Osmanlı’da Rabia’ların Evliliği Sorunu

Başta Padişah olmak üzere; hiç kimse, Rabiaların eğitimini, sağlığını, insan olarak, evlenmede seçme ve seçilme hakkını hesaba katmamaktadır. Özellikle de sadece Rabia Sınıfının bâkire kızlarının derhal evlendirilmeleri istenmektedir

 

AV. CEM BAYINDIR

Miladî 1872/73’lü yıllarda yayınlanmış bir düsturdan alınmış; evlenme konusuna dair kurallar, cezalar ve uyarılar içeren bir metni günümüz Türkçe’sine çevirerek aşağıda sunuyoruz.

Ancak bu hukuk metninin uzunca bir bölümünü almadık, alamadık. Bir köşe yazısı veya gazete makalesi boyutu içinde kalmasına özellikle özen gösterdik.

Bu yasa on maddelik bir yasa. Bu maddeleri takiben de, halkı sınıflandıran bir bölüm var.

Biz güncel olan, RABİA-RABİALAR sınıfı kısmını aynen çevirim olarak, açıklamalarıyla okuyuculara sunuyoruz. Bu hukuk metnin bütünlüğü esas alınarak, aşağıdaki sonuç ve çıkarımlar saptanabilir.

♦ Sultan için; milletin soyu, milletin çoğalması esastır. Evlenmede amaç çoğalmadır.

♦ Evlenme ve evlilik sultanın her zaman, düzenleyeceği ve müdahale edeceği bir alandır.

♦ Buyruğa bakıldığında, İslâm ağırlıklı bir düzenleme görülüyor.

♦ Padişah evlenmede, gelin ve damadın iç çamaşırlarına dahi, sayı ve değer olarak müdahale etmektedir.

♦ Düğün ve törenlere ilişkin çok ayrıntılı kurallar ve yasaklar belirlenmiş görülüyor. Yemeklere konacak et ve yağın dahi miktarı zikredilmektedir.

♦ Kurallar toplumdaki sınıf esası üzerine tesis edilmiş. RABİA’lar (dördüncü sınıf) için konan kurallar birinci, ikinci ve üçüncü sınıf kategorisine giren varlıklı kesimler için konmamış.

♦ Rabiaları evlendirmede; hemen hemen herkes görevli ve yetkilidir. Köy halkı, mahalleli, idareciler ve dinî önderler tek tek sayılmaktadırlar.

♦ 17 – 18 yaşına varan her bâkire Rabia’nın derhal evlendirilmesi emredilmektedir. Bu görev herkes için asli bir görev olarak kurala bağlanmış durumda.

♦ Maddi yükümlülükler ve harcamalar yasaklanmakta, ancak mali destek söz konusu edilmemektedir. Sadece iane ve yardım esaslı bir dayanışma yoksullara önerilmektedir.

♦ Rabia sınıfı, nüfusun çoğalıp artmasında ve sultan’a tebaa yetiştirmekte asıl sınıftır. Yoksulluk ve acizlik hiçbir kimsenin evliliğine engel olmamalıdır.

♦ Sonuç olarak; başta Padişah olmak üzere; hiç kimse, Rabiaların eğitimini, sağlığını, insan olarak, evlenmede seçme ve seçilme hakkını hesaba katmamaktadır. Özellikle de sadece Rabia Sınıfının bâkire kızlarının derhal evlendirilmeleri istenmektedir. Zengin üç sınıf için istenmeyen şart ve yükümlülükler, Rabia’lardan istenmektedir. 

 

İZDİVÂC ve TENÂKÜH (evlenme ve nikâhlanma) MADDESİ HAKKINDA TENBÎHÂTI HÂVÎ İ’LÂN-NÂMEDİR

 

DÖRDÜNCÜ SINIF:

Derece-i RÂBİADA bulunan fukarâ (yoksul) ve bî-kudret (gücü yetmez) kimselerin izdivâcında (evliliğinde) tarafeynden (taraflarca) hiçbir şey alınıp verilmek tekellüfü ihtiyar olunmayarak (yükümlülüğüne girilmeyerek) ve imam ve muhtar tarafından dahi hediye ve akçe (para) talep edilmeyerek mahalle ve karyelisi (köylüsü) tarafından iâne (yardım) ile izdivâcı icra olunacaktır.

Ve bunda mehr-i müeccel (boşanma akçesi) otuz kuruştan nihâyet (en fazla) yüz kuruşu tecâvüz etmeyecektir (geçmeyecektir). Ve buna kıyâsen bir miktar mehr-i muaccel (başlık) takdir olunmasında dahi beis (sakınca) yoktur.

Bâlâda (yukarıda) beyân olunan ahvâl (durum) ve muâmelâttan (işlemlerden) maksat asl-ı emr-i izdivâca (evliliğin esasına) ve teksîr-i tenasüle (üremeye) mâni’ olan bir takım telefât ve israfât-ı nâ-meşrûanın (yersiz harcamaların) lağv ve iptaliyle (kaldırılmasıyla) sülâle-i milletin (milletin soyunun) teksîr ve tevfîri (çoğalıp artması) kaziyyesine (düşüncesine) müstenit bulunmuş olduğundan bu karara tevfîk (uygun) hareket etmeyenler şu maksadın husûlünü (gerçekleşmesini) istememiş olacağı cihetle o makuleler (o çeşit insanlar) hakkında muamele-i tevbîhiyye (azarlama işlemi) ve icabına göre ahkâm-ı cezâiyye (ceza kuralları) icrası mukarrer bulunmağın (kararlaştırılmış bulunmakla) ona göre cümle (herkes) tarafından devam ve icrasına elbirliğiyle gayret edilmesi ve zükûr ve inâsdan (erkek ve kadınlardan) hiç kimsenin izdivâcına (evlenmesine) adem-i iktidar (güç yetmezlik) özür olmayacağından herkesin haline göre emr-i izdivâc ve tenâkühün teshîline (kolaylaştırılmasına) ve on yedi on sekiz yaşından ziyâde (büyük) bâkire kızların hiçbir yerde bırakılmayıp velileri ve karye (köy) ve mahallelisi marifetleriyle münasip kimselere tevzîci (evlendirilmeleri) vesâilinin (yollarının) istihsâline (sonucuna) gayret ve dikkat olunması cümlenin (herkesin) hamiyet ve gayretinden me’mûl ve muntazar (ümit edilir ve beklenir) olduğu beyânıyla i’lân-ı keyfiyete (konunun duyurulmasına) ibtidar kılındı (başlandı).

DÜSTÛR  Cild-i evvel                            Sene: 1289 (1872/73)               

( Yayına Hazırlayan:  Av. Ahmet BAYINDIR )

 

paylaşmanız için