Benim Kızım Sürtük mü?

O kız çocuğunun annesi ve babası olarak bizler de boş durmuyoruz. Günde en az 10 saat çalışıyor, kazandığımız parayı yine kendi ülkemizde sadece kira elektrik su ve temel gıdalara yetirebiliyoruz

HİCRAN AYDOĞDU
Gencecik çocuklar 31 Mayıs akşamı gözaltına alındılar. 21 yaşındaki, elinde basın kartı olan kızım da onların içindeydi. 2 yıldır üniversite öğrencisi. Son bir yıldır hem bir basın kuruluşunda asgari ücretle günde en az 6 – 7 saat  çalışıp hem okula gidiyor. Yine aynı kız çocuğu kendi ülkesinde ev bulamadığı için sırtında çanta her gün bir başka arkadaşında kalıyor. Sürtmek bu ise evet sürtüyor! Elinde çanta her gün en az 2 toplu taşım aracı kullanarak o gün nerede kalacaksa, oraya taşınıyor.
O kız çocuğunun annesi ve babası olarak bizler de boş durmuyoruz. Günde en az 10 saat çalışıyor, kazandığımız parayı yine kendi ülkemizde sadece kira elektrik su ve temel gıdalara yetirebiliyoruz. O kız çocuğu okul bitince iş bulabilecek mi? Bulsa, aldığı para bir kadın olarak tek başına ayakta durabilmesine yetecek mi, belli değil. Ana dili gibi konuştuğu İngilizce ufak da olsa bir fark yaratacak mı, o da belli değil. Kendi ülkesinde yabancılar cirit atarken, ülkesinin ürettiği eriği almaya parası yetecek mi belli değil.
Gençtir bu vizyonunu geliştirmesi gerek, okuyacağı kitaba, gideceği tiyatroya, konsere, sinemaya parası yetmiyorken, zengin bir koca bulup lüks hayatla, tüketim toplumuna kolayca adapte olmak varken onurlu yaşamak için hem çalışıp hem okuyan, ülkesinin sorunlarına kafa yoran bir kız çocuğu işte. Her annenin babanın gözündeki gibi, bizim için de çocuk o daha. Pırıl pırıl yüzü umutla bakan gözleri var Minicik ellerine ters kelepçe takan adamların insafında koskoca bir gece geçirdi nezarette. Sabaha kadar telefon edilmesine izin verilmedi. Sebep “Gezi olayları”…
Gençlerle başlayan, kötü yönetime baskıya karşı yapılan tüm ülkeyi saran eylemin yıl dönümünü anmak istemesi. Ne verdin de ne bekliyorsun kızımdan. Biz vatansever, bayrak sever çocuklar büyüttük. Bayrağın vatanın devletin kutsallığını öğrettik. Ama düşünemedik devletin bir gün tarafsızlığını yitirebileceğini arsızın, hırsızın, sapığın tarafında olabileceğini! Zaman zaman iktidardaki insanlara güvenmesek de devletin, adaletin tarafsızlığına inanarak büyütülmüş, çocuklarımızı da öyle büyütmüştük. Oysa uyarmıştı ulu önder “memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri şahsi menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr-ü zaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir” demişti. Ve sonra eklemişti: “Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk İstiklâl ve Cumhuriyeti’ni kurtarmaktır!”
Şimdi tüm kalelerimize girildi tüm koylarımız peşkeş çekildi tüm fabrikalarımız ya kapatıldı ya satıldı. Tarım ve hayvancılık ülkesinde aç geziyoruz. Biz utanmalıyız biz. Biz kurtaramadık vatanı sülüklerden, işte budur 20 yaşındaki çocuklarımızın zoruna giden. Onlar gözaltına alınıyor.
Biz evde kara kara düşünüp fişlendi mi, geleceğine etki eder mi tekrar alırlar mı diye, endişe içinde bekliyoruz.
“Ben insan gibi yaşamak istiyorum” diyen kızıma “sürtük” demeye yeltenen varsa, bilmeli ki:
Benim kızım sürtük değil, bu ülkenin iktidarının aklı bulanık.