FETÖ ekonomisi hakkında hiç konuşmuyorsunuz ama!

PROF. DR. MELİH BAŞ

Dün 15 Temmuz 2016’daki darbemsitrak (!) hain nakıs dinbaz kalkışmanın dördüncü yıldönümüydü. TBMM’de dün gece Kuran okunacaktı, sabah da namaz vardı. Neyse biz medyaya dönelim. Dün kimi gazeteler özel bölümler kimileri de özel ekler hazırlayıp yayınladı.    

15 Temmuz kalkışmasındaki traji-komedide yer alan generallerin çoğunun 2013 Yüksek Askeri Şurasında terfi ettirilen albaylar olduğu anımsandığında insanın “Nasıl yani?” diyesi geliyor değil mi! Belki 15 Temmuz’da neler olup bittiğine dair kısa bir okuma için farklı bir bakış açısı arzulayabilirsiniz. O zaman benim de yazılarımla destek verdiğim tele1.com.tr sitesindeki Dr. Merdan Yanardağ’ın şu bağlantıdaki yazısına bakınız: https://tele1.com.tr/15-temmuz-darbesinde-gercekte-ne-oldu-189735/ Hatta bu yazıyı Yanardağ’ın yazısından sonra okuyun derim. 

15 Temmuz kalkışmasının ekonomik faturası ve bunun etkilerinden nasıl kurtulunduğu az biraz işlendi ama FETÖ başı Gülen’in ekonomik görüşleri hiç işlenmedi dünkü kitle iletişim araçlarında, eh ne de olsa birçoğu DİA (Althussergil deyimle Devletin İdeolojik Aygıtları). Etkinliklerde de bu gündeme gelmiyor. Örnekse Marmara Üniversitesi, Üsküdar Belediyesi ve 15 Temmuz Derneği işbirliği ile düzenlenen sempozyumun afişine bakın, ekonominin esamesi okunmuyor!

Biz de günün önemine dayalı olarak, dinci FETÖ örgütünün ekonomik yapısını ve ekonomik yaklaşımını ele alalım ve 15 Temmuz dinci kalkışmasının ekonomik etkilerine de bakalım.

FETÖ’NÜN EKONOMİK YAPISI

Bu örgütün ekonomik yapısındaki unsurlar, şirketler, bağışlar, ihaleler ve ihale yolsuzlukları olarak sayılmaktadır. FETÖ Ana Dava İddianamesi’nde yer alan ‘örgütün mali durumu’ başlıklı bölümde kimi hususlar vurgulanmış. Örgütün özellikle hizmet sektöründe eğitim, basın yayın, sağlık ve finans (Asya Finans vb.) sektörlerinde yoğunlaştığı yazılmış. Oysa yargı sürecine bakıldığında sanayide ve ticarette de (örnekse, Boydak Holding ve Koza-İpek Holding vb.) varlarmış. Özellikle TUSKON’u analım!

Yazılana göre, kamu teşvikleri bunların şirketlerine oluk oluk akıtılmış. Doğru, ne istediler de verilmedi! Himmet adı altında haraç alınan şirketlerin listesi de iddianameye eklense iyi olur muydu, elbette!

Fethullah Gülen İslam iktisadının temel esaslarından biri olarak özel mülkiyet ve serbest teşebbüs meselesini sayıyor! Eh, FETÖ’nün 60 milyar TL. aktif büyüklüğü olan şirket malvarlığı ele geçirilip devletçe el konulduğu anımsanırsa; FETÖ’nün bu paragözlülüğünü anlamak olanaklı!

NASIL BİR İKTİSADÎ SİSTEM?

İddianamede bu açık değil! F.G. bu konudaki görüşlerini ‘Enginliğiyle Bizim Dünyamız İktisadi Mülahazalar’ adlı kitap-DVD’sinde açıklamış. Ender Helvacıoğlu, Hasan Aydın ve Uğur Erözkan’ın birlikte hazırladıkları ‘F-tipi bilim Hoca’nın’ İlmi’ adlı kitaplarında da bu konular bizzat F.G.’nin kendi söylemleriyle özetlenmiş ve yayınlanmıştı.

Açıklama: İlgili resim

 F.G., kapitalizm ve komünizmin insan tasarımı, fakat İslam iktisadının Allah’ın kurallarına dayalı bir dizge (sistem) olduğunu belirtiyor. Ama örneğin, F.G.’nin uygun gördüğü yüzde 20’lik kâr payının hangi kutsal metinde yer aldığını anlayamadık; Faruk Beşer de F. Gülen Hocaefendi’nin Fıkhını Anlamak adlı kitabında bu yüzde 20’nin satış fiyatından mı, yoksa maliyet bedelinden mi olduğunu anlayamamış! FETÖ başı mı anlatamamış, yoksa Faruk Bey’in mi anlayışı kıt, onu da biz anlamamıştık! Gerçi sonra kendisi de FETÖ hareketi konusunda aldandığını beyan etti, artık anlama diye bir derdi kalmadı kuşkusuz. Ama bi bakmış ki, bi aldanan o değilmiş (Yeni Şafak,24.7.2016).

Faruk Bey ben niye aldanmadım? Çünkü bi aldanmayan ben değildim de ondan! Kerteriz meselesi!

F.G., kapitalizmin faiz kurumuna karşı çıkıyor, ama üretimden tamamen bağımsız olmadığı için ranta ve İslami kurallar içinde olmak koşuluyla bankacılığa karşı çıkmıyor.

F.G., helal yollarla ve dayanışma içinde para kazanılmasını ve edinilen malların tıpkı canların korunulması gibi korunulmasını öğütlüyor. F.G.’nin cemaatçi iktisadî yaklaşımı, dünyevi Asketik Protestanlar’ın kazanca ilişkin düşüncelerini anımsatmıyor değil (bkz. Max Weber, Protestan Ahlakı ve Kapitalizm’in Ruhu)!

F.G.’ye göre serbest rekabet ve mülk edinme bireyin doğasında var; insan kazandığı sürece isteklice çalışır. Oysa ki, Kur’an’da, mal düşkünleri aşağılık maymun (Bakara 65), doymaz ve usanmaz takımı da domuz (Maide 60) olarak niteleniyor.

FETÖ’NÜN İKTİSADÎ GÖRÜŞLERİNDEN SEÇME SAÇMALAR

Proletaryanın isyanı -yoksulluk nedeniyle satın alamadığı- cennet içinmiş / hoca sanayi devrimine hem karşı hem değil / yönetilen akıllı olsun, yönetene sorun çıkarmasın! / orta sınıfı eritmeyin ki iktisadî kriz ortaya çıkmasın / işçi de çalışsın, arabası villası olsun / komünizm, yoldan çıkan kapitalistlere Allah’ın verdiği bir bela / İslam iktisadı konusundaki düşünürler kurucu değil, raporlayıcı / cemaate bağlan, rakibi alt et / iktisadi yasalar değil, Allah rızası ve hükmüdür belirleyici olan / mülk Allah’ındır, kavgaya gerek yoktur; Allah her bireye bir rol biçmiştir kah Halife, kah dilenci, kah hakim, kah mahkum, önemli olan bu rolü en güzel biçimde oynamaktır / önemli olan sınıf mücadelesi değil cihat / cihat her zaman askersel olmaz, kimi zaman da iktisadî olur / işçi ve ezilenlerin egemenliği değil inananların egemenliği / ganimet meşrudur üç yüzyıldır verdik artık almaya başlayalım / malını verirsen günah serbest / sermaye sadece tasarrufla birikmez, bağış, miras, hazine keşfetme gibi birçok başka yolu da vardır / işçiler için greve gerek yok, hisbe kurumu sorunu çözer / işçiler aldıkları ücrete fazla diye karşı çıkmalı-işverenler de uygun diye ısrarcı olmalı böyle bir manzara karşısında insan gözyaşlarını tutamaz!

15 TEMMUZ DİNBAZ FETÖ KALKIŞMASININ EKONOMİK PORTRESİ (PORTESİ)

Bu konuda 15.7.2020 tarihli Sabah gazetesi’nde Dilek Güngör imzalı habere bakalım. Sabah gazetesi bu konuda Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) eşgüdümünde kamu kuruluşlarının desteğiyle hazırlanan ve bugüne dek (niyeyse!) açıklanmayan bir rapora ulaşmış. Bu rapora göre, bu kalkışmanın ekonomiye yüklediği fatura 1,3 triyon TL. tutarında olmuş. Karşılaştırma için belirtelim ki, Türkiye’nin ulusal geliri (Gayri Safi Yurtiçi Hasıla olarak) 4,2 trilyon TL.! Önemli bir rakam değil mi?

Hesaba neler katılmış dersek, şöyle: Kalkışma gecesi ortaya çıkan maddi zarar (1,4 milyar TL.), ardından ülke kredi geri ödenmeme riski (CDS) primi ve faizlerin yükselmesi, döviz kurlarının fırlaması, turizm gelirlerinin azalması, ülkeye giren yatırımların azalması, büyümenin olumsuz etkilenmesi gibi makroekonomik veriler (123,4 milyar TL.) ile ülkenin marka değerindeki kayıp (745,3 milyar TL.) hesap edilmiş. Toplam zarar 870 milyar TL. olmuş, TÜFE endeksi ile 30.6.2020 tarihine güncellendiğinde ise 1 trilyon 265 milyar TL. dolayında oluyor!

Belki ülke marka değeri meselesini merak eden okurlarımız olabilir. Bu konudaki yazımıza bakabilirsiniz: https://www.aydinlik.com.tr/ulke-marka-degerleri-2017-melih-bas-kose-yazilari-ekim-2017

Peki acaba bu zarardan dolayı dava açmak olanaklı mı? Kuramsal olarak evet. Peki kim ödeyecek? TMSF’ye devredilen Koza Holding mi? Hukuk fakültelerinde Borçlar Hukuku dersi için harika bir mesele sorusu işte!

Pardon, bu arada kalkışmaya zorla itilen ve okuldan atılan askeri öğrencilerin hayatları karardı, onların maliyeti? Sokağa çağrılan halktan ölenlerin ve sakat kalanların hayat ve sağlık sigorta maliyetleri? Peki peki anladık, fazla karıştırmayalım, altından çapanoğlu çıkabilir!         

SONDEYİ OLARAK KİMİ SORULAR

  1. FETÖ’nün siyasal ayağı ortaya çıktı mı? Meclise sunulan teklifler karşılık buluyor mu?

Bir örnek okuyunuz: https://www.yenicaggazetesi.com.tr/chp-fetonun-siyasi-ayaginin-arastirilmasi-icin-teklif-sundu-263926h.htm

  • FETÖ’nün bürokraside ve yükseköğretimde yapılması gereken temizlik ne durumda?

TRT ekranlarından deniyor ki: “Bir FETÖ gidiyor, bin FETÖ geliyor” Öyle mi sahiden? Yoksa zaten var mı? İzleyiniz:

http://www.yenigaste.com/gundem/bir-feto-gitti-bin-feto-geliyor-h55086.html

  • FETÖ kalkışmasının bastırılmasında kritik görevler yapan subaylar ki çoğu Ergenekon-Balyoz davalarında kumpasa maruz kaldılar, niçin arka plana bırakılıp, salt Ömer Halisdemir astsubay ön plana çıkarılıyor? Niçin sanki askeri birlikleri sadece silahsız sivil halk durdurmuş da kimi askeri birliklerin bu bastırmada rolü yokmuş gibi gösteriliyor? Niçin sözü edilen subaylar özellikle generaller teker teker emekli oluyorlar ya da ediliyorlar? Bu konudaki ayrıntılar için eski bir jandarma subayı olarak Harbiye’den kardeşimiz eski Jandarma Albay Mustafa Önsel’in kitaplarını öneriyorum. Hele birine dikkat edin 34.baskı!
  • FETÖ’nün son dönemde ortaklıklar yoluyla yeni iktisadi girişimleri konusunda ne yapılıyor?
  • FETÖ kalıntı yapısı ile kirli işlere (uyuşturucu vb.) işlere girmekte midir ve nasıl izleniyor ve ne yapılıyor?

Bir örnek için bkz.: https://www.trthaber.com/haber/gundem/batakliktan-feto-de-cikti-498414.html

  • Üzerine kitaplar da yazılan FETÖ Borsası konusunda ne yapılıyor?

Acar muhabir Can Özçelik’in FETÖ Borsası kitabına ilişkin tanıtım videosu için bkz.: https://www.youtube.com/watch?v=YSSkQKOzPP0

Bu konuda ayrıca Barış’ların kitabında da çok ilginç bilgiler mevcut. Doğru bilgiler mi, okurlarımız okurken kanıtlara göre karar versinler! 

Sevgili okulumuz Kuleli Askeri Lisesi’ni niye kapattınız bre? Ne güzel Kemalist, yani laik, halkçı, devletçi ve de çağcıl subay temeli küçükten atılıyordu? Yoksa sorun bu mu? Yok be ya, nayır nolamaz! 15 Temmuz gecesi FETÖcü okul komutanı Albay Mürsel Çıkrıkçı’nın Çengelköy’de zorladığı kalkışma operasyonu parçası nedeniyle açılan 114 sanıklı davanın kararında da belirtildiği üzere 64 sanığa iradeleri komutan tarafından fesada uğratıldığından ceza verilmedi zaten!

Kuleli binaları (söylentide olduğu üzere Katarlılar’a filan) satılmamalı, benim de eski bir mezunu olmakla gurur duyduğum okulumuz tekrar askeri lise olarak açılmalıdır (Bu istemim romantik ise de gerçekçi olup olanaksızı istemektir adetimiz) .

Meraklısı için farklı dönem mezunlarıyla Kuleli üzerine yaptığım bir TV izlencemiz: https://www.youtube.com/watch?v=FWMPqhZ_Szk

Bu yazı bağlamında son soru:

15 Temmuz’un üzerinden geçen 4 yıla karşın bu FETÖcü kalkışmaya karşı duran şehit ve gaziler için başlatılan kampanyada toplanan paralar yani 309 milyon TL. hala sahiplerine niye ulaştırılmadı? Vakıf kurulalı 4 yıl olmasına rağmen niçin vakıf karar veremiyor? Niçin devletin en düşük faiz oranından bile düşük oranda nemalandırılıp 475 milyon TL. olması gereken tutar 338 milyon TL. oldu?
Son soruya küçük bir ek: Eski GATA hocası Prof.Dr. Levent Doğancı bakın ne diyor:”Bu işin patronları olanlar ya büyük paralar vererek dışarı çıktılar, kaçtılar yahut bir süre sonra zaten dosya açılamadığı için serbest bırakıldılar. Bunlar hala özel hastanede çalışıyorlar. FETÖ’nün ayak takımı içeride.”(Cumhuriyet.15.7.2020)

Daha çoook soru var ama sözü palamuta bırakalım: Çok diyeceğim var ama ağzım su dolu!