İlkeli, Dürüst Bir Aydın… Güven Gürkan

Genel başkanlık seçiminde Murat Karayalçın ile yarışmış,  gazetelerin, özel televizyonların ve Erdal İnönü’nün de Karayalçın’ı açıkça desteklemelerinin etkisiyle bu genel başkanlık yarışını 559’a karşı 403 oyla yitirmişti

 

AV. CEM BAYINDIR

Aydın Güven Gürkan, 1941 yılında Elâzığ merkeze bağlı Akçakiraz (Perçenç) köyünde doğdu.  1963 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni, ardından Almanya’da Köln Üniversitesi’nde doktorasını yüksek dereceyle bitirerek, 1970’te Gazi Üniversitesi’ne akademisyen olarak girmiş ve genç bir yaşta 37 yaşında profesörlüğe yükselmiştir.

Aydın Güven Gürkan’ın ailesi Perçenç (Akçakiraz) köyünün ileri gelen bir ailesidir. Büyük dedesi Hacı Hamit Ağa ve dedesi Hacı İsmail Hakkı Bey saygın kişiliklerdir. Ancak bu ailenin en tanınmış bireyi yani Aydın Güven Gürkan’ın babaannesi olan “Perçençli Hayriye Hanım” olarak da bilinen 1895 doğumlu Hacı Hayriye Gürkan’dır. Bu bilge, cesaretli, sözünü esirgemeyen, cesur kadınla ilgili hazırladığım bir yazıyı sonraya bırakıyorum.  

Anneanne Hayriye Hanım

1981 yılında YÖK sistemini ve baskıları protesto ederek üniversiteden ayrıldıktan sonra, 1983 yılında politikaya atılan Gürkan, Halkçı Parti’den Antalya milletvekili seçilmiş, 1984’te genel sekreterliğe, 1985’te de genel başkanlığa getirilmiştir.

Erdal İnönü ile görüşmeler sonunda, 3 Kasım 1985’te gerçekleşen birleşmenin mimarlarından olarak merkez solu birleştirmiş, Sosyaldemokrat Halkçı Parti’nin ilk kurucu genel başkanı olmuş, bir süre sonra da bu görevi kendi isteğiyle Erdal İnönü’ye bırakmıştır.

29 Kasım 1987 tarihinde yapılan genel seçimlerde memleketi Elazığ’da oyların %19’unu almasına karşın küçük bir oy farkla meclise giremeyince politikaya bir süre ara vermiş 30 Temmuz 1991 tarihinde yapılan kurultayda SHP Parti Meclisi üyeliğine seçilerek, parti tarafından yeniden aktif olarak görevlendirilmiş ve 1991 seçiminde Mersin’den yeniden milletvekili seçilmiştir.

22 Ocak 2006’da yaşamını yitiren Aydın Güven Gürkan’ın yaşamı boyunca ilkeli, istikrarlı çizgisi, uzlaşmacı tavrı ve de­mokratik duruşu örnek olmuştur. Bu yazıda onun siyasal kişiliğinden söz etmek istedim.

12 Eylül sonrası siyasetteki “sol” ve “sosyal demokrasi” kavramlarının ilk akla gelen adlarından Prof. Dr. Aydın Güven Gürkan, siyasal birikimi­nin, bütünleştiriciliğinin yanı sı­ra içtenliği, sağduyusu, hoşgörüsü, güvenilirliği, dürüst­lüğü ve kapsayıcılığı nedeniyle salt sosyal demokrat kesimler­de değil, toplumun tümünde ilgi ve saygı görmüş, örneğine az rastlanır bir siyasetçiydi.

12 Eylül 1980’de askeri dar­beyle parlamentoyu ve siyasi partileri dağıtarak ülke yönetimi­ni üstlenen askeri yönetimin, her toplumsal alan gibi siyaseti de yeniden yapılandırmak ve biçimlendirmek istediği siyaset alanına bir tepki, bir karşı duruş sergileyerek girmiş, 1983 yılında yapılan ge­nel seçimlerde Halkçı Parti milletvekili seçilmiştir.

Aydın kişiliği, demokrasi ve özgürlük bilin­cinin yüksekliği, derin siyasal ve toplumsal çözümleme yetene­ği, yapıcı ve bütünleştirici kimliği ve önderlik nitelikleriyle Gürkan, kısa zamanda Halk­çı Parti genel başkanlığına yükselmiştir.

Prof. Dr. Aydın Güven Gürkan’ın başlıca yaşam ilkesi, ülkesinin zenginleşme­si, demokratikleşmesi, insan hak ve özgürlüklerini, toplumsal ada­leti geliştirmekti. İlkeli tutumu ömrü boyunca sürmüş, bu amaçları doğrul­tusunda toplumun da beklenti­sine uygun davranmayı benimsemiş, elde ettiği genel başkanlık koltuğunu -ahlaksal bir görev sayarak- bırakmayı bilmiş, bu yolla, Türkiye’de siyase­tin olağanlaşmasına katkı yapmak, her zaman sol ve sosyal demok­rasinin bütünleşmesine yardımcı olmak istemiştir.

Aydın Hoca’nın gelişkin sol ve sosyal de­mokrasi bilinci ve birikimi yanında, etkileyici konuşma yeteneği ve siyasal gücü de oldukça yük­sektir. Aydın Güven Gürkan istese, bu kişilik özellikleriyle uzun süre ge­nel başkan olarak kalabilecekken uygar ve ilkeli bir davranışla Halkçı Parti ile SODEP’in birleşmesini sağlamış ve koltuğunu kendi isteğiyle Prof. Dr. Erdal İnönü’ye bırakmıştır.

Siyaset yaşamında, yapıcı bir tavır sergile­meyi yeğleyen, kişisel hırstan uzak duran Gürkan; 1993’te Erdal İnönü’nün ge­nel başkanlığı bırakmasından sonra yapılan genel başkanlık seçiminde Murat Karayalçın ile yarışmış, dönemin gazetelerinin, özel televizyonların ve Erdal İnönü’nün de Karayalçın’ı açıkça desteklemelerinin etkisiyle bu genel başkanlık yarışını 559’a karşı 403 oyla yitirmiştir.

Hiçbir beklenti içerisinde olmadan ge­nel başkanlığı İnönü’ye bırak­masına karşın, İnönü’den destek ve yardım beklememiş, ancak kendisine karşı tavır alan İnönü’ye karşı da hiçbir zaman saygısızlık ve kırgınlık  göstermemiştir. Söz ettiğimiz gibi, gerçek bir bilim insanı, ekonomi profesörü ol­masına ve ülkenin bozuk  ekonomik durumuna ilişkin umut ve çözüm olacak, söy­leyecek çok sözü olmasına kar­şın kurultaya hazırlık etkinlikleri sürecinde bu kişisel ve mesleksel niteliklerinden yararlanmayı etik bulmamıştır.

1987’de seçimi yitirdiği günden birkaç gün sonra Elâzığ sokaklarında karşılaştığımızda, babamın “seçilememenizden büyük üzüntü duyduk” gibi teselli sözlerine karşı, babama güler yüzle, “Hocam, siyasette bunlar olur, sağlık olsun” biçiminde olgun bir yanıt verdiğini iyi anımsıyorum ki, Aydın Güven Gürkan, seçim yitirdiği Elazığ’da da, kazandığı yerlerde de, SHP genel başkanlığında da girdiği siyasal yarışları her yönden açık, düzgün, dürüst ve namuslu bir tutumla sürdürmüştür. Örneğin, Elâzığ seçiminde, aslında muhafazakâr bir çevrede saygın bir konumu olan ailesinin toplum üzerindeki olumlu etkisinden yararlanmayı da hiç düşünmemiştir.   

Yitirdiği kurultayda kendisini destekleyenlere yap­tığı konuşmada kişisel çıkarları peşinde koşmadığını göstermiş ve salt ilkelerden söz etmiş, -ısrarlı taleplere karşın-, kendisini destekleyen delegele­ri bir arada tutarak parti içerisin­de muhalefet yapma yoluna gitmeyi kendisine yakış­tırmamıştır.

Aslında öne çıkmayı sevmeyen biri olan Aydın Güven Gürkan’ın tüm seçimlerdeki ilkeli tutumu örnek alınsa; demokratikleşme ve top­lumsal ilerlemeler konusunda dile getirdiği görüşler yaşama geçirilme olanağı bulsaydı, te­mel insan hakları, özgürlükler, toplumsal ve ekonomik durum bugünkünden çok daha ileride olabilir, Türkiye her bakımdan kazançlı çıkabilirdi.

Genel başkanlığı bıraktıktan sonra da partisinde çok saygı gören, sözüne değer verilen, seçkin bir üye­ olarak  milletvekili, bakanlık ve Mecliste de önemli hizmetler yapmıştır.

Günümüzde partilerde Prof. Dr. Aydın Güven Gürkan gibi ilkeli siyasetçi bulmak zor. Erken sayılacak yaşta ölümü sol, sosyal demokrasi ve Türkiye için büyük bir yitim sayılmalıdır. Bugünkü sol partilerde görev yapan siyasetçilerin onu örnek almaları, her şeyden önce laik, de­mokratik toplum düzenini, demokrasi, temel hak ve özgür­lükler, sosyal adalet ve açık siyaset temelinde onun düşüncelerini daha da ileriye götürmeleri gerekir.

Aydın Güven Gürkan’ı rahmet ve saygıyla anıyor ve Birleşme Kurultayı’nın ka­panışında yaptığı, onun siyaset an­layışını gösteren konuşmasından bir bölümle sözlerimi bitiriyorum:

“Bir profesör olarak, üniversitedeki sıcak odam­da oturmak, durmadan kitap okuyabilmek, dur­madan bilgilenebilmek imtiyazından yararlanır­ken bazen yüreğimin derinliklerinde bana bu ola­nakları sağlayan halkıma ve onun kutsal emeği­ne borcumu ödeyememenin telaşını ve korkusu­nu duyuyordum. Şimdi bu telaş ve korkuyu biraz daha az duyuyorum. Bu da bana fazlasıyla yetiyor. Allaha ısmarladık.”

 

Kaynakça:

PAYLAŞMANIZ İÇİN