Yaklaşık 70 farklı dil öğrenilmekte olan Halk Okulları 128 yılı geride bıraktı. Kişisel gelişim çerçevesinde, tarih atölyelerinde siyaset eğitimi alınıyor. Sağlık alanında jimnastik, spor oyunları, gevşeme egzersizleri, beslenme, alternatif tıp; kültür alanında sanatın birçok alanıyla, tasarımla, yaratıcılıkla ve çok kültürlülükle ilgili kurslar, atölyeler… Çocuklara ders desteği, gençlere ve yetişkinlere anadil eğitimi, yetişkin Avusturyalılara başka diller öğrenme şansı, gençlere çokdilli danışmanlık…
HÜSEYİN A. ŞİMŞEK
Viyana– Avusturya’da bu yıl 128. kuruluş yılını geride bırakan, hâlâ ayakta olan köklü bir ‘halk okulları’ geleneği var. Ülke çapındaki sayıları 300’e dayanan bu okullar, çalışmalarını ‘Avusturya Halk Eğitim Birliği’nin (Verband Österreichischer Volkshochschulen) çatısı altında sürdürüyor. Türkiye’deki “halk evleri” deneyimiyle benzer ve farklı yanlarını bir arada düşünmek, önemli bir fikir sirkülasyonu yaratır diye umuyorum. Birçok ülkede rastlanabilen ‘halk eğitimi’ kanallarından kimi kapandı, kimi açılıp kapanıyor, çok daha azı ise zamanın gereklerine göre dönüşüm yaşayarak sürekliliğini koruyor. Avusturya’daki ‘halk eğitimi’ kanalı, faşist diktatörlükler altında geçen 1934-45 arasında kesintiye uğratıldı. 1945’ten itibaren bu okullar yeniden inşa edildi. Bildiğim diğer ülkelerdeki halk okulları geleneğinden farklarından biri, bu işin adının konuluşunda çıkar karşımıza. Hizmetin verildiği mekânlar, çoğunlukla ‘ev’ değil de ‘okul’ olarak tanımlanır; yanı sıra ‘yüksek’ ibaresi yer alır adlandırmada: Yüksek Halk Okulu (Volkshochschule – VHS)!
Bu kurumlarda çocuklara, gençlere ve yetişkinlere eğitim-öğretim verilir. Hizmeti veren öğretmen, danışman ve yöneticiler de katılımcılar gibi çokdilli. Bu, resmî dil Almanca’yla verilen eğitimde, kişinin anadilinin olanaklarını da kullanma avantajı sağlar. Yıllar önce, aralarında Türkçe, Kürtçe, Zazaca’nın olduğu farklı dillerin kurslarını bu okulların programında gördüğümde çok heyecanlanmış; yıllar sonra, o okullarda kendi anadilimi insanlara öğretme olanağına kavuşmuştum. Çok daha net olarak anlamıştım ki okumanın yaşı gerçekten de yok ve bu kurumlar, bu sözü sürekli kanıtlayıp duran çok önemli eğitim mevzileridir.
Kuruluş üreci: 1887-1905
Avusturya’da, temel eğitimle ilgili ilk yasal düzenleme 1869’da yapılmış, temel eğitime başlama yaşı 8 olarak yasalara geçmiştir. Aynı yıl, temel eğitim çağını geride bırakmış ama okuma-yazması olmayan insanlar, toplam nüfusun yüzde 27.4’ü kadardı. Bu kitlenin eğitimi için de bir şeyler yapılmalıydı. İlgili literatüre ‘halk eğitimi’ kavramını kazandıracak tartışma ve çalışmalara bu minvalde girişilmişti. Liberal burjuva ve ağırlıkla sol aydın, sanatçı, öğretmen ve akademisyenlerin önayak olduğu bir halk eğitim hareketinin meyveleriydi ilk halk okulları. Belirlenmiş ilk somut hedefler, ‘halk eğitimi’ ve ‘işçilerin eğitimi’ idi. Bunun için dernekler, halk kütüphaneleri kurulmalıydı.
Viyanalı sanat tarihçisi Eduard Leisching’in önayak olmasıyla, 1887’de Viyana eyaletinin Margareten belediyesinde -hâlâ hizmet veren- ilk ‘Halk Eğitim Derneği’ (Volksbildungsverein in Margareten) kurulmuştu. Sıradaki önemli adım, 1895’ten itibaren Viyana Üniversitesi’nde, ‘halk eğitim dersi’ verilmeye başlanarak atılmıştı. Üçüncü adım, 1897’de Viyana-Wieden belediyesinde kurulan ikinci dernek olmuştu: ‘Urania Halk Eğitim Okulu.’ En ayırıcı özelliği, faaliyetlerinin ağırlık noktasının, doğa bilimleri ve astronomiyi kapsamasıydı. Halk okulları zincirinin kendine has bir halkası! 1910’da taşındığı -Tuna Kanalı’na tepeden bakan- yeni barok tarzı tarihi binasında, hâlâ hizmette.
Dr. Ludo Hartmann’ın başını çektiği, politik olarak daha sol ve sosyalist yönelimli bir topluluk, Ottakring belediyesinde 16 Nisan 1901’de ‘Ottakring Halkevi’ni (Ottakring Volkshaus) kurmuştu. İlk hizmet mekânı, ünlü Viyana Kemeri’nin (Wiener Gürtel) Urban-Lorizt Meydanı bölgesinde kalan bir bodrum katıydı. 1905’ten itibaren çalışmalarını ‘Viyana Yüksek Halk Okulu ve Halkevi’ adıyla sürdüren dernek, bir bağış kampanyası başlatmış ve Ludo-Hartmann Meydanı’nda bir arsa satın almış, bugün de hizmette olan devasa binayı inşa ettirmişti. 1909-11 arasında, Margareten belediyesindeki o ilk derneğin tüzel kişiliğinde, ‘Margareten Polycollege’ hizmete girmişti.
Birinci Dünya Savaşı’nın geride bırakıldığı 1918’den sonra, bu tür derneklerin kuruluşu daha bir hız kazanmıştı. Daha da önemlisi, dernek ve okulların, artık Viyana ile sınırlı kalmayışıydı. Bu yaygınlaşmada, sendikalar önemli bir rol üstlenmişti.
Faşistlerden halk eğitimine ağır darbe
1934-38 arasında Austro-faşistler ülkede -Almanya, İtalya ve İspanya’dakinin yanı sıra, hem onlarla birlikte hem de ayrı- bir faşist diktatörlük inşa etti. Cumhuriyetin kuruluşunda, sosyal demokrat hareket kadar etkili olmuş ve ona ortaklık etmiş ‘sosyal hıristiyan hareket’, 1930’larda içinden bir ‘Austro-faşist’ nüve çıkarmış, o nüve ülkeyi önce 1934’te iç savaşa, ardından kanlı bir diktatörlüğe götürmüştü. Hayatın her alanı gibi, ‘halk okulları’ da ağır baskı ve yasaklarla yüz yüze kalmıştı. Okulların çalışmaları sekteye uğratılarak zamanla durdurulmuştu. Austro-faşistler ile Alman Naziler arasında süregiden “Avusturya’ya hakim olma” kavgası, 1938’de Nazi ordularının Avusturya’yı işgal ve ilhak etmesiyle sonuçlanmıştı ve bu, halk eğitim geleneğine daha da ağır bir darbe indirilmesine yol açmıştı. İstisnalar dışında, çok sayıda halk okulu fiili olarak kapanmıştı.
İkinci Dünya Savaşı’nın 1945’te faşist ittifakın yenilgisiyle sonuçlanmasıyla, halk okulları da hayata dönüş zeminine kavuşmuştu. Geride bırakılan o kanlı ve karanlık dönem, bir yandan ‘sosyal hıristiyan hareket’i, faşizmle arasına net ve kalın bir çizgi çizme noktasına taşımıştı; öte yandan, komünist ve sosyal demokrat hareketin saflarında, ülkenin yeniden inşa edilişinde tüm ‘anti-faşist güçler’in yer almasının zorunlu olduğu anlayışını yaygınlaştırmıştı. Bu atmosfer, halk okullarının yeniden faaliyete geçme döneminin içerik ve biçimini de etkilemiş; durdurulan çalışmalar yeniden başlatılırken, çalışma tarzı ve anlayışında da yenilikler gündemleşti.
Örneğin, hem hizmetin kendisinin, hem de taşıyıcı kurumlarının tanımlanmasında bir çeşitlenme vardı. Kurumsal tarz olarak bir ‘vakıflaşma’ dalgası yaşanmaktaydı. Tirol eyaletinin başkenti Innsbruck’ta 1945’te kurulan ‘Innsbruck Halkevi’, kurum olarak kendini ‘partilerüstü’ tanımlama gereği duymuştu. Amacını ise, ardı ardına iki faşizm dönemi yaşamış Avusturya’da “demokratik bir devlet fikri çerçevesinde kamu eğitimi sağlamak” şeklinde belirlemişti. Salzburg eyaletinde, 1947’de hizmete giren ‘Salzburg Yüksek Halk Okulu’, dört önemli kurumun ortak çalışmasının ürünü olmuştu: Salzburg Ticaret Odası, İşçi Odası, Sendikalar Birliği ve Salzburg Kültürel Yaşam Derneği.
Başkent Viyana, yaşanan çeşitlenme ve dönüşümlerin merkezi olmuştu. Atılan en önemli adım da, Viyana’daki halkevleri ve halk okullarının 1949’da ‘Viyana Halk Eğitim Birliği’ (Verband Wiener Volksbildungs) adıyla bir çatı kurumuna kavuşmasıydı. Viyana’daki aynı çatı altında biraraya geliş, bu yönelimin ülke bazında da gümdeme gelmesini tetiklemiş ve 1950’de ‘Avusturya Halk Eğitim Merkezleri Birliği’ (Verband Österreichischer Volkshochschulen – VÖV) kurulmuştu. Artık ülkenin herhangi bir yerindeki bir halk okulu, öncelikle bulunduğu eyaletin, yanı sıra ülke bazındaki bu üst kurumun çatısı altındaydı.
Halk okullarında yeniden doğuş yılları
1950’lerdeki yeniden inşa sürecini, 60’lı ve 70’li yıllarda gerçekleşen atılımlar izlemişti. Bir yandan, müfredatlara çok sayıda yeni dersler ve kurslar dahil edilmaktaydi: Okur-yazar olmayan ya da Almanca sorunu yaşayan göçmenlerin, herhangi bir meslek eğitimi alamamış uzun süreli işsizlerin, okuma şansı bulamamış kadınların eğitimi; geleneksel ve yeni sanat dallarına, çevre bilincine yönelik eğitimgibi. Öte yandan,halk okullarına bağlı ‘Etkinlik Evi’ (Haus der Begegnung) zinciri oluşturulmaktaydı.
Tüm bu çeşitlenmeler, halk okullarının hem yeni hedef grupları edinip genişlemesini sağlamış, hem de günlük eğitim zamanını etkilemişti. Mevcut büyük resmin göz önüne getirilebilmesi için, VÖV çatısı altında yer alan bu okulların ülkenin dokuz eyaletindeki sayılarını aktarayım: Salzburg 80, Aşağı Avusturya 74, Viyana 46, Tirol 27, Steiermark 19, Yukarı Avusturya 19, Burgenland 15, Kärnten 9 ve Vorarlberg 5. Bir yıl içinde, bu halk okullarında kurs ya da eğitim görenlerin sayısı 500 binin üzerinde ve bu sayının yüzde 75’inden fazlası (eğitim olanaklarını genellikle gecikerek kullanabilen) kadınlardan oluşuyor.
Halk okulları neleri başarıyor?
Yukarıdaki soruyu yanıtlamaya başkent Viyana’daki örneklere başlayalım. ‘Viyana Yüksek Halk Okulları Birliği’, ‘hayırsever şirket’ tarzıyla sürdürüyor çalışmalarını ve kâr amacı gütmediğini deklere ediyor. Şirketin yüzde 74.9’u (çatısı altında 18 halk okulu, 13 bağlı etkinlik merkezi ve 15 adet de ‘halk evi’ tarzı derneği barındıran) ilgili birliğe, yüzde 25.1’i ise Viyana Belediyesi’ne ait. Okullarda, kelimenin gerçek anlamında, 7’den 70’e herkes hizmet alabiliyor. Çocuklar, gençler, yetişkinler!
Ana alanlar şöyle: Eğitimde ikinci şans, çoklu diller, insan-siyaset, meslek, sağlık, kültür ve eğlence eğitimi. Bu alanların herbirinin altında da alt alanlar yer alıyor. Örneğin, eğitimde ikinci bir şansa; üniversiteye giriş, lise bitirme (Matura) hazırlığı, mesleki yeterlilik sınavı, ortaokul bitirme sertifikası için hazırlık gibi hizmetlerle kavuşuyor insanlar. Halk okullarında (iş ve eğitim odaklı olarak) yaklaşık 70 farklı dil öğrenilmekte. Ülke bazında katılımcıların sayısı, bir sömestrde ortalama olarak 100 binin üzerinde. Kişisel gelişim çerçevesinde, tarih atölyelerinde siyaset eğitimi alınıyor. Sağlık alanında jimnastik, spor oyunları, gevşeme egzersizleri, beslenme, alternatif tıp; kültür alanında sanatın birçok alanıyla, tasarımla, yaratıcılıkla ve çokkültürlülükle ilgili kurslar, atölyeler… Çocuklara ders desteği, gençlere ve yetişkinlere anadil eğitimi, yetişkin Avusturyalılara başka diller öğrenme şansı, gençlere çokdilli danışmanlık, bugüne kadar başka işler yapmış insanların örneğin görsel medya ya da sinema alanında da üretmelerine olanak sağlamak…
128 yıllık halk eğitim hareketi, araç ve yöntemlerde farklılaşarak sürüyor Avusturya’da. Milyonlarca insanın becerilerinin teşvik edilmesi, eğitim görmeleri önündeki her türlü engelin kaldırılması gerekliliği tartışma götürmez. Çünkü eğitim, bugün de hâlâ en etkili araç.*
*Bu yazıda kullanılan verileri, 2013’te gerçekleştirdiğim ilgili bir belsesel çalışma dolayısıyla söz konusu eğitim kurumlarının çok sayıda yöneticisi, çalışanı, öğretmeni, pedagogu, kursiyeri/öğrencisiyle yaptığım yüz yüze görüşmelerden aktardım. İlgili belgeselin linki: https://www.youtube.com/watch?v=XwHFOAEZKc8