Gazeteciler Cemiyeti ödül yönetmeliğini güncelleyerek kapılarını karikatürcülere tam açabilir

Ülkemizde ödüllendirilmeyi hak eden onca karikatürcü varken ödüllerin hep aynı üç-beş isim arasında dönüp durmasını önlemenin akılcı yollarını birlikte bulup bu kısır döngüden kurtulabiliriz. 

 

KÖKSAL ÇİFTÇİ

 

Gazeteciler Cemiyeti’nin 11 Ocak 2022 Salı günkü “Türkiye Gazetecilik Başarı Ödülleri”ne başvuru duyurusunu görünce muhalif ve oldukça da üretken -ki hoş olmaz, adını vermeyeceğim- gazete çizeri bir meslektaşımı telefonla aradım. Ödülü hak ettiğini, üyesi olduğu Cemiyet’e güvenerek çağrıya uymasının iyi olacağını söyledim. Ne kadar da doluymuş meğer, bir dokundum, bin ah işittim. “Madem istiyorsun kırmayayım seni, bu yıl da iş göndereyim ama…” diye başlayıp neler anlattı neler!

Diğerleri özel, saklı kalacak, fakat yazımızla ilişkili olan küçük ama önemli bir ayrıntısını sizlerle paylaşacağım. Dedikleri özetle şunlardır:

“Cemiyet ve o anlayıştaki gazete ve dergiler Ercan Akyol, Latif Demirci, Behiç Ak, Kâmil Masaracı, Zafer Temoçin, Musa Kart, Haslet Soyöz, Tan Oral, Sefer Selvi, Emre Ulaş gibi çizerleri kapsayan bir liste oluşturmuşlar, ödülleri her yıl ring yapar gibi birine veriyor, listede sona geldiklerinde tekrar başa dönüyorlar. Seksenlerden beri günlük gazetelerde hemen her gün siyasi karikatür çiziyorum. O zamandan bu zamana başvurduğum halde çemberi bir türlü kıramadım.”

Sonuçlar açıklandı, arkadaşımın yine o “çemberi” kıramadığını gördük; “gelenek değişmedi”, bu yıl da ödülü, listede adı geçen birine, Ercan Akyol’a verdiler.

Bana sorarsanız sorun, çözülmesi gereken önemli bir algı sorunudur.

Üsttekiler: Can Baytak, Cüneyt Arıkan, İ. Bülent Çelik. Alttakiler: Ergin Asyalı, Sait Munzur, Salih Kütükçü.

Doğrudur, dışarıdan bakınca sonuç şeklen onun dediği gibi görünmektedir. Fakat hemen belirtmeliyim ki arkadaşımın anlattıkları ve vardığı sonuç, gerçeği tam olarak yansıtmaktan önemli ölçüde uzaktır. Çünkü Ercan Akyol’a bu ödül -ki listedeki diğer arkadaşlarımız için de geçerlidir bu- ring seferi gözeten liste gereği değil, özenli çalışması, ödünsüz tavrı ve yoğun emeği nedeniyle verilmiştir. Aklın yolu bir, öyle görünüyor ki aynı endişede buluşmuşuz; çünkü Ercan Akyol da ödül töreni sonrasında “Bu ödüllerden, yeni çizer arkadaşlarımın önünü açabilmek adına artık muaf tutulma dileğimi samimiyetle bir kez daha dile getirmek istiyorum” açıklaması yapmış, TGC ve benzeri kurumları biraz daha titiz davranmaları yolunda nazikçe, dostça uyarmış.

Tıkanıklık ortada

Benim neye inandığımın bir önemi yok.

Çünkü üstte vermeye çalıştığım “ring” algısı, aktif çizerlik yapan karikatür camiası içinde bir hayli yaygın. Örneğin Yunus Nadi ve Sedat Simavi adına verilen ödüllerin çağrısı yayımlandığında da rastladığım birkaç yetenekli çizere “Katılacak mısın?” diye sordum, “Bize vermezler ki abi!” yanıtını aldım. Adı geçen kurumların çağrılarına olumlu yanıt veren karikatürcü sayısının ortalama 200, 250’lerden -telefonla uyarılmalarına karşın- beş ya da on çizere inmesi de bunu doğrular niteliktedir.

İşin aslının farklı olması neyi değiştirir, durum ve genel algı bu yönde çünkü.

Ödül veren kurumlar “Bundan daha iyisi elimizden gelmez, çünkü son 20 yıllık süreçte gazeteler kadroya aldığı çizer sayısını azalttı, dirençli çizerler sosyal medyaya yöneldi, alan dışına çıktı, usta çizerlerin bir kısmı ya aramızdan ayrıldı ya da siyasi baskılara boyun eğip kalemi elinden bıraktı” gibi gerekçeler sunabilirler.

Arkadaşımın önyargısı benzeri gerçeklik içerse de bu gerekçelere katılmak eşyanın doğasına aykırıdır bence. Yakından izliyorum, biliyorum, sözü edilenlerin dışında bu ve benzeri ödülleri bin kez hak eden öyle çok çizer var ki ülkemizde, saymakla bitmez.

Ödül hak eden öyle çok ki!

Örnek mi isteniyor? İşte o çizerlerden birkaçı:

BÜLENT ÇELİK: 2019’dan beri e-gazete olarak yayın hayatına başlayan Gazete Pencere’nin köşe çizeri. Hemen her gün politik karikatür çiziyor ve siyaset gündemini yorumluyor. Çizdikleri hem çok komik hem gözü kara hem de muhalif. Son on yılın en çalışkan, en üretken çizeri Bülent. Ödülü hak ediyor.

SAİT MUNZUR: 2012’de yayın hayatına başlayan Sol gazetesinin çizeri. O da hemen her gün kelle koltukta politik karikatür çiziyor. Her çizimi bir harika. Ödülü hak ediyor.

ERGİN ASYALI: Ergin benim Tatbiki’den okuldaşım. Bugün Sözcü’nün kadrolu karikatürcüsü, bundan da önemlisi 1980’lerden beri günlük gazetelerde aralıksız politik karikatür çiziyor olmasıdır. Halkın nabzını tutan harika işler üretiyor. Ödülü hak ediyor.

CAN BAYTAK: HaberTürk’ün günlük politik karikatür çizeri. Konulara alışılmışın dışında bir bakışla yaklaşıyor ve olguların komiğini hakkıyla çıkarıyor. Muhalif, yürekli ve oldukça üretken. Ödülü hak ediyor.

SEBAHATTİN DEMİRAY: Savruk, dağınık, sarımtırak bir hali olmasına karşın Sebahattin’in karikatürleri, görür görmez insanı gülümsetiyor. Eskiden Sakarya’da çıkan bir gazetede çiziyordu. Ama sosyal medyada paylaştığı karikatürler soluk kesici. Bir de muhalif, sormayın gitsin. Ödülü hak ediyor.

SALİH KÜTÜKÇÜ: Salih’in işlerini de bir aralar Sakarya gazetelerinde görüyordum. Şimdi sosyal medyada boy gösteriyor. Politikse politik, komikse komik, üretkenlikse üretkenlik; hepsi var Salih’te, Ödülü hak ediyor.

MURAT SAYIN: Onun kadar çok üreten, üretirken de kalite düşürmeyen bir karikatürcü -illa ki vardır ama- ben görmedim. Cumhuriyet’in mizah ekine, ana sayfasına karikatürler, yazılarına vinyetler çiziyor. Bir insanın günü yetmez bu kadarını çizmeye aslında. Murat ayrıca sosyal medyada paylaşmak için de çiziyor. Bu da yetmiyor, -nafile namazı benzeri- eğlencesine karalamalar yapıyor sürekli. Hepsi de renkli. Ödülü hak ediyor.

SEYFİ ŞAHİN: Seyfi’de içimi kanatan bir yan var. Pek çok meslektaşımız gibi o da linçe maruz kaldı. Hemen hepimiz yalnız bırakıldık, ama Seyfi, Gırgır olayından dolayı aç kurtların önüne atıldı ve yalnız değil, yapayalnız bırakıldı; içimi kanatan budur. Harika bir çizer, çok da üretkendir. Bir ara Sakarya gazetelerinde çiziyor, mizah sayfası yönetiyordu. Yüz akımız bir emekçi. Ödülü hak ediyor.

Üsttekiler: Seyfi Şahin, Roni Batte. Alttakiler: Sebahattin Demiray, Murat Sayın. Sondaki: Öznur kalender.

ÖZNUR KALENDER: Yiğidin harman olduğu yerden, Tokat’tan çıkmış bir mücevherdir Öznur. Günlük yaşamındaki gibi esprileri de deli doludur. Açığını yakaladığı an babası olsa affetmez. Arı gibidir; çalışkan ve iğneleyici. Çok da üretiyor. Bu aralar sosyal medyada çiziyor. Hakkında sık dava açılan ama yürüdüğü yolda yalnız bırakılan bir savaşçı. Ödülü hak ediyor.

CÜNEYT ARIKAN: Karikatür çizmekte de ud çalmaktaki kadar ustadır. İzmir’den koyuyor işlerini sosyal medyaya. Konuları, çizgisinin yumuşak ve uysal görünümüne karşın oldukça acıtıcı biçemle işliyor. Hemen hepsi siyasi. Ara ara karabatak gibi dalıp kaybolsa da beklenmedik bir anda daha bir dinç çıkıyor su yüzüne. Ödülü hak ediyor.

RONİ BATTE: Gazete Duvar’ın günlük politika çizeri. Hakkında fazla bilgiye sahip değilim maalesef. Üretken ve etkili çizimler yapıyor. Ödülü hak ediyor.

İZEL ROZENTAL: Anılarını Efraim Kişon tadında kaleme alma becerisine sahip usta bir karikatürcüdür İzel. Şalom gazetesinde köşesi var. Neredeyse gazete kurulduğundan beri her sayısında aksatmadan politik içerikli karikatür çizmektedir. Yönettiği sanat galerisinde Türk karikatürcülerine işlerini sergileme olanağı tanır. Karikatür elçisi gibi bir misyonla yurt dışında ülkemiz karikatürünü temsil eder. Ödülü hak ediyor.

İRVİN MANDEL: O da Şalom’un çizeridir. Gazetedeki bandında cemaatinin aksaklıklarını alaycı dille işler ama siyasete pek yer vermez. Bundan onun hiç siyasi karikatür çizmediği anlamı çıkarılmamalıdır. Sosyal medyada paylaştığı tek kare karikatürler oldukça serttir. Hatta onun bir politik karikatürü, Fecebook’ta paylaşmış olmamdan dolayı yargılandığım davada dosyama konmuştur. Ödülü hak ediyor.

OHANNES ŞAŞKAL: Türk karikatürünün klasiklerindendir. Saul Steinberg üslubunun ülkemizdeki en usta temsilcilerindendir. Onun işleri aslında politiktir ama sıcak gündemle ilgilenmeyen türden politiktir. Agos çizeridir ve hemen her sayısında işleri yer alır. Türk karikatür tarihini yazarken Osmanlı dönemi Ermeni mizahçılarına ait metinleri günümüz Türkçesine çevirerek Turgut Çeviker’e altın değerinde katkı sunmuştur. Ödülü hak ediyor.

SARKİS PAÇACI: Oğuz abinin gözdelerindendi. Gırgır’da köşesi vardı. Hepimiz bayılırdık onun çizgilerine ve esprilerine. Şimdi Agos’taki köşesinde günlük ama panoramik formatta karikatürler çiziyor. Onun işleri de politiktir. Ülke gündeminden çok kendi cemaatinin sorunlarını işler çizimlerinde. Ödülü hak ediyor.

MUSTAFA YILDIZ: Bu aralar İzmir’de yayımlanan İz Gazete’de günlük politik karikatür çizmektedir. Bir köşesi var, her gün oraya bir iş koyar. Karenin dörtte birini kendi fotoğrafının kaplamasını saymazsak oldukça iyi işler üretmektedir. Başka yayınlara da iş vermektedir. Bir hayli üretkendir. Ödülü hak ediyor.

HÜSEYİN ASLAN: Kartallı bir karikatürcü. Etkinliklere katılıyor. Her bulunduğu ortamda canlı portre çizimi yapıyor. Değerli bir çizer. Fakat onu daha değerli kılan, gündemi gün sektirmeden karikatürle yorumluyor olmasıdır. İşlerini sosyal medyadan insanlara ulaştırıyor. Hakkı olduğu halde hiçbir yayın organında kadrolu değildir.  Ödülü hak ediyor.

İBRAHİM ÖZDABAK: Yalnızca karikatür çizmiyor, aynı zamanda çalıştığı gazetenin, Yeni Asya’nın sorumlu yazı işleri müdürlüğünü de yürütüyor. Hem çizgileri iyidir hem de komiği yakalama başarısı üst düzeydir. Dindar kesimin insanı olmasına karşın, haktan, hukuktan, mazlumdan yana tavır alan özgün bir çizerdir. Aynı fikirde değiliz kuşkusuz, ama aynı mesleğin mensubuyuz; hepimize açılan davalar aynı gerekçelerle İbrahim’e de açılmaktadır. Son davasından bir yıl yedi aya yakın hapis cezası almıştır. Mesleki dayanışma kuralı işletilmemiş, o da mücadelesinde yalnız bırakılmıştır. Kaldı ki onun “Bebek Mahkumlar” kampanyası oldukça özgündür. Ödülü hak ediyor.

Ödül geleneğinin yalın tarihi

Şu bir gerçek ki yukarıda sıra gözetmeksizin listelediğim yüz akı çizerlerimizden neredeyse hiçbiri TGC’nin ve ulusal çapta yayın yapan gazetelerin verdiği ödüllerden birini bir kez olsun henüz almış değildir. Eğer kurumlar kuralları güncellemezlerse -bin kez hak etmiş olmaları bir şeyi değiştirmez- inanın önümüzdeki yıllarda da asla alamayacaklardır.

Üsttekiler: Hüseyin Aslan, İzel Rozental, Ohannes Şaşkal, Sarkis Paçacı. Alttakiler: İrvin Mandel, Mustafa Yıldız, İbrahim Özdabak.

 

“Farklı önerin mi var?” diye soran olabilir, var, dilim döndüğünce anlatayım:

Karikatür kültürüne ilgi duyan pek çok araştırmacı ya da sanatçı gibi büyük usta Turhan Selçuk da zamanında yarışmalar konusuna ilgi göstermiş, çeşitli vesilelerle fikrini açıklamış, birikimini kamuyla paylaşmıştır. Karikatür yarışmalarının başlama serüveni ona göre -ki doğrusu da budur- özetle şöyledir:

İkinci Dünya Savaşı ülkemiz bazı kasabalarının olduğu gibi pek çok Avrupa kasabalarının da yoksullaşmasına neden olmuştur. Savaşın atlatıldığı 1950’lerden başlayarak bu mağdur yerleşimlerin gayretli yöneticileri yerel yoksulluğu aşmak için kasabalarının tanıtımını sağlayacak etkinlikler, şenlikler düzenleme kararı almışlar. Şenliklerin ilgi görmesi için de dünyanın en tanınmış yazarlarına çizerlerine ödül vermeyi uygun görmüşler. Tasarım beklenin üstünde karşılık bulmuş, örneğin Avrupa’da Gabrova, Bordigera, Tolentino -bizde de Akşehir- kasabaları dünya çapında tanınma şansı yakalamışlardır. Turhan Selçuk ve dönemin karikatürcüleri demişler ki: Onlar madem bizden yararlanarak kasabalarının tanıtımını küresel çapta yapacak, biz de onlardan yararlanıp hem kendimizinkini hem de ülkemiz karikatür sanatını tüm dünya sanat camiasına tanıtalım.

Niyet bu kadar yalın ve naif.

İş amacından sapıyor

Gelin görün ki iş o noktada kalmadı.

Zamanın 1950’lerden 1980’lere akma sürecinde başarıyı gören hemen her meslek kuruluşu, işletme, meslek odası, dernekler, gazeteler, yani aklınıza kim gelirse herkes karikatür yarışması düzenlemeye başladı ve her ev sahibi kendi şartnamesini oluşturdu. Tahmin edildiği gibi yıllar içinde iş rayından çıktı. Gelinen son noktayı şöyle özetliyor Turhan Selçuk: “Denetim olanağı olmadığı için, hayatında hiç karikatür çizmemiş bir kişi veya yeteneksiz, nefessiz bir mizah çizeri, bir ustanın çizgi ve konusunu kopya ederek yarışmaya katılıyor ve büyük ödül alıyor.” (Turhan Selçuk, Grafik Mizah, s 207, İris, 1998)

İşin nerelere kadar savrulduğunu örneklemesi umuduyla bir deneyimimi paylaşmak istiyorum. Kadıköy’de, entel görünmek için her türlü aksesuarla donanmış, adını hiç duymadığım, hatta şu an bile anımsayamadığım 25’li yaşlarda bir gençle rastlaştık. Karikatürcü olduğunu, yalnızca yarışmalar için çizdiğini söyledi ve göğsünü gere gere o ana kadar yaklaşık 120 ödül kazandığını belirtti.

Ödül karikarüre değil çizere

“Bence bu ödüller, ÇİZGİYE DEĞİL, ÇİZERİNE verilmelidir.” diyerek işi rayına nasıl geri oturtacağımızın yöntemini de gene Turhan Selçuk söylemiştir bize.

Bu, pratiğe nasıl dökülecektir? Şöyle bir yol izlenebilir:

Kitle örgütleri arasında ciddiye alınır kurumsal yapıya oturtulabilmiş ender derneklerden biridir Gazeteciler Cemiyeti’miz. Bu nedenle bu kurumu muhatap alacağım ve kişisel fikrimi onlara yönelerek ayrıntılamaya çalışacağım.

Gazete ve dergilerde 212 sayılı yasa çerçevesinde istihdam edilmiş, emekli ya da halen çalışmakta olan, yasa gereği sarı basın kartı taşımış ya da halen taşımayı sürdüren Türkiye Gazeteciler Cemiyeti üyesi pek çok usta karikatürcü, ayrıca Turgut Çeviker, Levent Cantek, Levent Gönenç gibi yetkin karikatür kültürü yazarları var. Cemiyet bu karikatürcülerden ve yazarlardan, bünyesinde masa oluşturup resmi bir çağrıyla görevlendirerek, diğer kurumlardan bağımsız, tam yetkili bir jüri oluşturabilir.

İnanın bu jüri, süreç içerisinde biraz sabırla Turhan Selçuk’un önerdiği gibi Nobel Ödülü jürisi benzeri bir kurumsal kimlik ve işlerlik kazanacaktır.

Kim bilir belki ileride karikatür yarışması açan gazeteler, meslek kuruluşları, belediyeler ve daha birçokları, bir üst otorite olacak olan bu jüriden teknik katkı isteyeceklerdir.

En iyisi sil baştan

Jürinin tutacağı yol çok basittir:

İlk önce 1950’lerdeki gibi çizerlerin postayla yarışma merkezlerine iş göndermesi yöntemi, bir başka deyişle karikatüre ödül verilmesi yöntemi terk edilmeli, ödül, yeni jüri üyelerinin -yerli yabancı fark etmez- performansını yıl boyu izlediği karikatürcüye verilmelidir. Böylece hak edenin kazanmasını sağlayan bir sistem oluşturulmuş, oldukça yetenekli pek çok çizerin ödül avcısı konumuna savrulmasının da önüne geçilmiş olacaktır.

Halen yayınını sürdüren Uykusuz ve Leman. Sözcü’nün iktidara kurban verdiği Gırgır ve yayınına kendisi son veren Penguen.

Şu an -ki biz çizerler bunun için de minnettarız- TGC ve gazeteler yalnızca politik karikatür çizen sanatçılara ödül vermektedir. Oysa örneğin spor alanında uzmanlaşmış karikatürcülerimiz de var basın yayın sektöründe. En azından ödül verme sınırı, bu ve benzeri emekçi çizerleri kapsayacak şekilde genişletilebilir.

Bana sorarsanız ödül alması gereken üç alan daha var. Biri, gazetelerin mizah sayfaları, ikincisi mizah dergileri, üçüncüsü ise animasyoncular, çizgi film üreticileri. Bu üç alanda ter döken çizerler nedendir bilinmez hep göz ardı edilmişlerdir. Oysa onca emeğin bir ödülle de olsa karşılığı olmalıdır. Yıl sonunda gözlemciler, adaylarının kim olduğunu gerekçelerini ayrıntılayarak toplantıya yazılı olarak sunar ve oylama sırasında savunusunu yapar.

İç işlerlik kurallarını üyeler kendileri belirleyebilir.

Böylece yukarıda adları rastgele listelenen -ki buna pek çok karikatürcü adı eklemek olasıdır- çizerlerden fazlası ödül şansı elde eder, hak yerini bulmuş olur.

 

paylaşmak için