BUNDAN SONRA, SIRA BİZDE

POLİS BARİYERİNİ AŞAN KALABALIK AYASOFYA CAMİİ'NE DOĞRU KOŞTU. KUBİLAY ÖZEV - İSTANBUL DHA

ESKİMİYEN

Tamamen söylendiği gibidir:
Ayasofya müzesinin yeniden fetholunarak cami yapılması asla ve asla ibadet amaçlı bir eylem değil Cumhuriyet düşmanlarının 100 yıllık amaçlarına ulaşmak üzere, yani laik Cumhuriyet’ten ne kaldıysa bütünüyle yıkıp ilga etmek için seçilmiş en önemli simgesel eylemleridir ve bundan daha büyük, daha önemli bir simgesel eylemleri de yoktur.

Erdoğan şu mesajı vermektedir:

Siz, Osmanlı’nın en önemli simgesel tapınağını Cumhuriyetin bakanlar kurulu kararıyla müzeye mi çevirdiniz?
Ben Atatürk imzasını da tanımıyorum ve müzeyi yeniden cami yapıyorum.

Böylece Tayyip Erdoğan Atatürk’ün rakibi olarak stratejik hamlesini yapıyor ve milyonlarca inananının gözünde ve gönlünde fildişinden bir köşk ediniyor.
O artık bugün Ayasofya’ya koşacak ya da koşamayacak milyonlar için son Osmanlı padişahı ve halifesidir.

TARİHE BAKIN!

Sadece bu da değil. Ayasofya’da 86 yıl sonra kılınacak ilk Cuma namazı rastlantıya da bakın Lozan Anlaşması’nın tam da yıldönümü.

Osmanlı Sevr’i kabul etmiştir, Lozan’ı değil.
Cumhuriyet düşmanlarının yaklaşık 100 yıldır zırvaladığı Lozan’ın gizli maddeleri… gibi gerzeklikler sadece olabilecek en cahil kitleler için bir gerçeklik değeri taşımaktadır ve o kitlelerin sayısı da hiç ama hiç az değildir.

Tabanda söyledikleri, şimdilik en tepede özel sohbetler dışında dillendirmedikleri “gerçek” şudur: Lozan’da Atatürk ve İnönü İngiltere’nin ( tabii Masonların, Yahudilerin, İlluminati , Rotschild, vs.nin) istediklerini yaparak bu Müslüman toplumu dininden çıkarmak için Laiklik projesini ve daha birçok dinsizliği kabul etmiş, gizli maddelerle de memleketi satmışlardır.

Ayasofya’nın müze yapılması da bunun parçasıdır.

Elbette baştan aşağı zırva ve sahtekârlık ürünü olan bu fikirler gerçeğin tam da başının üzerine dikilmesidir.
Ama önemli olan gerçek değildir; yalandır ve yalan iktidardadır.
Onun için Ayasofya, Lozan Anlaşması’nın  97. Yılında kıytırık Lozan kutlamalarına bile tahammül edemeyerek yasakladıkları bu günde “ibadete” açılırken aslında Lozan’ın da yırtılıp atıldığı mesajı o kadar net şekilde verilmektedir ki, yine eşzamanlı olarak, artık 100. Yılında bir Atatürk Cumhuriyeti kalmayacağının, ne kaldıysa yıkılacağının; yani taarruza geçildiğinin mesajıdır.

KARŞI-DEVRİM İLK KEZ GERÇEK ANLAMDA İKTİDARDADIR

Bu mesaj bugün karşı devrimin 200 yıllık muhalefet tarihinde ilk kez gerçek anlamda iktidar olduğunun da mesajıdır.
Bu mesaj, MSP’nin 12 Eylül bahanelerinden olan Konya mitinginin içerdiği mesajın bin katı güçlü bir mesajdır.

Bu mesaj, Ayasofya’nın yeniden fethedilmesiyle lgilenmeyen İslam ülkelerine, Ayasofya’nın cami yapılmasına karşı çıkan Arap ülkelerine değilse de Majestelerinin çeşitli servislerinin ortak imali “Müslüman Kardeşler” yani “İhvan” cemiyetine mesajdır, dört parmak işareti yapılacaktır.
Bu mesaj tam olarak “Genişletilmiş Büyük Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi”nin gerçekleştiriliyor olduğunun mesajıdır.
Bunun sonunda rejimin bilerek ya da bilmeyerek bu ülkeyi korkunç bir künde durumuna düşürmesi gelecektir. Lozan ilga edildiğinde tek seçeneğiniz Sevr’dir.

BİZ NE YAPACAĞIZ?

Türkiye yarılmıştır.
Türkiye AKP rejimi tarafından yarılmıştır; ümmet ve Cumhuriyet kitleleri olarak.
AKP ümmet ve ümmet inşası için vardır.
Milliyetler çağının öncesine dönüştür. Gerçekleşmeyecektir ama ne lazımsa yapılacaktır. Yapılması da BOP gereğidir.
Başta Atatürkçü muazzam kitle olmak üzere, solculardan, ümmetçi olmayan laikleşmiş Kürtlerden, dinci olmayan Türk milliyetçilerinden, emperyalist uşağı olmayan anti-kapitalist müslümanlardan nefret edilmekte, yakın gelecekte üzerlerinde zaten faşizan baskılar olan bu kesimler ya tedip edilmek suretiyle ümmetin parçası kılınacaklardır ya da “bertaraf” edileceklerdir.

Peki, buna boyun mu eğeceğiz?
Boyun mu eğeceğiz buna?

Hayır.
Bu güçlerin amaçsal programları ne olursa olsun var oluş, yaşamda kalmak programı Cumhuriyet’i kurmanın, kalan mevzilerini savunarak yeniden kurmalarının kaçınılmazlığında boy vermektedir.
Laik, demokratik, bağımsız Cumhuriyet için hemen bugün her kesim ana mecrasında örgütlenmeli, örgütler bir araya gelmeli, eylem ve tutum birlikleri sağlanmalı, Cumhuriyet ve Demokrasi Cephesinin asgari ilkeleri oluşturulmalıdır.

Şu aşamada aşmamız, ezmemiz gereken ilk barikat kendi saflarımızdaki kibir sonra da çaresizlik halidir.
Cumhuriyet devrimi yeniden kazanacaktır.
AKP kesinlikle hesap verecektir. Unutmayın Ayasofya taarruzu AKP rejiminin elindeki en büyük simgesel ve fiili kozdu, daha büyüğü, daha önemlisi asla yoktur; bunu kullanmak zorunda kalması çıkışsızlığının, çaresizliğinin de en büyük göstergesidir.
Bir aya kalmaz Türkiye gerçek gündemiyle başbaşa kaldığında Ayasofya’nın yeniden insanlığın uygarlık projesi olarak müze yapılması da, Cumhuriyetçilerin kazanması da kolay yola girecektir.
Yeter ki birleşmeye, dayanışmaya, örgütlenmeye başlayalım.

İLK ADIM
O zaman ilk adımı atalım.
Eğer bu yazımızla aynı düşüncedeyseniz, AKP’nin taarruzunu görüyorsanız ve yeniden demokratik, laik, bağımsız Cumhuriyet için mücadele vermeye varsanız, ilk adım olarak bu yazıyı paylaşmaktan başlayabilirsiniz.