaşmadan söylendiği, kendi halk oyunlarımızın, zeybeğimizin oynandığı tek mekan bulamazsınız.
Ama Yunanca şarkılar, tabak kırmalar bizde gırla.. En iyi Yunanca’yı biz söyler en iyi sirtakiyi biz yaparız. Sirtaki bilmeyen de ne biliyim…
İngiltere’ye gitmenize de gerek yok! İngiltere kadar, İngilizce müzik yapan “İngiliş pap” var burada. Ee bütün tabelalar, bütün mekan isimleri İngilizce zaten. İngilizce’yi ana dili gibi konuşan çok da ana dilini konuşabilen yok buralarda.
Turistler kendi ülkelerinden çok burada dinliyorlar kendi şarkılarını. Sadece Türkçe söyleyen müzisyenleri, hele oteller, kafadan işe almıyor zaten.
Türk gecesi yapılan otellerde Hint dansları yapan oryantallerimiz var bizim.
Mekanlar hınca hınç dolu ama bizim yemeklerimiz yok menülerde.
Zaten bizim yemekler ilk kez tadacaklar için her şey dahil otellerin menüsünde yer alıyor. Onların çoğu da mor tavuk, kahverengi brokoli, yeşile dönmüş yumurtayı ilk kez görecek hayatında.
Suşi için taaa Uzakdoğu’ya ne gerek var. Burada mezecide lahana sarma yok ama Suşi var.
Gençlerin yarısı hamburgerci yarısı suşici.
gel gör ki, “bizim oğlan 3 yaşında ve suşi çok seviyor” diye övünen anneler var yemin ederim.
Bu belirttiklerim sn sık karşılaşılan sıradan şeyler kapsamında; ama yok mu farklı ve iyi şeyler? Var tabii ama bu kadar çirkinlik ve yabancılaşma arasında kayboluyor. İyi şeyler, bizden şeyler yapmayı amaçlayan mekan sahipleri bir süre sonra bu kargaşa ve yozlaşmaya daha fazla direnemiyor, değersizleşme içinde yorulup kayboluyor. Daha çok da kendi kabuklarına çekiliyor.
En vahim olanı Bodrum da yaşayan yerleşik Türkler’in durumu. Sipariş vermeden önce, “rezil olmamak için” en az 5 kere içinizden söylediğiniz tuhaf adlı yemekler var.
Gir Meyhaneler Sokağına her mekanda aynı mezeler.
Her dekor birbirinin aynı.
Hediyelik mi alacaksın, bütün tezgahlar ayn;ı aradan belki bir iki tane çıkar kendi özgünlüğüyle farkı farkedilen. Diğerleri aynı kolyeler, aynı magnetler, aynı sunumlar.
Farkı yok birinin birinden. Hepsi taklit. Oltu taşı lüle taşı yok mesela tezgahlarda. Bizim güzelim Kastamonu keten el dokunması kumaşlarımız, Şile bezimiz, işlemelerimiz ve rengarenk pazenlerimiz dururken, gemiden inen İtalyana, çakma Gucci satmaya yırtınıyor bizim Bodrum esnafı. Turistin almayacağından değil, bizimkilerin kendi ülkelerinin değerlerinden haberleri yok. Çanta yapacak ise illa Prada’nın aynısı olacak. Bir Anadolu motifini çantaya işlese, hayat güzelleşecek haberi yok. Bodrum sandaleti yapan yer kalmadı inanır mısınız? Aşağılık kompleksi sarmış tüm bedenlerini. Neredeyse, resmen korkup ürküyorlar Türkiye’ye ait bir değeri sunmaktan.
O güzelim eski, çoğu Giritlilerin yaptığı Bodrum’un ünlü ve mis gibi taş evlerine kat çıkarak güzelim ocaklar, nişler kapatılarak ayrıntıdaki bütün güzellikleri yok edilmiş, iki katlı ve mavi beyaz boyanarak yasal olarak korunmaya alınmalarına karşın hiçbir şey mahvedilmelerini engellemiyor. Şimdi otel duvarlarına kocaman reklamlar alınıyor. Güzelim bodrum sokaklarında bu çirkinliklerin ne işi var doymadınız mı? Belanızı bulun!… diyen yok.
Gencecik delikanlılar, belki yaşlı bir İngiliz’le evlenir kapağı yurt dışına atarım derdiyle, binbir soytarılık, pespayelikle göze girmeye çalışıyor.
Geçen yıl yanan yerlerin, ormanların durumunda bir değişme yok, hâlâ kapkara ve hâlâ çevreleri yeni atılmış bira şişeleri, çöplerle dolu.
Uslanmıyoruz, öğrenmiyoruz. İçleri yanmıyor o yeşili kapkara gördüklerinde.
Ne yazık ki. ülkeyi koruması için bakan yaptığımız insanların imzaları ile koylarımız talan ediliyor. İnşaat yasağı var diyenler denizden koyları bir gezseler görecekler 5 katlı 7 katlı otel inşaatları nasıl da hızla devam ediyor. Hırsız içerde, kapı kilit tutmuyor. Turizm bakanı turizmden koylara otel yaparak para kazanıyorsa koylardaki ormanları yok eden diğerlerini kime şikayet edeceğiz; mecliste yanında oturan arkadaşı adalet bakanına mı?
Gece yarısı minicik kız çocukları, ellerinde mendil paketleri barların arasında dolanıyor. Ama içiniz rahat olsun müzik saat 24.00 olduğunda balkabağına dönüşüyor, kapanıyor müziğin sesi. O saatden sonra Barlar Sokağı çekirdek çitleyip sokağa atan yurdum insanına ve bira içip kavga eden Suriyelilere ve benzerlerine kalıyor.
Görmemişlik had safhada, sokaklarda, mekanlarda, arabalarda kendini göstermek için yanıp tutuşanlar yanında, şehirlerinde tutuculuk yüzünden yapamadığı her şeyi, 1 haftalık Bodrum tatiline sığdırmaya çalışan bol makyajlı, çirkin ve ucuz dekolteli 16 – 17 yaşında minicik kızlar dolaşıyor ortada.

Geçen yazılarımda şikayet edip 1 oda ve tuvalet evin(!) kirası 4000 Lira demiştim hatırlarsanız; sesimi duydular sonunda artık bir oda bir tuvalet 6000 TL oldu. Sahilde dost bir mekanda bile içilen kahve 15 Lira demiştim, şimdi 30 TL. Yani ben yazdıkça değer kazandırıyorum!
“Evde yemek yap” demeyin bana artık, mesela Bodrumlu dereotu bile ot olduğunu unutmuş 6 TL tezgahta. “Şşşt sen otsun” bile diyemiyorsun saygıyla önünü ilikleyip geçiyorsun önünden.
Müzisyenlere önünüzü iliklemeye gerek yok. 4 saat müzik yapıp dereotu almaya korkuyoruz yazayım ben, siz anlayın kaç dereotu parasına çalıştığımızı.
Utanmadan ona bile pazarlık yapıyor mekan sahipleri.
“Bodrum’da yaşıyorsunuz hayat size güzel” diyenleri böyle alayım. “Beğenmiyorsan, bu kirayı ödeyemiyorsan git” diyenleri de şöyle alayım. İkisinin ortasında kafamda huni bir Neşet Ertaş türküsü söyleyip iki dönmek istiyorum
“Yalandan yüzüme gülen dünyadaaaaa”

 

paylaşmanız için