
İşte o zamanlarda üç kız çocuğu bir üvey ananın elindeymiş. Kül kedisi gibi evin tüm işlerini bu küçükler yapar, yine de yaranamazlarmış üvey analarına. Hiçbir kabahatleri olmasa bile karşılarına çıkınca tartaklar, ezer, örselermiş kızları
EMİNE SUPÇİN
Hani şu tüm duaların kabul olduğu zamanlardaymış. (Annemin lafı. Bir efsane anlatacaksa böyle başlar sözüne. Ona göre eskiden insanlar çok temiz oldukları için duaları hemencecik kabul olurmuş. Şimdilerdeki kirimizden insanlık cevherimiz gözükmüyor olsa gerek.)
İşte o zamanlarda üç kız çocuğu bir üvey ananın elindeymiş. Kül kedisi gibi evin tüm işlerini bu küçükler yapar, yine de yaranamazlarmış üvey analarına. Hiçbir kabahatleri olmasa bile karşılarına çıkınca tartaklar, ezer, örselermiş kızları.
Günlerden bir gün (ama duaların o hemencecik kabul oluverdiği bir gün) üvey anneleri yoğurdu yayıktan geçirip tereyağı çıkarmalarını emretmiş ve etrafı batırmamaları konusunda öfkeyle söylenmiş çıkmış evden. (Bence kızların babası yetersizdi. Çünkü öfkeli kadının perde arkasında yetersiz geceler vardır.)
Neyse… Kızcağızlar başlamışlar yoğurdu yayıkta çalkalamaya. Güçsüz bilekleri, cansız bedenleri ile kan ter içinde tereyağını elde etmişler; ayranı bir yana, yağı bir yana ayırmışlar. Fakat nasıl olduysa bir sakarlık olmuş ve tereyağı kabı devrilivermiş, tüm yağ yerlere dökülmüş. Kızları almış bir telaş ve korku. Üvey analarından çekecekleri işkence ve dayağı düşündükçe korkuları artmış, o minik yürecikleri yerinden çıkacak hale gelmiş. Ne yapsalar, ne? Derken akıllarına dua etmek gelmiş. Ve Tanrı’ya. “Ne olur bizi kuşa çevir, bu işkenceden kurtar,” diye yakarmışlar.
Ve tanrı onları kumruya dönüştürmüş. Kumruların sesini düşünün. “Gu guuuk guk,” diye öterler. Dikkatle dinlerseniz, aslında o seslenişin “Yağ dööök tük,” oluğunu duyarsınız. Gariplerim kuş olmuşlar ama yağ döktüklerini hiç unutmamışlar.
Şimdi soru şu? Biz ne döktük de bugünü yaşıyoruz? Üstelik edecek dua da bulamamış olmalıyız ki ne abat olabiliyoruz, ne de bu yoldaki müsilajı temizleyebiliyoruz.
Biz ne döktük ki çocuklarımız istismara uğruyor ve onları koruyamıyoruz ahlaksızlardan.
Biz ne döktük ki kadınlarımız öldürülüyor sokak ortalarında, hesabı sorulmuyor canilerden.
Biz ne döktük ki gözlerimizin önünde ormanlarımız yakılıyor, yağmalanıyor, kim vurduya gidiyor, birini bile kurtaramıyoruz rant düşkünü pisliklerden.
Bir ne döktük ki denizlerimiz lağıma dönüşüyor ve öylece seyrediyoruz aklı alınmış mahluklar gibi.
Biz ne döktük ki topraklarımız satılıyor dekar dekar ve bir memleketin Filistin olma yolculuğuna seyirci kalıyoruz tren bekleyen öküz gibi.
Biz ne döktük ve hangi duayı akıl edemedik ki CUMHURİYETİMİZ gidiyor fakat sadece söyleniyoruz?
Biz ne döktük de koskoca memleketi üvey anaların eline teslim ettik?
Sahi ne döktük?
PAYLAŞMANIZ İÇİN