Ben, Ennio Moricone, artık bir ölüyüm

SULEYMA MURAT DİNÇER

BİR ZAMANLAR ANKARA’DA

Seksenli yılların ortaları ya da sonlarına doğruydu sanırım, Ankara’da Eti Sineması’nda Bir Zamanlar Amerika’da‘yı ilk seyredişim. Filmin hikayesi kadar belki daha da çok belleğimde kalan bu sabah  91 yasında yitirdiğimiz Ennio Moricone’nin yarattığı müziklerdi.

O kadar ki haftalarca izini sürüp Tunalı’daki o yeraltı çarsısında engin bir kolleksiyonun sahibi olan, adını bile bilmediğim o dünyalar güzeli kasetçi abiden soundtrack’ın bir kopyasını alıp aylarca çevirip çevirip dinlediğimi hatırlıyorum. Şimdi geriye dönüp bakınca bende film müziği kültürünü başlatan o ilk deneyimlerden birinin Morricone olduğu su götürmez bir gerçek.

Bir Zamanlar Amerika

Bir Zamanlar Amerika’da ile başlayan bu ilişki çok geçmeden Paris’te Son Tango’suyla Gato Barbieri’ye, hatta Betty Blue’nun jaz skorlarına uzanacak. Oradan giderek Son Mohikan’ın cümbüş versiyonunu dinlemeye kadar vardıktan sonra tam bir u dönüşü ile beni Türk filimlerinin unutulmaz ezgilerine, Cahit Berkay ve Moğollara, Cahit Oben ve Alpay’a ve sonunda Derviş Zaim’in Tabutta Rövaşata’sı ile Baba Zula’nın yaratılış anına tanık olmaya kadar getirecekti. Öyle ki, bir zamanlar birer birer bulup toplamaya başladığım ve 20 yıldır hâlâ Ankara’da komşumuzun üst kattaki banyosunda bıraktığım yerde kitaplarımla birlikte bir gün dönmemi bekleyen Yeşilçam’in gizli prensesi, şarkı söyleyen bütün Yeşilçam ünlülerine sesini veren (Gönül Yazar’in hep gölgede kalmış kızkardeşi) Belkıs Özener toplayıcılığına kadar götürecekti.

Benim gibi yüzbinlerce insanın hayatında parmak izleri ve ezgiler bırakmış efsane müzik adamı Morricone kendisine yakışır bir zariflikle bu sabah avukatı aracılığıyla son bir kez sevenlerine kendi sözleriyle seslenmek için bir mektup kaleme aldığını duyurmuştu. Sanatçının “Ben, Ennio Moricone, artık bir ölüyüm” cümlesiyle başlayan, sevenleri kadar eşi, ailesi ve dostlarına da seslenen duygu dolu bu veda mektubu dünya basınında da geniş yer aldı.

Efsane “Spagetti Western” müzikleri onundu. İyi Kötü Çirkin, Bir Avuç Dolar İçin, Bir Zamanlar Batı’da ve daha nicesi…

Hiç kimseyi rahatsız etmek istemediği için aile arasında bir cenaze töreni ile gömülmeyi vasiyet eden Morricone 1928 yılında Roma’da doğmuştur. Gençlik yıllarında koyu bir A.S. Roma taraftarı ve futbol meraklısı olan sanatçı  çok geçmeden müziğe olan ilgisinin ağırbastığı bir kararla usta bir jazz trompetçisi olarak müzik hayatına atılmış ve 1940’lı yıllarda Roma’nın tanınan jazz müzisyenlerinden biri olmuştur.

Takip eden yıllarda tiyatro oyunları ve sinema için yarattığı müzik çalışmaları 1970’lerle birlikte kurucuları arasında bulunduğu Il Gruppo adlı deneysel besteciler gurubuyla birlikte çok daha ciddi bir yönelim haline gelmiş ve o yıllardan itibaren giderek bir efsaneye dönüşecek Hollywood kariyerinin de kapılarını  açmıştır.

Bernardo Bertolucci,Roman Polanski, Brian De Palma, Oliver Stone, Quentin Tarantino ve John Carpenter gibi büyük yönetmenlerle çalışan Morricone 2016 yılı itibarıyla dünya genelinde 70 milyonun üzerinde albüm satmış, üç kez Grammy ve üç kez de Altın Küre / Golden Globe ödülünün sahibi olmuştur.

Misyon

“Once Upon A Time in America” Benim kuşağıma iyi bir filim müziğinin sıradan bir filmi dahi seyredilebilir kılma gücüne sahip olduğunu öğreten bu koca yürekli sanatçıya sonsuzluğun müziğiyle müziğin sonsuzluğu arasındaki o görünmez topraklarda jazz dolu bir ‘öteki hayat’ diliyorum.