Ben bir yorgun savaşçıyım

MACİT GÜRBÜZ

Gazetecilik yaşamımın tamamı Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde geçti.

20 yılda bölgenin etnik, aşiretsel, siyasal ve sosyal yapısı hakkında biriktirdiklerime ek olarak, 2000 yılından 2005 yılına kadar bölgede yaptığım alan araştırmalarını bir araya getirerek bir kitap yazdım: Kürtleşen Türkler.

Ülkemizde bugüne kadar ‘zülfüyâra dokunuyor’ diye akademisyenlerin, tarihçilerin ya da araştırmacıların girmeye cesaret edemediği etnik bir alanda yazılan ilk ve tek kitaptı.

Daha sonra benzerleri çıktı, kimi kaynak göstererek kimi de göstermeden kitabımı kullandı.

Erişilmez ve benzersiz bir iş yaptık demedik asla.

Daha iyisi de yazılabilir.

Kitabımın ve benim başına gelen pişmiş tavuğun başına gelmedi.

Emek ve hukuk mücadelemi paylaşmak istiyorum sizlerle.

500 sayfalık kitap, 2005 yılı Eylül ayında yayımlandı.

Aslında hikâye çok uzun.

Kitabı basan ilk yayınevi incelenmesi amacıyla teslim ettiğim dosyamı sözleşme yapmadan bastı ve yayımladı.

Bastığıyla da kalmadı, telif ücretimi de ödemedi.

Dava açtım.

Telif Eserleri Yasası çok açık.

Yerel mahkeme, yayın haklarımı derhal geri aldı ve müdahaleyi men kararı verdi.

Bir dedektif gibi iz sürdüm, Fikir ve Sanat Eserleri Yasası’na göre yayınevinin her baskıda benden izin ve onay alması gerekirken, gizlice 5 bin bandrol daha aldığını ortaya çıkardım.

O arada 5 bin kitap bastı ve sattı.

Parasını da bir güzel cebe indirdi.

Dava yaklaşık 5 yıl sürdü.

Kitabın üzeri fiyatı 25 TL idi.

Mahkeme telif ücretimi 25 TL üzerinden hesapladı.

Yayınevi buna itiraz etti.

Yayınevi; baskı maliyeti, satıcı ve dağıtıcılara yüzde 50-60’ı bulan ıskontoları gerekçe göstererek telif ücretimin 25 TL değil, 7 TL üzerinden hesaplanması gerektiğini iddia etti.

İtirazımız üzerine mahkeme 3 ayrı bilirkişiye gönderdi.

Sonunda mahkeme, kitabın arka kapağındaki fiyat olan 25 TL üzerinden telif hesaplanması gerektiğine karar verdi, karar kesinleşti.

Yayınevi de ben de davayı Yargıtay’a taşıdık.

Yerel mahkeme aynı zamanda bir hukuk garabetine de imza atmıştı, yayınevinin bana telif ücreti olarak sadece 3 bin TL ödemesi gerektiği yolunda karar verirken, beni de yayınevinin avukatına 3 bin TL vekalet ücreti ödemekle cezalandırdı.

Karar duruşmasında hâkime itiraz ettiğimde, ‘davayı sen açmışsın, dolayısıyla karşı tarafın avukatına bu parayı sen ödeyeceksin, yasa böyle, uzatma’ dedi ve duruşmayı sonlandırdı.

Bu ülkede hakkını aramanın bedeli maalesef bu.

Alacağım 3 bin TL’yi yayınevinin avukatın ödeyecektim yani.

Sıfıra sıfır elde var sıfır.

Yargıtay aşaması 2 yıl sürdü, yerel mahkemenin kararını aynen onadı.

Şoke olmuştum.

Sömürülmüş, emeği talan edilmiş, mahkemeden tokat yemiş biri olarak emek savaşımı kaybetmiştim ama çok önemli bir kararın altına imza atmıştım aynı zamanda.

Bu da züğürt tesellisiydi.

Yargıtay’da onanan karar ile bundan böyle her yayınevi kitabın üzeri fiyatından yazarın telif ücretini hesaplamak ve ödemek zorundaydı.

Bu bir hukuk zaferiydi aslında, emsal karardı, hiçbir yazar bundan böyle sömürülmeyecekti.

Bu kararla, sözleşmeli ya sözleşmesiz, fark etmez her yazar bir takım maliyet oyunları ile soyulamayacaktı, bu uygulamayı Yargıtay kararı ile ortadan kaldırmıştım.

8 yıl süren hukuk ve emek mücadelemin en güzel yanı da buydu.

Emek vermiş, göz nuru dökmüş, tüm birikimimi ortaya koymuş, tam 5 yılda hazırlamıştım ben o kitabı.

Bu kararı derhal kamuoyuna duyurmalıydım, bundan böyle hiçbir emekçi sömürülmemeliydi.

Kapı gibi bu Yargıtay kararını gazeteci dostlara (!) köşe yazarlarına gönderdim

Hiçbiri yazmadı.

İsim yazmaya gerek yok, en ünlü, en baba gazeteciler bu şahsiyetler.

Hukuk tarihine geçen bu kararı duyurma çabam ve hevesim, meslektaşlarımın vurdumduymazlığı ve ilgisizliği yüzünden kursağımda kalmıştı.

Hepsi sırtını bir yayınevine dayamış nasılsa, milyonları bulan telif ücretlerini alıp seslerini çıkarmıyorlar, çıkarmadılar da zaten.

Onlar, ‘benim kitabım seninkini döver’, ‘sen nesin ki?’ derdindeler.

Bu kafayla kitap bastırmak için yayınevlerinin kapısını çalan insanlar daha çok sömürülür bu ülkede.

Yayınevi sultası da sürer gider.

İşte ben böyle bir emek ve hukuk mücadelesi verdim.

Sonra ne mi oldu?

Yayınevinin avukatı, ‘Yargıtay kararını bekleyelim, orası aynen onarsa paranızı ödeyelim’ dedi.

Tamam dedik.

Yargıtay kararından sonra bu kez ‘ödemiyoruz, paramız yok’ dedi.

25 TL üzerinden telif onları kızdırmıştı.

Bu kez icra dairelerinde ve icra mahkemelerinde geçen onca senelik ikinci hukuk mücadelem başladı.

Bu arada karşı tarafın avukatına olan 3 bin liralık cezai borcum, aradan geçen 2 yılda faiz ve gecikme zammı ile 5 bin TL’ye ulaşmıştı.

İcra dairesine giderek maaşıma haciz koydurdum, ayda 500 TL olmak üzere 10 ayda bu borcu ödedim.

Yayınevinden tek kuruş almamıştım oysa.

Hala da alamadım, tam tamına 22 bin TL alacağım var.

İcra daireleri maalesef çaresiz.

Yayınevi sahibine ait tek bir para kaydı bulamayınca sonuç sıfır.

Bir kuruş telif ücreti alamadım, 5 bin TL avukata para ödedim.

Bu ülkede bir kitap yazıp başına gelmeyen kalmayan tek yazar benim galiba.

Tam 15 sene geçti, geldiğim nokta bu ne yazık ki.

Siz siz olun, kitap yazarken iki kere düşünün, iyi bir yayınevi bulun diyeceğim ama oraları da eyyamcılar, yüzsüzler, bedavacılar mesken tutmuş, size sıra gelmez.

Benim emsal kararın hiçbir hükmü yok maalesef.

Yaşadıklarımdan öylesine usandım ki, kitabını basalım diyen birkaç yayınevine olumsuz yanıt verdim.

Çünkü emsal kararı hatırlattığımda, ‘yok basamayız’ dediler.

‘Para isteme ben basayım’ diyen dahi oldu.

Sanki ben millet menfaatine çalışıyorum.

Bu kitaptan tek kuruş telif alamadım zaten.

Sömürü düzeni hiç değişmiyor.

Kitabım 14 yıldır piyasada yok, çünkü bu şartlarda izin vermedim basılmasına.

Vatan millet Sakarya edebiyatıyla yoluna devam eden yayınevleri de sırt çevirdi bana.

Yakında çıkıyor

Eylül ayında Peon Yayınevi tarafından yeniden basılacak.

Yayınevi sahibi Sayın Savaş Erman’a teşekkür ediyorum, çok talep gelen bu eser yakında yeniden raflarda olacak.

Uzun ve yorucu bir savaştan çıktım, emek ve alın teri savaşını kaybettim ama onur ve hukuk savaşını kazandım.

Ben bir yorgun savaşçıyım!