Kan revan içinde hâlâ o İstiklâl madalyalı kahraman

Üzerinden 42 yıl geçmesine karşın belleklerdeki tazeliğini koruyan katliamda resmi rakamlara göre 111 kişi öldürüldü, 900 kişi yaralandı, dernek ve parti binaları yanında 210 ev ile 70 işyeri yakılıp yıkıldı.

 

MECİT ÜNAL

“Ne de çalımlı durur ya
adına çöreklenmiş
rehin bir kahraman
Madalyası da var üstelik
Düşüyor kanrevan içinde
döşünde çığlıklar barındıran
nice keklik nice güvercin

Yarim Olsa Taş Dilim
Yarim Ol Sataş Dilim”.

KONTRGERİLLA EYLEMİ

Şiirdeki sıfatı “kahraman”, madalyası “İstiklâl” olan bu şehrin adı Maraş’tır…

Şiir, 19-24 Aralık 1978 Kahramanmaraş Katliamı’nı anlatmaktadır.

Üzerinden 42 yıl geçmesine karşın belleklerdeki tazeliğini koruyan katliamda resmi rakamlara göre 111 kişi öldürüldü, 900 kişi yaralandı, dernek ve parti binaları yanında 210 ev ile 70 işyeri yakılıp yıkıldı.

23 yıl süren davalar sonunda 22 kişiye idam, 7 kişiye müebbet, 321 kişiye ise 1 yıl ile 24 yıl arasında hapis cezası verildiyse de sanıklar sonraki yıllarda birer birer serbest kaldılar.

Katliamda resmi rakamlara göre 111 kişi öldürüldü, 900 kişi yaralandı.

Aylar önce planlandığı anlaşılan katliamda solcu ve Alevi yurttaşların ev ve işyerlerine belli işaretler konulmuş, yazılar yazılmış, öncelikle bu işaretli ev ve işyerlerine saldırılmış, katliam yapılmıştı. İşaret konulan başka ev ve işyerleri de vardı. Üç hilal işareti konulan bu ev ve işyerlerine olaylar sırasında hiçbir şey olmadı.

Katliamla ilgili soruşturmalarda katliamcıların kendi aralarında askeri düzen içinde parola ve işaretler kullanıldığı saptanmıştı. Bunları yargılama sırasında mahkeme de saptadı ve kayıtlara geçirildi. Tüm Kanıtlar, katliamın tam bir kontrgerilla eylemi olduğunu gösteriyordu.

12 Eylül’e giden süreçteki en önemli işaretlerden biri olan Kahramanmaraş katliamının arkasından 13 ilde sıkıyönetim ilan edildiyse de, bu, hemen peşi sıra gelen 1980’deki Çorum katliamını engelleyemedi. Sonraki yıllarda bu katliamlara 2 Temmuz 1993’te Sivas-Madımak ve bundan üç gün sonra da Başbağlar ile Gazi Mahallesi katliamları (1995) eklenecekti.

Kahramanmaraş katliamının üzerinden, evet, 42 yıl geçti ancak izleri geçen bunca yıla karşın hâlen taptaze, capcanlı.

Öyle olmasa neden Kahramanmaraş Valiliği katliamın yıldönümünde yapılmak istenen anma etkinliklerini Madımak katliamının yıldönümünde olduğu gibi koronavirüs tedbirleri kapsamına sokarak yasaklasın?!

Yasaklama kararı üzerine Düzenleme Kurulu adına açıklama yapan katliam tanıklarından Erenler Kültür ve Dayanışma Derneği Başkanı Müslüm İbili, “Bu yıl salgın nedeniyle sembolik bir anma etkinliği düzenliyoruz. Amacımız sevgi, barış ve kardeşlik içerisinde canlarımızı anmak. Yasak nedeniyle etkinliğimizi, canlarımızın şehit olduğu mahallede yaptırdığımız cemevinde 21 Aralık günü yapacağız. Dua, ardından basın açıklaması ile etkinliğimizi sonlandıracağız. Talebimiz bu olaylardan ders alınarak bir daha yaşanmaması için Alevisi, Sünnisi bu şehrin insanları olarak ortaklaşa düzenlenen etkinliklerin yapılarak katliamın kınanmasıdır” dedi.

CENAZELER SOKAKLARDA KALDI

Katliam sırasında 19 yaşında olan Müslüm İbili Cumhuriyet’ten Mehmet Menekşe’ye şunları anlatıyor; “Maraş olaylarının öncesinde bir hazırlık süreci vardı. Erzincan’da, Malatya’da, Sivas’ta kontrgerilla bu tür olaylar çıkarmaya çalıştı ancak Maraş üzerinde başarılı oldu. Bir hafta devlet yoktu. Yaralarımız hâlâ taze. Çünkü adalet yerini bulmadı. Maraş katliamı aydınlatılamadığı için Çorum, Sivas, Gazi yaşandı,”

Ünal Ateş ise o günlerde 7 yaşında: “İlkokul ikinci sınıf öğrencisiydim. Öğretmenimiz Ali Rıza İşbilir, tenefüse çıktığımızda gitti. Bir daha da gelmedi. Ali Rıza Hoca, Saygılı köyünden Sünni kökenliydi. Sol görüşlü olduğu için kızlarıyla katledildi. Babam yedi yetişkin, dört çocuğu bir arabaya bindirip şehirden çıkardı. Eğer bir saat geç kalmış olsaydık büyük ihtimalle şu an yaşıyor olmayacaktık.”

Bayram Bozay: “Bizi katleden, kapımıza bizi öldürmek için gelen çocuklarla beraber okudum.”

Bayram Bozay’ın söyledikleri ise insanın kapı bir komşusunun nasıl canavarlaşabileceğini gösteriyor: “Bizi katleden, kapımıza bizi öldürmek için gelen çocuklarla beraber okudum ben. Sünni olan komşumuzun duvarından küt küt diye sesler geliyordu. Duvarı delip bizim evi yakmak için harekete geçmişlerdi. Ne kadar acı bir olay ki yirmi yıldır fakirler diye babam her bayramda onların çocuklarına, eşine elbise alırdı, yardım ederdi. Bu insanlar gelip orada babamı taradılar, evimizi yaktılar. Cenazelerimiz sokaklarda kaldı. Günler sonra gelip bizi alıp bir okula yerleştirdiler. Devlet yoktu, katliam bir hafta sürdü.”

KATLİAM, AVRUPA’DA SÜRGÜN VE GÖÇ HİKÂYESİ OLARAK SÜRÜYOR

Katliam üzerine pek çok gazete dizisi, araştırma ve kitap yayımlandı, belgesel film yapıldı.

Son araştırma kitaplarından biri Orhan Gazi Ertekin yayımladığı “Maraş katliamı –Vahşet, İşkence ve Direniş”.

Kısa Dalga’dan Kemal Göktaş’la yaptığı podcast’te Ertekin, katliamla ilgili olarak farklı bir mercekten bakarak “12 Eylül devletinin ilk ilan edildiği yerlerden biri Maraş’tır” diyor. “Maraş, süren bir katliamdır. Katliam, Londra’da, Köln’de, Cenevre’de bir sürgün, göç hikayesi olarak devam ediyor.”

Ertekin’in yaklaşımı bununla sınırlı değil; “Maraş katliamı halkın şiddetiyle devlet şiddetinin ve belirli paramiliter güçlerin bir araya geldiği nadir eylemlerden biridir” diyor Ertekin.

Gazete Duvar’da bir kısmına yer verilen Ertekin’in değerlendirmeleri özetle şöyle:

“- Bu şiddet aslında iddianameye ilginç bir şekilde yansıyor ki, sanıkların belirli bir kısmı, önemli sayılabilecek kısmı orta yaşlı kadınlar. Türkiye’de katliamlarla ilişkilenme daha çok devleti sorumlu tutma, merkez kadroları sorumlu tutma şeklinde olur. Maraş katliamında da böyle oldu. Maraş katliamının popüler ve bilimsel inşası masum halkın kışkırtıldığı bir dil üzerinden kuruldu. Buna karşılık ABD emperyalizminin ülkücü araçları kullanarak işlediği bir cinayetler serisi olarak da algılandı. Bu hem Aydınlıkçılar hem CHP tarafından inşa edilmiş bir şeydir. Bu inşada masum halka en fazla ‘kışkırtılmış’ bir rol veriliyor. Oysa Maraş katliamı halkın şiddetiyle devlet şiddetinin ve belirli paramiliter güçlerin bir araya geldiği nadir eylemlerden biridir. Son 100-150 yıllık süreçte bu üçünün yan yana gelmesine çok fazla rastlanmaz. Ondan dolayı kitapta üç amaç belirledik: Maraş katliamının gerçek içeriğini ortaya koymak, 12 Eylül devletini anlamaya çalıştık. Bizce 12 Eylül devletinin ilk ilan edildiği yerlerden biridir. Üçüncü amacımız son 150 yıl içerisindeki katliamlar arasındaki bağını ortaya koymaktı.

– İlk sıralarda, Maraş katliamının yaşayan bir katliam olduğu bilinci bende yoktu. Ama Maraş katliamının yaşadığını çocuklar bölümünden itibaren düşünmeye başladım. Çocukların yüzde 90’ı Maraş’ta kalmamış, hatta Türkiye’de de yaşayamamış. Çocukların olağanüstü bir göç hikayesi var. Bu katliamın çocukların hikayesinde hala yaşadığını, sonuçlarını devam ettirdiğini gösteriyor. Bu sadece Maraş’ın hikayesi değildir. Bu araştırma sırasında gitmediğim yerlerden biri Maraş’tır. Çünkü hiçbir mağdur Maraş’ta değildi; Londra’da, Köln’de, Bern’de, Cenevre’ydi. Maraş katliamı artık neredeyse Londra’nın sorunu haline gelmiş durumda. Londra’da bir sürgün, göç hikayesi olarak devam ediyor. Maraş katliamında yaşanan vahşet kendi sonuçlarını her yerde yaşayarak kendi çocuklarına da aktararak varlığını sürdürdü. Beşinci kuşak da hala Maraş katliamının yaralarıyla büyüyor. Kendi yaşamı içinde üreterek büyüyor.

– Maraş katliamında en az bilinen şey direniş meselesidir. Bu direniş olmasaydı, belli yerler bir avuç insan tarafından korunmasaydı, Dersim tertelesinden bile daha yüksek sayıda insanın ölmesi muhtemeldi. Çünkü olağanüstü güçle saldırılıyor, buna karşın sınırlı malzemelerle bir karşı koyuş yaşanıyor ve bu karşı koyuş en az 10-15 bin insanın hayatının kurtarılmasını sağlıyor. Maraş katliamında bu neredeyse hiç bilinmez.”

KIRAN RESİMLERİ

Katliam edebiyata da konu oldu.

Hemen ilk akla gelen İnci Aral’ın “Kıran Resimleri” adlı öykü kitabıdır. 1983’te yayımlanan “Kıran Resimleri”nde 9 insanın 9 öyküsü anlatılır.

Bu kitaba daha sonraki yıllarda Cem Kalender’in “Kayıp Gergedanlar”ı, Jale Sancak’ın “Fırtına Takvimi” ile Gönül Kıvılcım’ın “Babamın En Güzel Fotoğrafı” adlı romanları eklendi.

Cem kalender’in “Kayıp Gergedanlar”ı, Orhan Gazi Ertekin’in “Maraş katliamı –Vahşet, İşkence ve Direniş”iyle aynı tezde,  “halkın şiddetiyle devlet şiddetinin ve belirli paramiliter güçlerin şiddetinin bir araya geldiği tezinde buluşuyor.

Bu tez ile yıllar öncesinden buluşan, ya da daha doğrusu bu tezi 1990’larda ileri süren bir kitap daha var.

İlk baskısı çoktan tükenmiş olan ve pek bilinmeyen bu kitap şiir türünde…

Kendisi de Maraşlı olan Nuh Ömer Çetinay’ın yer yer gazete haberleri ve resmi ağızların katliamla ilgili açıklamalarıyla desteklediği titiz şairliğinin ürünü “Kanrevanmaraş” adlı kitabı.

Katliama yaklaşımının doğruluğu dışında “Kanrevanmaraş”, güçlü şiirsel gücü ve tiyatroya uygulanabilir yapısıyla destansı bir ağıt. Bir tragedya.

Katliamı, şehrin geçmişi şimdisi ve geleceği içinde ele alan kitabı 1990’da Belge Yayınları basmıştı. Yayınevinin “Yeni Sesler” dizisi kapsamında yayımlanan “Kanrevanmaraş”ın –bildiğim kadarıyla- yeni bir baskısı yapılmadı.

“HAVADA BULUT YOK BU NE MARAŞ’TIR”

Yukarda, yazının başında “sunu” bölümünden dizeler aktardığım “Kanrevanmaraş”a, “Kana Doğru” başlığıyla giriyor Ömer Çetinay. Bölüm başlıklarının bir araya gelmesiyle şehri özetleyen ayrı bir şiirin çıktığı Kanrevanmaraş, bir şehrin insanlarının bir bölümünün öbür bölümüne düşmanlığının bir gecenin işi olmadığını, katliamı, günler öncesinden başlayıp belgeselci bir üslupla gün gün anlatarak gösteriyor.

Resmi açıklamaların, gazetelerin yazdıklarının tersine, “Sağır sultan bile duymuştur Maraş’ta “birşeyler” olacağını… Halk tedirgindir. Sokakta birden bire artan Milli Piyango satıcıları” vardır.

Olaylar “Güneş Ne Zaman Doğacak” adlı başrollerinde Cüneyt Arkın ile Oya Aydoğan’ın oynadığı, iki Türkmenistanlı iki Türk’ün “Sovyet zulmü”nden kaçışını anlatan filmin oynatıldığı sinemaya atılan bir ses bombasıyla başlatılır.

Şiirde bu gerçek şairin dizelerinde katliamın habercisi olan şu telmihe dönüşür:

“güneş ne zaman doğacak
belli değil

bellidir ama
ne zaman akacak
maraş’ta kan”.

Maraş’ta kan akar…

“BAKMAYIN EFENDİM UPUZUN YATTIĞIMIZA…”

“Hiç cinayete kurban gider miyim?
Yok Ben ölmedim

karım da öyle oğlum da
iki aylık torunum da
kızım da gelinim de

Yok Ölmedik öldürülmedik
Bakmayın efendim
evimin avlusunda
upuzun yattığımıza

Ne olmuş iki kurşun
gelip de bağrımı bulduysa
bir balta karımın başını
ikiye ayırdıysa.”

KAN YOLU

İki öğretmenin öldürülmesiyle tırmandırılan olaylar Kanrevanmaraş’ta kan imgesinin çeşitlemeleriyle anlatılır. “Kanrevanmaraş” imgesi bunlardan biridir. Süreci 12 Eylül’e bağlayan “kanakanak” şiiri, bu imgenin bir başka söyleyiş biçimidir:

“Korkarım yine bir kanrevan

çöküverir yurdumun bakışlarına

 

çünkü kaşarlıdır yüzü zulmün

sırnaşarak yanaşır yarına

 

Eylül

geleceğin kuşuna”.

İLGİLİ KİTAPLAR

Kıran Resimleri, İnci Aral, Kırmızı Kedi, 2016 (ilk baskı 1983)

Kanrevanmaraş, Nuh Ömer Çetinay, Belge Yayınları, 1990

Kahraman Maraş Katliamı, Orhan Tüleylioğlu, UM:AG Araştırmacı Gazetecilik Vakfı, 2009

Maraş Kıyımı-Tarihsel Arka Planı ve Anatomisi, Aziz Tunç, Belge Yayınları, 2011

Babamın En Güzel Fotoğrafı, Gönül Kıvılcım, Ayrıntı Yayınları, 2012

Beni Sen Öldür-78 Maraş, Aziz Tunç, Fırat Basım, 2014

Maraş Katliamı-Tanıkların Diliyle, Salman Nurhak, Peri Yayınları

Kayıp Gergedanlar, Cem Kalender, Alakarga Yayınları, 2015

Fırtına Takvimi, Jale Sancak, Hep Kitap, 2014

Maraş katliamı – Vahşet, İşkence ve Direniş, Orhan Gazi Ertekin, Dipnot Yayınları, 2020.