21 MART DÜNYA ŞİİR GÜNÜ’NÜN ARDINDAN… Şiir okuyun, geçer

Eğer kitaba, edebiyata ve sanata yönelebilirse insanlık, yeryüzü her düşünceden, her kültürden ve her renkten çiçek tarlasına dönüşebilir. Biter bu insan kırımı! Bu doğa kıyımı biter! Bu kuşatılmışlığımız, bu kıstırılmışlığımız… İnsanın kendisine, başkalarına ve doğaya karşı yabancılaşması biter… Bunca zulüm, savaşlar, gelir uçurumları, haksızlıklar…

HAYRETTİN GEÇKİN

Çanakkale’de, Türkiye Yazarlar Sendikası Çanakkale Temsilciliği öncülüğünde, Çanakkale Kent Konseyi Kültür Sanat Meclisi, Çanakkale Tübigen Vakfı ve Troia Flarmoni Derneği’nin destekleriyle muhteşem bir şiir etkinliği gerçekleşti. 21 Mart Dünya Şiir Günü Etkinliği… Etkinlik şaşırtıcı biçimde kendi kendini de güzelledi diyebilirim. Hem de çok şaşırtıcı biçimde. Bakın anlatayım: Konfman Kütüphanesi o gün belirtilen saatten önce dolmaya başladı örneğin. Bu covit ortamında afişte adı geçen şiir okuyacak arkadaşlar, bir de onların bir iki yakını dışında kimseyi beklemezken bu insanlar nereye sığacak diye düşünmeye başladım büyük bir telaşla…

Tam bu telaşı yaşarken kısa bir zaman önce  Irmak Kitabı ile  kendisini  tanıyıp sevdiğim Gazi Tuğrul Ertuğrul; genel sanat yönetmeni olduğu Akademim Yayınları’ndan çıkan, çevirisi Doğa Çelik ve Lale Alatlı’ya ait Antonia Pozzi’nin şiirlerinden oluşan kitaptan şiirseverlere armağan etmek istediğini söylemesin mi!?

Sunumu yapan değerli arkadaşım Asude Bayram konuşma yapmam için beni kürsüye çağırdığında heyecanım ve telaşım üstümdeydi. TYS Çanakkale Temsilciği’nin ilk etkinliği çünkü. Üstelik bu,  21 Mart Dünya Şiir Günü Etkinliği… Okuduğum bir şiirin ardından şöyle başlamıştım konuşmama:

“Şiirin konusu her şey. Şiir hiç kimsenin ve hiçbir ideolojinin emrinde değildir. O yalnızca kendi özgürlüğünün ve özgünlüğünün peşindedir. Hayat nerede eksikse şiir de oradadır.

Ancak bir şairin şiirlerinin toplamı adil, demokratik ve özgürlükçü bir dünyayı çağrıştırmalıdır. Değilse o şairin şiirlerinin toplamı eksiler veya eksikler toplamından başka bir şey olmaz.

Eğer kitaba, edebiyata ve sanata yönelebilirse, silahların arkasına sığınmış cesaretinden ve sürmekte olan ilkel iletişimlerinden kurtulup barış ve aşk yüzlü bir dünya kurabilir insanlık. Yeryüzü her düşünceden, her kültürden ve her renkten çiçek tarlasına dönüşebilir.

Biter bu insan kırımı! Bu doğa kıyımı biter! Bu kuşatılmışlığımız, bu kıstırılmışlığımız… İnsanın kendisine, başkalarına ve doğaya karşı yabancılaşması biter… Bunca zulüm, savaşlar, gelir uçurumları, haksızlıklar…

 Bu duyarlılıkla ve bu özlemle selamlıyorum sizleri ve 21 Mart Dünya Şiir Gününüzü kutluyorum.

 Filistinli Şair Mahmud Derviş diyor ki; “ Şiirin gücü bomba yüklü bir uçağı düşürmeye yetmez ama pilotunun kafasını karıştırabilir.

 Dünyanın bugünkü gidişatı karşısında hepimizin birazcık kafası karışmalı aslında.  Öyle ya! Bu gidiş nereye? Bu ne menem gidiştir!

Belki bir şiir iyileştirebilir dünyayı.  O şiiri sen yaz! O şiiri sen oku! Bir çakıl bir ırmağın yatağını değiştirebilir. O çakıl sen ol! Siz olun!”

Böyle akıp gitmişti konuşmam ama kısa tutmuştum iyi ki. Çünkü yüklü bir program vardı arkada. TYS adına Gülsüm Cengiz tarafından kaleme alınan bu yılki 21 Mart Dünya Şiir Günü Bildirisi’nden birkaç pasaj okuyarak bitirdim konuşmamı.

Benden sonra kürsüye gelen arkadaşlar birbirinden güzel performanslar sergilediler. Hepsinden böylesine güzel şeyler beklerdim beklemesine ancak, yine de şaşırtmışlardı beni. Kaz Dağları aktivisti İbrahim Gül ve eşi Sevihan Hanım Kaz Dağlarımıza Andolsun şiirini birlikte okuduktan sonra, şiirin çerçeveli bir kopyasını şahsımda “Aziz Nesin’e, Yaşar Kemal’e, Ataol Behramoğlu’na iletircesine…” diyerek TYS Çanakkle Temsilciğine armağan etmeleri bir yığın çağrışımla yayıldı etkinlik salonuna. Sevincime diyecek yoktu. Ya oraya gelen onca insana… Ya yer bulamayıp ayakta dikilen ve etkinliği sonuna kadar büyük bir ilgiyle takip eden şiirseverlere ne demeli peki! Sevincim, Didim’de yaşayan Şennur adlı bir kardeşimin etkinliğimizi selamlamak üzere gönderdiği çiçekle perçinlenmişti.

Yavaş yavaş etkinlik alanını terk edenlerin kafasında aynı şey vardı: Programın bu denli güzel olabileceğini hiç kimsenin düşünemediği… Meğer hepimizin ne çok ihtiyacı varmış böylesi bir etkinliğe… Evimiz şehrin dışında. Dönüş yolunda etkinliğe renk katan arkadaşları geçiriyordum kafamdan. Sanki günlerce çalışmışlar söyleyecekleri birkaç söz, yapacakları kısa konuşma ve okuyacakları birer şiir üzerinde. Oysa her şeyin birkaç gün içinde geliştiğini ben biliyorum. Ne güzel ailem var diye geçiriyorum içimden. İçinde yer aldığım şiir ailesini: Naci Hasanefendi, Gül Yurun Mavinil, Gazi Tuğrul Ertuğrul, Murat Türkeş, Suat Karataş, Şerife Ergün, Kubilay Özben, Halil Özçelik, Yusuf Ay, Yusuf Gencal, Şerife Öztürk, Zerrin Saraçoğlu, Sevihan ve İbrahim Gül çifti… Piyanosuyla şiirlere eşlik eden On Sekiz Mart Üniversitesi Konservatuar Öğrencisi Ramazan Eren Pehlivanoğlu’nu unutur muyum hiç? Ama sunumuyla, şiir üzerine derlediği güzel sözleri program aralıklarına serpiştirmesiyle Asude Bayram bütün bir etkinliğin ayrı bir güzelleyeniydi. Arkadaşlarım, Konfman Kütüphanesi’ni hınca hınç dolduran şiirseverler, dostlarım, beni  “Şiir Cemresi” diye de bir şeye inandırdılar ya, aşk olsun onlara! Aşk olsun!

Zeynep genellikle eleştireceği şeyler varsa onları söyler böyle durumlarda. Direksiyon başındayım. Onu dinliyorum. Baktım o da programın güzelliğinden söz ediyor yol boyunca. “Yaşamak güzel şey be kardeşim,” demek geçiyor içimden bu kez de…

Böyle düşünürken bir yandan da Dünya Şiir Günü etkinliği için evden çıkacağımız sırada elimize ulaşan Çağdaş Türk Şiiri’nin Yunus’u diye adlandırdığım Ahmet Özer’in gönderdiği kitaplara doğru kayıyor aklım. Eve vardığımızda ilk işim büyük bir çoşkuyla koliyi açmak oluyor: Birbirinden değerli üç kitap. Üçü de bir hayli hacimli. Bir zamanlar beni Kıyı’ya çıkaran (Ahmet Özer, Kıyı Dergisi’nin Genel Yayın Yönetmeni’ydi) Ahmet ağabey, şimdi ise gönderdiği kitaplarla eşim Zeynep’le, yakalandığımız Covit belasından hayata doğru çekiyor bizi. Ahmet ağabeyin Trabzon Lisesi öğretmenleriyle Köy Enstitüleri üzerine yaptığı söyleşilerden oluşan Nasıl Anlatsam, Sanata Sevdalı Bir Hayat alt başlığı taşıyan Hasibe Ayten Kitabı ve denemelerden oluşan Düşün Gerçeği adlı kitaplar Zeynep’le bana hayatın ışığını gösteriyor geçirdiğimiz şu zorlu günlerde. Bu yazıyı kaleme almaya başlamadan önce kendisini aramıştım teşekkür etmek için. Sesimden anladı bir şeylerin iyi gitmediğini… Covitiz dedim ağabey. Telefonu kapatmadan önce de: “Yiyeceklerinize dikkat edin, ilaçlarınızı düzenli kullanın ve kitap okuyun, geçer,” dedi. Dediklerini yapıyoruz. Çünkü hayat güzeldir!