ERSİN DEDEKOCA
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Nisan Ayı” işsizlik oranını” yüzde 12,8 olarak açıkladı. Önceki ayın işsizlik oranı yüzde 13,2, bir önceki yılın Nisan ayı işsizlik oranı ise yüzde 13 sayısındaydı. Açıklanan yüzde 12,8’lik işsizlik oranı, kamuoyunda her zamankinden daha da fazla tepki yarattı. Çünkü TÜİK’e göre işsizlik oranı 0,2 puanlık azalış ile yüzde 12,8 seviyesinde gerçekleşti. Türkiye genelinde işsiz sayısı 2020 Nisan döneminde, geçen yılın aynı dönemine göre 427 bin kişi azalarak 3 milyon 775 bin kişi oldu.
Bu tepkiyi, bu bağlamda kamuoyunda yapılan tartışmaları ve DİSK’in bu konudaki son raporunu[i] dikkate alarak, bu haftaki yazımızı Türkiye’deki istihdam ve işsizlik konusuna ayırdık.
KURAMSAL ÇERÇEVEDE İSTİHDAM ve İŞSİZLİK
İşgücü piyasasında arz ve talep edilen “emek üretim faktörü”, sosyo-ekonomik gelişmenin temelinde yer almaktadır. Keza, “işgücünün verimli olarak kullanılması” da, kalkınma sürecinde potansiyel insan kaynağındaki artışın göstergesi olarak kabul edilmektedir. Söz konusu üretim faktörünün genel ekonomi ve ülke nüfusu/çalışma yaşındaki nüfus içindeki yeri ve seyri aşağıdaki başlıklarda izlenir ve değerlendirilir.
İşgücüne katılma oranı
Ülke ekonomisinde bireylerin emek piyasasına olan katkısını ortaya koyan temel göstergelerden biri olma özelliğini taşıyan “işgücüne katılma oranı”, TÜİK sitesinde yer alan tanıma göre, “işgücünün çalışma çağındaki nüfus içindeki oranıdır”.”
“Çalışma çağındaki nüfus” ise, üniversite yurtları, yetimhane, huzurevi, özel nitelikteki hastane, hapishane, kışla, vb. yerlerde ikamet edenler dışında kalan nüfusu kapsar ve “aktif nüfus” da denilir. Bir diğer anlatımla çalışma çağındaki nüfus, 15 ve daha yukarı yaştaki ve ön cümlede belirtilen sınırlamalar dışında kalan bireylerden oluşmaktadır.
Bu genel tanımdan sonra “işgücüne katılma oranı” aşağıdaki şekilde formüllenmektedir.
İşgücüne Katılma Oranı (%) = ((Ç𝑎𝑙𝚤ş𝑎𝑛𝑙𝑎𝑟 +İş𝑠𝑖𝑧𝑙𝑒𝑟)/𝐴𝑘𝑡𝑖𝑓𝑁ü𝑓𝑢𝑠)x100
İstihdam oranı
Dar anlamıyla istihdam, emek faktörünün üretim sürecinde yer alması anlamına gelmektedir. Ayrıca çalışmak isteyen tüm bireylere iş verilmesi amacıyla da kullanmaktadır. TÜİK’in tanımında ise istihdam, işbaşında olanlar ve işbaşında olmayanlar grubuna dâhil olan aktif çalışma çağındaki nüfustur. Kısaca “istihdam oranı”, istihdamın, çalışma çağındaki nüfus (aktif nüfus) içindeki payı olarak tanımlanmaktadır.
İstihdam Oranı (%) = (İ𝑠𝑡𝑖ℎ𝑑𝑎𝑚 𝑒𝑑𝑖𝑙𝑒𝑛𝑙𝑒𝑟/𝐴𝑘𝑡𝑖𝑓𝑁ü𝑓𝑢𝑠)x 100
İşsizlik oranı
Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) tanımında, çalışma gücüne sahip ve çalışmak isteyen, fakat geçerli ücret ve çalışma koşullarında iş bulamayan kimselere “işsiz” denilmektedir. İşsizliğin uluslararası standart tanımı; “işi olmamak, işbaşı yapmaya hazır olmak ve iş arıyor olmak” üzere üç kritere dayanmaktadır. Yine ILO tanımına göre kişinin işsiz sayılabilmesi için bu unsurların tümünü taşıması gerekmektedir.
İşsiz kavramı kısaca, çalışmakta istekli ve yeterli güce sahip olan, cari ücret düzeyinde ve var olan çalışma koşullarında sosyo-ekonomik nedenlerle iradesi dışında çalışma olanağı bulamayan kişi olarak tanımlanmaktadır.
İşsizlik Oranı (%) = (İş𝑠𝑖𝑧𝑙𝑒𝑟/İş𝑔ü𝑐ü)x 100
veya
İşsizlik Oranı (%) = (İş𝑠𝑖𝑧𝑙𝑒𝑟/(İ𝑠𝑡𝑖ℎ𝑑𝑎𝑚𝐸𝑑𝑖𝑙𝑒𝑛𝑙𝑒𝑟+İş𝑠𝑖𝑧𝑙𝑒𝑟))x 100
ILO’ya göre işsizlik oranı işgücü arzının yetersiz kullanılıp kullanılmadığının belirlenmesi açısından önemlidir. Bu oran, ekonominin, “çalışmak isteyen ve aktif olarak iş arayanları istihdam etme konusundaki yeterliliğini” göstermektedir. Yine İLO tarafından “sürdürülebilir kalkınma hedeflerine” ulaşma yönünde ilerlemeyi ölçmek için kullanılan bir “işgücü piyasası göstergesi” olarak kabul edilmektedir.
TUİK’NUN AÇIKLADIĞI SON İŞGÜCÜ VERİLERİ
TÜİK, uluslararası düzeyde kabul edilen biçimiyle, işsiz nüfusu şu şekilde tanımlıyor: “Referans dönemi içinde istihdam halinde olmayan (kâr karşılığı, yevmiyeli, ücretli ya da ücretsiz olarak hiçbir işte çalışmamış ve böyle bir iş ile bağlantısı da olmayan) kişilerden, iş aramak için son 4 hafta içinde iş arama kanallarından en az birini kullanmış ve 2 hafta içinde işbaşı yapabilecek durumda olan 15 ve daha yukarı yaştaki fertler işsiz nüfusa dahildirler.”
Yukardaki tanıma göre “işsiz” sayılmak için, “iş arıyor ve işbaşı yapmaya hazır olmak” gerekmektedir. Bu durumda iş aramaktan vazgeçen ve işgücüne katılmayan nüfus işsiz tanımına dâhil olmamaktadır.
TÜİK verilerine göre işgücü, son bir yılda 3 milyon 13 bin azalarak, 32 milyon 401 bin’den 29 milyon 388 bin’e geriledi. İstihdam Nisan 2019-Nisan 2020 arasında 2 milyon 585 bin azalarak 28 milyon 199 binden 25 milyon 614 bine düştü. Karşılaşılan bu “istihdamdaki düşme” olgusu, DİSK’ın yukarına anılan raporunda “Türkiye tarihindeki en büyük istihdam daralması” olarak nitelendirilmektedir.
TÜİK tarafından yayınlanan 2020 Nisan Ayı’na ait işgücü sayı ve oranları, karşılaştırmalı olarak aşağıdaki tabloda özetlenmiştir.
TÜİK’İN YUKARDAKİ VERİLERİNİN İRDELENMESİ
Tabloya göre Türkiye’de son bir ayda ve son bir yılda istihdam edilenlerin sayısı azalmıştır. Bir diğer ifadeyle, ülkede “istihdamdaki süregelen daralma” Nisan Ayı’nda da devam etmiştir.
Fakat tablonun “işsizlik” tarafına baktığımızda ise, istihdamın düşmesi olgusuna koşut bir şekilde normal olarak “işsizlerin sayısının”, “artacağı yerde azalmış” olduğunu görmekteyiz. TÜİK’e göre Türkiye genelinde 2020 Nisan dönemindeki işsiz sayısı, geçen yılın aynı dönemine göre 427 bin kişi azalarak 3 milyon 775 bin kişi oldu. TÜİK, açıkladığı dar tanımlı işsizlik oranı ve işsiz sayısı ile, “Covid-19’un yarattığı depremi yansıtmak bir yana, Covid-19 döneminde işsizliğin azaldığını” iddia etmektedir.
Bu çelişkili durumun nasıl ortaya çıktığının yanıtı, yukarıdaki tablonun 4 ve 7 numaralı satırlarında saklıdır. Şöyle ki, 4 numaralı satırda yer alanlar; son 4 hafta içinde hiçbir işte ücretli ya da ücretsiz çalışmadığı halde iş başvurusu yapmayanlarla, mevsimlik çalışma, ev kadını olma, öğrencilik, gelir sahibi olma, emeklilik ve çalışamaz halde olma gibi nedenlerle iş aramayıp, ancak işbaşı yapmaya hazır olduğunu belirtenleri içermektedir. 4,5 milyonu aşkın sayıdaki bu kişileri de işsiz sayısına ve işgücüne eklediğimizde (doğru olan da budur), işsizlerin sayısı 8,4 milyona ve “geniş işsizlik oranı da yüzde 24,6’ya” yükselmektedir.
DİSK tarafından hazırlanan yukarıda söz konusu ettiğimiz rapora göre, TÜİK, sadece araştırmanın yapıldığı referans haftasından geriye doğru 4 hafta içinde iş arayanları işsiz saymaktadır. Oysa Covid-19 döneminde işten çıkarma yerine, yaygın olarak “kısa çalışma ödeneği” ve “ücretsiz izin ödeneği” uygulanması nedeniyle milyonlarca işçi çalışmadığı halde istihdamda gözükmektedir. TÜİK’in bu yöntemine göre, kısa çalışma ödeneği ve ücretsiz izin ödeneği alan işçiler iş aramadıkları için işsiz sayılmamaktadır. Bu gerçeğe, Covid – 19 salgınının yarattığı sağlık endişesiyle bir kısım işsizlerin iş bulmak için başvuru yapmaya gitmekten çekinmeleri de eklenmelidir. DİSK’e göre bugüne kadar 3,5 milyon işçi kısa çalışma ödeneği ve 1,8 milyon işçi de ücretsiz izin ödeneği (nakdi ücret desteği) aldı ve bu kişileri İŞKUR işsiz saymamıştır.
OECD 2020 İSTİHDAM RAPORU
Geçen hafta Türkiye’nin de üyesi olduğu OECD, “2020 İstihdam Görünümü Raporu”nu açıkladı.[ii] Rapora göre Covid – 19 salgınının patlak vermesiyle birlikte çalışanların yüzde 39’u evden çalışmaya geçti. Yaşamsal sektörlerin dışındaki firmalar duruma göre işçi çıkarma, eleman alımını durdurma veya devlet desteğiyle çalışanlarıyla sözleşmelerini sürdürme yolunu seçtiler.
İşçileri işte tutmaya (job retention) yönelik subvansiyonlar Almanya ve İngiltere’de çalışanların yüzde 30’unu, Fransa ve Yeni Zelanda’da yüzde 50’sini kapsadı. Türkiye için bu oran, kısa çalışma ve ücretsiz izin desteğinden yararlananlar üzerinden hesaplanınca yüzde 13.4 ile sınırlı kalmaktadır.
OECD ülkelerinde işsizlik, Ocak’ta yüzde 5.3 iken Mayıs’ta yüzde 8.4’e fırladı. Endişe yaratan bu istatistikler, göreceli anlamda Türkiye’deki işsizlik oranının, gerçekte ne denli yüksek olması gerektiğini, bunun “12,8’in çok üzerinde” olduğunu bizlere söylemektedir.
SONUÇ YERİNE
TÜİK’in Nisan Ayı işsizlik oranı olarak açıkladığı yüzde 12,8 sayısı, ülke ve içinde yaşadığımız hayatın günlük gerçeklerinden çok uzaktır. Bu nedenledir ki anılan oran, kamuoyunda her zamankinden daha da fazla tepki yarattı.
Aslında, TÜİK açıklamasında da yer alan ” istihdam azalması” olgusu, DİSK’ın yukarıda anılan raporunda da belirtildiği gibi, “Türkiye tarihindeki en büyük istihdam daralması” niteliğindedir.
Fakat tablonun “işsizlik” tarafına baktığımızda ise, istihdam düşüşüne rağmen, “işsizlik oranının da azaldığı” açıklanmıştır. TÜİK açıkladığı “dar tanımlı” işsizlik oranı ve işsiz sayısı, Covid-19 salgınının yarattığı depremi yansıtmak bir yana, Covid-19 döneminde işsizliğin azaldığını iddia etmektedir.
Bu yanıltan sayı ve oran, son 4 hafta içinde hiçbir işte ücretli ya da ücretsiz çalışmadığı halde iş başvurusu yapmayanlarla, mevsimlik çalışma, ev kadını olma, öğrencilik, gelir sahibi olma, emeklilik ve çalışamaz halde olma gibi nedenlerle iş aramayıp, ancak işbaşı yapmaya hazır olduğunu belirtenleri ve salgın nedeniyle bazı işsizlerin iş başvurusuna gitmemelerinden ileri gelmektedir.
Kısacası, “kısa çalışma ödeneği” ve “ücretsiz izin ödeneği” uygulanması nedeniyle milyonlarca işçinin, çalışmadığı halde istihdamda gözükmesi, söz konusu yanıltıcı orana yol açmıştır.
4,5 milyonu aşkın sayıdaki bu kişileri de işsiz sayısına ve işgücüne eklediğimizde işsizlerin sayısı 8,4 milyona ve “geniş işsizlik oranı da yüzde 24,6’ya” yükselmektedir. İşte Türkiye’nin gerçeğe en yakın işsizlik oranı budur.
Ancak bu tür düzeltmeleri yapmak, bizlerden önce, bu sayıları açıklayan Kurum’un, “şeffaflık” ve “kamuoyunu doğru aydınlatmak” bağlamında asli görevleri arasındadır.
[i] İşsizlik ve İstihdamın Görünümü Raporu, DİSK-AR, 11.07.2020, http://disk.org.tr/wp-content/uploads/2020/07/DI%CC%87SK-AR-Temmuz-2020-I%CC%87s%CC%A7sizlik-ve-I%CC%87stihdam%C4%B1n-Go%CC%88ru%CC%88nu%CC%88mu%CC%88-Raporu.pdf
[ii] OECD Employment Outlook 2020 : Worker Security and the COVID-19 Crisis, OECD, Temmuz 2020, https://www.oecd-ilibrary.org/sites/1686c758-en/index.html?itemId=/content/publication/1686c758-en