Mantıkla ve duyguyla Allah’ı aramak!

HALDUN ÇUBUKÇU

Fotoğraftaki köpekçiğe bakar mısınız? Küçük, kirli su birikintisi içinde ne yaşadıysa yaşamış bitirmiş şu zavallıcığa.

Bağlamışlar, ağzından, ses edip ısırmasın diye… Gövdesini de sarıp sarmalayıp kıpırdayamaz hale getirmişler. Rahatça tecavüz edip sonra da suda boğmak için.

Gözleri donuk, puslu, açık kalmış. Nereye baktı, ne gördü en son? Kurtulmak için içgüdülerinin dışında bir başka düşüncesi olmuş muydu? Yaratıcısını düşünebilmiş miydi? Gözleri açık kalmış, son gördüğü şeylere, kendine bunu yapan insanlara, kendine bunu “yazan” yaratıcısına, hayvanların çektiği, insanların hayvanlara çektirdiği acılara baka kalıp da gitmiş…
O an yaratıcısı neredeydi?

Ya bu fotoğraftaki yavrucak?
Yataklarında hatta beşiklerinde yatan saçsız, dımdızlak çocukların, sapsarı çocukların, kolları enjeksiyonlardan, serum iğnelerinden delik deşik, çürümüş, alınları bantlı, gözleri çukurlarına çekilmiş, gözaltları morarmış çocukların, işte orada, onların gözyaşlarının, anlam veremedikleri dertlerinin, niçin diğer çocuklardan farklı oldukları sorularının karşılıksız kasvetinde oyun oynama çabalarının içinde, işte orada, acılarının, sızılarının, sancılarının ortasında, işte o lösemili çocuklar koğuşunda…
Yaratıcı… Allah nerededir?

Nasıl bir yaratıcı, nasıl bir Allah’tır ki, bu kadar masum, bu kadar küçücük çocukların kaderine bu ıstırabı, acıyı, illeti yazar?

O çaresiz hayvanların başına gelenlerin, o zavallı yavruların başına sarılmış hastalıkların bir “yaratıcı” açısından nedensellik mantığı nedir?
Nasıl bir Allah bu dertleri yüzde yüz masum “yarattıklarının” başına sarar, dehşetli acılar çektirir, neden?

ALLAH SEVGİDİR

Kuran’da o, kendi kendine(!) övgü düzmedeki sonsuz cömertliğiyle “bağışlayıcılığı bol bir Allah”tır. Çünkü çok cezalandırıcı, intikamcı, tuzak kuran da bir Allah’tır aynı zamanda kendileri.
Korkutmak, cezalandırmak, dehşet salmakta benzersizdir. Ve Müslüman “Allahtan korkar!” Allah korkusu’yla Allahtır!
Hıristiyan’ın ise Allah’ı sevmesi gerekir. 
Çünkü “Allah sevgidir!”

Yuhanna’nın Birinci Mektubu Kuran’a hatta Ahdi Atik’e kıyasla sevgi pıtırcığıdır: “… sevgi Allah’tandır. Seven herkes Allah’tan doğmuştur ve Allah’ı tanır. Sevmeyen kişi Allah’ı tanımaz. Çünkü Allah sevgidir!”

Lösemili çocuklar koğuşunda, katledilen her hayvanda o sevgiyi görebiliyorsunuz. ( Daha nice şeyde o “sevgi”yi görebiliyoruz kuşkusuz, ama ben bu iki fotoğrafla sınırlıyorum konumu )
Bütün İbrani kökenli kitaplarda; Tevrat, İncil ve Kuran’da Allah’ın cezayı, ezayı ve Cehennemi suç ile günah karşılığı yarattığı kayıtlı.
Peki bu çocukların, bu hayvanların suçu nedir?

O çaresiz masumluğun bu acıları, bu korkunç zulmü çekmelerinin hikmeti nedir?
Neden Allah’ın esirgeyiciliğinden, koruyuculuğundan, sevgisinden, şefkatinden tek damlacık bile düşmedi bu köpek yavrusuna ve onun gibi daha nice nice canlının payına? Kanserli çocuklar için nerede Allah’ın sevgisi, şefaati, şefkati, rahim ve rahman oluşu; esirgeyiciliği, bağışlayıcılığı?

Nasıl bir Allah bu kaderleri yazar? Nasıl bir Allah yaratmış olduğu o hayvanın acı çekmesini izler? Ve daha da önemlisi nasıl bir Allah onlara bu zulmü, bu zembereğinden boşalmış şiddeti, nefreti, öfkeyi ediminde toplamış insanı var eder? Adı ister Allah olsun, isterse God, Rab, Manitu, Tengri, Hokomoko, Zeus, Yahve ya da her ne biçimde çağrılıyorsa…
Nasıl bir kader – yazgı bunca ıstırabın, azabın, zulmün açıklamasını içerir?

Basma kalıp ve geleneksel mümin yanıtı: Allah’ın hikmetinden sual olunmaz!
İyi ama burada hikmet yok, en ufak bir hikmet yok!
“Onlar – masum çocuklar- bu yalan dünyada çektikleri ıstırabın karşılığında Cennet’te en güzel, Allah’a en yakın…”


Allah’ı anlamlandırmak, yaptıklarının nedenselliğini açıklayıp mantık edindirmek aslında bütün dinlerin , mezheplerin, tarikatların varlık nedenidir. Şeyhe olan ihtiyaç Allahı anlama ihtiyacıdır. Peygamberler yetersiz kalmıştır çünkü. Ve her dinden şeyhler, azizler, evliyalar, mübarekler, ve tarikatlar da Allah’ın mantığını anlamak, anlatmak üzere muazzam metafizik hikayeler edebiyatı oluşturmuşlardır.
Sonuç?
Sonuç Gazali ( Eşari ) çıkışsızlığıdır: “Nedenini, nasılını sormadan itaat edin!”

CEHENNEMLERİN İLAHI

Ya da kötü bir Allah var, çok kötü bir yaratıcı.
Allah varsa, bu evreni yarattıysa o kötü, acımasız, duyarsız, tahripkârlıktan ibaret, yaratım gücü sadece yok etmeye, azaba, vahşete uygun bir Allah olduğu anlamına gelmiyor mu?
Cehennem onunla daha çok örtüşüyor.
Evreni düşünün, entropi artıyor: “Sürekli olarak artan bozunma ve kaosun derecesini gösteren entropi, evrendeki değişimlerin giderek daha fazla düzensizliğe yol açtığını öngören termodinamiğin ikinci yasasıyla kontrol” (1) ediliyor.
Açık evren modellemelerinde genişleme, maddenin sonsuzluğa akışı, sonsuz küçük ölçülerde, maddesizliğe dönüşerek sonlanış… Belki böyle olmaz! Ama ne önemi var, nasıl olacaksa, bütün gerçeklikler ve senaryolar gökadalarının birbirleriyle çarpışmasına, kara deliklerin diğer cisimleri soğurmasına, güneşinizin, güneşlerin şişerek dünyayı, diğer gezegenleri yutmasına, nötron yıldızlarının infilaklarına ya da ışınlarının yok ediciliğine dayanmıyor mu? Bilim bunları öngörebiliyor ve hatta hesaplıyor; yani diyelim ki 738 Undesilyon yıl sonra evrendeki olacakları süzebiliyor. Undesilyon yıl da nedir? Bir sayının üssünde 10 üssü 10 üssü 50 sıfır koyduktan sonra ortaya çıkacak ama daha nice yıl var olacak evrenin yaşında gayet küçük kalan bir sayı. Katrilyonlarca katrilyonların çarpımının da çok çok küçük, hatta önemsiz kaldığı bir sayı. (2)
Kosmos bir yamyam. Kendini yiyor, kendini dışkılıyor… Patlayan yıldızlardan gübreliyor ya da döllüyor kendini, yeni yıldızlar doğuruyor, ama güzel, renkli, muazzam, muhteşem olan işte bu mutlaka ve mutlaka maddenin hiçleşeceği bir son için. ( Evren sonsuz ise ve sonsuz sayıda evren var ise de termo-dinamiğin 2. Yasası değişmiyor )

Böyle bir evrende Allah’a gerek yok.
Ya da Allah ancak bu kadar yaratma yeteneğine sahip bir Allah!

YARATIŞ SÖZ KONUSU İSE!..

Yineliyorum: Neden Allah’ın esirgeyiciliğinden, koruyuculuğundan, sevgisinden, şefkatinden tek damlacık bile düşmedi şu köpekçiğin bahtına? Kanserli çocuklar için nerede Allah’ın sevgisi, şefaati, şefkati, esirgeyiciliği, bağışlayıcılığı?

Nasıl bir Allah bu kaderleri yazar? Nasıl bir Allah yaratmış olduğu o hayvanın acı çekmesini izler? Ve daha da önemlisi nasıl bir Allah onlara bu zulmü, bu zembereğinden boşalmış şiddeti, nefreti, öfkeyi ediminde toplamış insanı var eder?

Beslenme dizgesini bile canlının canlıyı yemesi üzerine kurmuş bir Allah varsa eğer, nasıl “ben sevgiyim, ben bağışlaması bol bir yaratıcıyım” der?
Ortalama zekâ, vicdan, kültüre sahip herhangi bir insan varsayımsal Allah’tan çok daha başarılı, sevgi dolu, şefkatli bir evren, dünya, insanlık tasarlayıp, imgeleyebilir.
Bitkiler niye fotosentezle besleniyorlar da hayvanlar birbirini yiyor; üstelik o “kasaplık” denilen hayvanların hepsinin duygu sistemi var, acı çekiyorlar, yavrularını seviyorlar, koruyorlar, mutlu oluyorlar, oynuyorlar, bağlanıyorlar, üzülüyorlar, kanaralarda kesileceklerini anlayıp feryat edebiliyorlar. Ve biz onları yiyoruz, onlar birbirlerini yiyor! Buna da “akıllı tasarım ya da muhteşem yaratıcılık” deniyor öyle mi?

Hikmetini sual edelim, niye Allah yani Gora filmindeki sucuk ağaçları gibi sinir sistemi, bilinci olmayan, tarlada, ağaçta yetişen lop etler, karkaslar, balıketleri filan yaratmadı? Akıllı tasarımda Cem Yılmaz varsayımsal bir Allah’tan daha başarılı tasarımcı ise iş vahim derecede gülünç olmaz mı? Yemek yemeye dolayısıyla dışkılamaya gerek olmadan yaşayamaz mıydık? Sindirim dizgesi ve hastalıkları olmayan dolayısıyla daha işlevsel, çok daha ekonomik gelişkin canlılar modeli düşünemez miydi var olsaydı yaratıcı? Güneşle, oksijenle doyar halde, bunu yaparken de olağanüstü tatlar algılayarak beslenir halde yaratmak onun için çok mu zor olurdu? Dahası var oluşun temelini neden beslenme üzerine kurdu? Enerji, enerjinin sağlanması, beslenme zinciri, dönüşüm…

Aslında bütün bunlar bir yaratıcıya gereksinim duymayan acımasız evrenin milyarlarca yıllık evriminin kendisi değilse ne?

DEİSTLERE KÖTÜ HABER
Deizm , dinselciliğe göre daha bilimsel olma savındadır. ( Tabii binlerce deizm, ne kadar deist varsa o kadar çok deizm olduğunu göz önünde tutarak ortalama ve genel yanıt içinden seçerek ) Dinleri anlamsız, saçma, insan ürünü ve Yaratıcının kendisine ait olamayacak kadar ilkel bulur.
Deistler “acı” ve yaygın “kötülük” karşısında Yaratıcı’yı devre dışı bırakan tez ve düşüncelere sahiptirler.  Onların Yaratıcı’sı ayrıntılarla ilgilenmez; yarattıktan sonra evrenin evrimine bırakmıştır süreci.
Yani aslında Deistler olmasa da olur türünden yaratıcılarıyla ama varsa eğer, ben de kişisel konumumu O’n a göre ayarlayayım temelli bir oportünizm ilişkisi içindedir. Dinselciliğe göre içtensizlikliği, tutarsızlığı da buradadır.

Büyük Patlama’dan bu yana geçen 13.8 milyar yıllık süreçte taradığımız, fizik yasalarını büyük ölçüde çözdüğümüz, anladığımız, hesapladığımız, kuramsallaştırdığımız, sınadığımız ve kaydettiğimiz görünür / bilinir evrende Yaratıcı olarak nitelenebilecek fizik – madde dışı hiçbir olguyla, veriyle karşılaşılmadı. Allah’a ilişkin ne en ufak bir ize, ne bir belirtiye rastladı bilim. Evrende böyle bir etmen hatta etki yok. Uzayda son derece önemsiz bir oylum kaplayan Karadeliklerin içindeyse başka!

Tabii şimdi bana yazıklanarak “ey bre gafil, sen Allah’ı göremiyorsan bu senin kalbinin mühürlenmesindendir; Evrendeki her şey onun varlık nedeni, onun delilidir”(3) yollu klasik o müthiş dinci totoloji ( sebep ile sonucun aynı şey olması ) retoriğini kullanarak seslenenleri duyuyorum elbette ama bilimsel bilginin aracı ve yöntemi olmadığı için, zaten totoloji olduğu için de, hiçbir değer içermeyen itiraz olarak konumuz dışındadır.

Sonuçta…
İnsanlığın en büyük yalanıdır; kendi yaratıp kendini ikna ettiği yalan!
Bol kâr vaad eden kanlı, gaddar, benzersiz acılara, zulümlere neden ve araç olmuş yalan.

O su birikintisinde yüzen, hem insanlığımızın hali, hem de, ama en çok da Allah düşüncesinin kendisidir. Lösemili çocuklar koğuşu… Allah fikrinin kendisini imhası, tıp ise yaratıcının insan olduğu bir evrenin bilimsel çare üretme yeteneğidir.


  1. https://evrimagaci.org/entropi-nedir-buyuk-patlamadan-kozmosa-entropi-ve-kaostaki-duzen-162.
  2. https://evrimagaci.org/uzak-gelecegin-kronolojisi-dunyaya-ve-evrene-gelecekte-ne-olacak-382 makalesini bir kez daha öneriyorum. Bilimler bilimi fiziğin; astro fiziğin, astronominin ve kimyanın, fiziko kimyanın ve onların dili matematiğin içinden açıklanan bir büyük evrimin hikayesi olarak.
  3. “Evrendeki her şey onun yansımasıdır” önermesinin ve alt ve üst kümelerinin din felsefisindeki karşılığı olarak “Vahdeti vücud” düşüncesi yaygın ilgi görüyor. Ama ne yazık ki son zamanlarda iddialı iddialı cümle kuran bir dizi makale, kitap ve medya yayınında “vahdeti vücud” ile ondan çok daha farklı olan “Vahdeti Mevcud” birbirine karıştırılıyor, Vahdeti mevcud – Ortaçağ materyalizmi; ateizm- daha da açıkçası bilinmiyor. Ve bu yapamayanlar  İslam – din felsefesi hakkında konuşup yazabiliyorlar.

    * Bu yazının daha edebi bir varyasyonu Damla Yazıcı’nın derlediği “Edebiyatta Pati İzleri” ( Karakarga yayınları, 2020) kitabında. Ama, çok daha ait olduğu bağlamda Lümüne – Şahane Bir Kadına Aşk Epiği adlı yayımlanacak romanımda, elbette çok daha değişik olarak yer alıyor.