Aklınız Havsalanız Almaz

Şiddeti kullanmak veya direk olarak şiddete başvurmak, bu ülkede siyasetin kullandığı en önemli araçlardan birisidir. Otoriter bir rejimin oluşması için daha önce de kullanılan şiddet araçları tekrar kullanılmak istenebilir. Şiddet sayesinde insanlar yaşam hakkını, diğer özgürlük ve haklarına tercih etmeye başlarlar

 

DR. ABDULLAH KÖKTÜRK

Ekonomik krizin geldiği nokta ve dolar kurundaki astronomik artışlar, birçoklarında hükümetin yıkılacağı ve yeni bir hükümetin demokratik olarak kurulacağını düşüncesini doğurdu.

Erdoğan hükümetinin gidici olduğu bir gerçek. Hesap vererek veya vermeden gidecekler. Bu da doğru. Ancak yerine demokratik bir hükümetin kurulacağı konusunda derin şüphelerim var.

27 Mayıs’ın genç yüzbaşısı, Milli Birlik Komitesi’nin en genç iki üyesinden biri, 14’lerden İrfan Solmazer, 1998’de Mersin’de, benim de olduğum bir masada, “Deniz Gezmiş gelirdi, bombasını silahını verip gönderirdik” demişti. Masada yine 14’lerden Orhan Kabibay da vardı. Kabibay o masada 9 Mart’ta başarısız olunmasının gerekçesini Celil Gürkan’a yükleyerek, onu geç kalmakla suçlamıştı.

Askeri Müdahalelerin Görünür Gerekçelerinden Biri Terör ve Şiddettir

1970’de başlayan “devrimci şiddet” 12 Mart’ın görünür gerekçelerinden birini oluşturmuştu. 1979 Maraş katliamı sonrasında sıkıyönetim ilan edilmiş, 1980 Çorum katliamı da devletin “istisnai durumu”a geçme gereğini arttırmıştı. Kenan Evren, 12 Eylül müdahalesinden sonra ilk gün TRT de yaptığı konuşmada “ülkeyi anarşi ve terör ortamından kurtarmak için” müdahaleye mecbur kaldıklarını söylemişti. 27 Mayıs’ı yapanlar, “gitgide bir baskı rejimine dönüşen iktidara karşı kardeş kavgasını önlemek” gerekçesini göstermişlerdi.

Şiddeti kullanmak veya direkt olarak şiddete başvurmak, bu ülkede siyasetin kullandığı en önemli araçlardan birisidir. 2015 yılında Haziran-Kasım ayları arasında yaşananlar Kasım 2015 seçimlerinde iktidarın oyunu arttırmaya hizmet etmiştir. 15 Temmuz günü yaşanan şiddet hala hatırlarda. Şiddet bu ülkede her zaman prim yapar. Terör sayesinde insanlar yaşam hakkını, diğer özgürlük ve haklarına tercih etmeye başlarlar. Ancak şiddet hiçbir zaman teşebbüs hürriyetinin önünde bir engel teşkil etmez.

1991-1993 arasında Kürt iş adamlarının kaçırılıp öldürülmesi ile 1994’de doruğa çıkan ekonomik kriz arasında bir ilişki olduğunu düşünüyorum. Ocak 1994’te Dolar bir günde yüzde 14 değer kazanmış, 1994 Ocak Nisan ayları arasında Türk Lirası, Dolar karşısında yüzde 160’ın üzerinde değer kaybetmişti. Sivil hükümetler krizi çözemeyince “dini ve kültürel” motifler kullanılarak 28 Şubat’ta iktidar yine değişmişti.

İktidar Bloğunun Hegamonu İktidarı Bırakmamak İçin Direnecektir

İktidardaki parti önemlidir, ama iktidar bloğunun bileşimi daha önemlidir.  İktidar Bloğunun hegamonu, Kılıçdaroğlu-Akşener ittifakından daha otoriter bir iktidarı tercih edecektir.  Ekonomik krizin demokratik koşullarda çözülmesinin zor olduğunu bilen egemen sermaye, otoriter bir rejimin emeği daha da baskılayarak krizin yükünü çalışanlara ve tarım kesimine fatura edeceğini düşünebilir.

Otoriter bir rejimin oluşması için daha önce kullanılan şiddet yolu tekrar kullanılmak istenebilir. Burada kastedilen, krizden mağdur olanların sokağa çıkarak demokratik haklarını kullanmaları ve iktidarı protesto etmeleri değildir. Bunlar, siyasi suikastlar, Suruç – Gar gibi katliamlar ve ismini yeni duyacağımız terör örgütleri olabilir.

Dış politikada istediğini alamayan ve ekonomide zor günler yaşayan yarı askeri rejimin doğrudan bir askeri rejime dönüşme olasılığı göz ardı edilmemelidir.

PAYLAŞMANIZ İÇİN