Herkesin babası herkesi döver

Mademki babalara da bir gün ayırmışlar, usuldendir deyip babanın organik işlevselliğine dair kelamlar edelim. Hâlen çocukla çocuk olsak da e canım ne de olsa biz de naçizane bir babayız. Bir okuyucu çıkıp da anlatsana sen nasıl bir babasın yazar efendi, diye bir yazılık fırsat yaratsa bize.

SAMİ GÜNAL

Çekirdek aile üyelerinin birbirlerini överken -diyelim ki babayı- göklere çıkarmaları karşısında sanırsınız ki o rolün ilahı bu aileye direk olmuş. Komplekse gerek yok! Aile içi bir travma söz konusu olmadıkça herkesin babası seninki kadar sarılınacak orta direktir. Bu yaklaşım, tüm iyi evlatların ortak duygu boylamıdır. Bunun yaşı da yoktur. Hâlbuki dışarıdan bir göz olarak nice bildikleriniz vardır o ilahların içerisinde işe yaramaz olan. Düğüm, kuzgun babanın yavrusuna Zümrüdüanka gözükmesindendir.

Bir de insanın ebeveyn veya karındaşlarını niteliksel ölçüm devresi vardır. İşte bilinçli gurur devresi budur. Bu gurur, o yakının ya üstlendiği toplumsal rolün kalitesinden ya da aynada gördüğü öz suretindeki içerilmiş niteliğe onların sağlamış oldukları yapıcı katkıdan dolayıdır. Buna da olgun yaş devresi ölçütü, diyelim.

BİZE ÖZGÜ ‘DİREK’ OLMA MESELESİ

Sosyal devlet sisteminin oluşamamasıyla birlikte Ortadoğu kültürüne uygun ataerkil düzenin hüküm sürmesi ekonomik ve sosyal anlamda babayı evin dayanağı hâline getirmiştir. Eğer ki sosyal devlet düzeninde eşit sorumluluk çerçevesinde aile içi iş bölümlemesi olmuş olsaydı kadın-erkek arasında üstünlük ikonları kurmaya gerek kalmazdı. İllaki bir “direk-dayanak” teşbihi oluşturulacaksa sosyal düzen içerisinde kadın ve erkeği eşitlikçi iş bölümlemesi dayanışmasında şemsiyeye benzetebiliriz. Erkek, o şemsiyenin dayanağı olan sap ise kadını anaçlık işlevselliğiyle şemsiyenin kapsayıcı kumaşı olarak görebiliriz. Bu eşitlikçi düzen içerisinde koruyan, kollayan vasıflarıyla en iyi yakışan sıfatlandırmalardır melek ile kahraman. Her çocuk, benim babam, benim melek annemin kahramanıdır mutluluğu içerisine sürüklenebilmelidir.

NASIL BİR TUTKU?

Erkeklerdeki hâkim tutkunun servet ve kariyer edinme çabası olduğu kolayca gözlemlenen bir olgudur. Bir erkek için kariyerinin zirvesi iyi bir eş olma yanında babalıktır. Aradığı servet ise iyilikler içerisinde yetiştireceği evlatları olmalıdır. Canım efendim, babalar gününün hatırına erkeği hepten toplumsallıktan çıkartıp bireysel rollerin içine hapsetme yahu, denilmesin. İç mutluluk dışsal faydaya dönüşür. Asıl toplumsallaşma bundan sonra başlar. Bilinmelidir ki iç rahatlıklar toplumsal edimlere dönüşecektir.

ORGANİK BABA İŞLEVİ

Babalar, taşıdıkları sevgiyi anneler kadar coşkun duygulara kapılıp göstermeyi pek beceremeseler de arkada var olduklarını hissettirmekte mahirdirler. Annelik ve babalık her ne kadar eş zamanlı başlamış da olsa erkek geriden gelir de ondan duygularının biçim alması zaman alır. Ne demek geriden gelir? Anneler, büyüyen karınlarıyla birlikte hormonal değişiklikler eşliğinde var ediciliğin bilinciyle sahiplenmeye erken başlarlar. Annelerin duyguları doğa üstünlüğüyle daha içseldir. Babalar dışsallıktan içselleştirmeye evirilirler. Nasıl? Nasılı var mı, hamilelik sürecinde eşlerine yardım ve sevgi yataklığı yaparak bir anlamda annenin eli kolu olmaya soyunarak ortak ürünün çiçek misali anne karnındaki sağlıkla büyüme sürecine el vermiş olurlar. Bununla birlikte baba olma bilinci yeşerirken çocuğun büyütülmesine dair plan ortaklığına girişirler. İşte budur babalığın içselleştirilmesi. Ya da organik olma hâli.

Derken agucuk gugucuk döneminin olgunlaşmasıyla beraber çocuğun babanın sesine yönelmesi babalık iştihasını kamçılar. Hele bir de “baba” sesinin duyumu eşliğinde oyun devresine girildiğinde artık tam organik baba devresi başlamış olur. Sorun paylaşımları ve tecrübeler eşliğindeki çözüm evresinde iletişim daha da güçlenecektir. Güçlü iletişimden sonrası zaten can sağlığıdır. Hatta bu can misali birlikte büyürsünüz çocuğunuzla zenginleşerek.

ŞU ORTADOĞU KÜLTÜRÜNE BİR DAHA DÖNELİM

Babalığı nasıl biçimlemiştir bu kültür?

Ataerkil düzen içerisinde aileye para getirenin baba olması dolayısıyla tabii iktidarın sahibi odur. Aile içi yaşam sistemi babanın emir-komuta ve itaat beklentisi çizgisinde gelişmektedir. Olması gerekeni belirleyen, eğitici olan, ceza erkini elinde tutan, her alanda keyfe keder düzenleme yetkisi ondadır. Sevgi-saygı ve şefkat çizgisi dışında kurulan ilişki zorunlu olarak baskı tadında gelişir. Kısacası buna otoriterlik diyoruz.

Özgürlük tanınmayan bir ortamda, hele insan kişiliğinin inşa edildiği çağlarda serbest karar alma yeteneği de köreltildiğinden çocuklarda bağımlı bir edilginlik gelişmektedir. Artık onu besleyen, adına kararlar veren tek sosyal güvencesi baba figürü olmaktadır.

Şimdi bu nitelikler üzerine nokta nokta belirlemelere geçecek olursak neler göreceğiz? Ataerkil kültürde babalık yönünde “sertlik” ve “şiddet” vardır.

Bu şiddetin yanında ne var? “Besleme” şefkati var. Es geçmeyelim, bir de olursa gizli sevgi var. Peki, burada eşitlenen ne? Sertlik ve besleme. Hem sert, hem besleyen kim? Baba!

Bağımlı bir ilişki ağı gelişmektedir. Korkunun da şefkatin de yardım dilenmenin de adresi ve adı “baba” olmaktadır. Bu irdelemelerimiz tam da bu noktada bir çağrışım oluşturdu mu? Evet evet, o işte:

“Devlet Baba”

Garibanlığa sözde ses olanların adı da babaya çıkmıyor mu?

“Orhan Baba, Müslüm Baba!”