Zühre o Zühre de, Tahir o Tahir değil

MACİT GÜRBÜZ

Nâzım Usta’nın Tahir ile Zühre Meselesi adında bir şiiri vardır.

Buram buram aşk kokar.

Aşkı en güzel anlatan şairdir bana göre Nâzım.

Yeniden hatırlayalım mı? Çünkü öykümüz bir Anadolu delikanlısı Vanlı Tahir’e ait.

Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da

Hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil,

Bütün iş Tahir ile Zühre olabilmekte

Yani yürekte.”

Van’daki büromda günlük işlerle uğraşırken, gazetem Hürriyet’in birinci sayfasında etekte bir haber vardı. ‘Esrarengiz Kayıp’.

İstanbul Fatih Sofular mahallesinde oturan ve Cağaloğlu Pratik Kız Meslek Lisesi’nde okuyan 16 yaşındaki Birgül Çelen ‘kursa gidiyorum’ diye evinden çıkmış, bir daha da kendisinden haber alınamamıştı.

Ailesi perişandı. Tüm aramalara rağmen Birgül’den hiçbir ize rastlanmamıştı.

Birkaç saat sonra büroya bir vatandaş gelerek Birgül’ün merkeze bağlı Bakacak köyünde bir evde tutulduğunu ihbar etti.

İstanbul nire, Van nire!

Araştırdım, evet söz konusu eve genç bir kız gelmişti birkaç ay önce.

Yıl: 1990. Dönemin Van Valisi merhum Adnan Darendeliler’e gittim ve olayı anlattım. Bana ilk sorusu ‘senin çocuğun var mı?’ oldu. Bekar olduğumu söyledim, kalkıp gözlerimden öptü,” Bir baba için evladının ne kadar değerli olduğunu bilemezsin, seni kutluyorum” dedi.

İkimiz de duygulanmıştık.

Derhal Jandarma komutanını arayarak yanına çağırdı. Bir tim kurulmasını ve köydeki eve baskın yapılarak Birgül’ün kurtarılmasını emretti. 10 kişilik tim yarım saat sonra hazırdı.

Heyecandan kalbim yerinden çıkacaktı adeta.

Askeri araçlara binerek köye doğru yola çıktık.

Akşam saatleriydi.

Köye vardığımızda karanlık çökmüştü.

Tim, evi sardı. Tim komutanı üsteğmen, evin kapısını çaldı, heyecandan ayaklarım titriyordu, kayıp bir kızı annesine ve babasına kavuşturabilecektim. Makinemi hazırlamış, flaşımı açmış tetikte bekliyordum.

Kapıyı yaşlı bir adam açtı. Hiçbir ayrıntıyı kaçırmamalıydım, üst üste deklanşöre basıyordum. Yaşlı adam, karşısında silahlı askerleri ve üst üste patlayan flaş ışıklarını görünce adeta küçük dilini yutmuştu.

‘Sakin ol’ dedi komutan ve evde Birgül Çelen adında bir kızın yaşayıp yaşamadığını sordu.

Yaşlı adam hayır yanıtını verdi.

Endişeliydim, ya ihbar yanlışsa, onca emek boşa çıkacaktı.

Tim, içeri daldı, ben de peşlerinden, evin salonundaydık. Salonda adamın eşi oturuyordu. Birgül’den iz yoktu. Jandarma eve dağıldı. Mutfağa ulaştığımızda yerde oturan genç bir kız gördük.

Birgül oradaydı.

İhbar doğruydu.

Haberde yer alan fotoğrafıyla karşılaştırdık, evet oydu, bulmuştuk Birgül’ü. Flaşlar patladıkça Birgül’ün şaşkınlığı katlanmıştı, ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.

Birgül, ekim ayında kaybolmuştu, onu bulduğumuzda ocak ayıydı. Dört aydır kayıptı.

Evdeki yaşlı adamı, eşini ve Birgül’ü alarak İl Jandarma Alay Komutanlığına doğru yola çıktık.

Haber bana özeldi, Vali Darendeliler’den rica etmiştim, hiçbir basın kuruluşuna haber verilmemişti.

İfadeler alınmaya başlandı.

Birgül, İstanbul’da yaşadığı semtte berberlik yapan Tahir Han Bayracı adındaki gence âşık olmuş, onunla Van’a kaçmış, Kazanova Tahir yaşının küçük olması nedeniyle Birgül’ü alıp Bakacak köyüne getirmiş, ardından da askere gitmişti. Yaptığı plana göre, 15 aylık askerliği bittiğinde Birgül 18 yaşına basacak ve evleneceklerdi.

Birgül’ün ifadesi böyleydi, ortaya bir aşk hikayesi çıkmıştı. ‘Zorla kaçırılmadım, isteyerek kaçtım’ diyordu Birgül ve Tahir’e toz kondurmuyordu.  Jandarma Tahir hakkında araştırma yaptı, vatani görevini yapan Tahir Han Bayracı’nın birliğine ulaştı. Tahir’in birliğinden firar etmek ve daha önce iki kızı aynı şekilde kaçırmak ve alıkoymaktan tutuklandığı ve Eskişehir Askeri Cezaevi’nde cezasını çektiği çıktı ortaya. Tahir, reşit olmayan bir kızı daha kaçırmak ve alıkoymaktan 3. kez tutuklanacaktı daha sonra.

Birgül, toz kondurmadığı sevgilisinin daha önce de iki kızı kaçırdığını ve alıkoyduğunu öğrenince ağlayarak ifade değiştirdi ve zorla kaçırıldığını söyledi.

Ortalık fena halde karışmıştı. Vali Bey, Birgül ile konuştu, ailesine teslim edileceğini, ona sahip çıkacağını söyledi.

Şaşkındı Birgül, ağlıyordu.

Vali Bey onu bir baba sıcaklığı ile teskin etti. Ailesine ulaştı ve durumu anlattı.

Türk Hava Yolları Genel Müdürü ücretsiz bilet ayarladı. Birgül’ün Ağabeyi uçakla Van’a geldi ve Birgül’ü teslim aldı. Ertesi gün Vali beyle birlikte Birgül’ü Van havalimanından uğurladık.

Bana sarıldı, teşekkür etti, vali beyin elini öptü, el salladı ve gitti.

Hepimizin gözleri yaşlıydı. Vali bey bir baba olarak çok mutluydu ben de tabii ki.

Başa dönersek, Nâzım’ın o muhteşem şiirindeki gibi olmadı bu aşk hikayesi.

Tahir zaten en baştan çok şey kaybetmiş, kız kaçırmayı adet haline getirmişti.

Uslanmamışı.

Bu öyküdeTahir olmak ayıptı ama Birgül olmak ayıp değildi, sevmişti Vanlı Tahir’i.

Bu Tahir, Zühre’nin hayalleriyle ve geleceğiyle oynamıştı.

Zühre, Zühre’ydi kuşkusuz ama bu Tahir o Tahir değildi.

“Tahir olmak da ayıp değil, Zühre olmak da bütün iş yürekte” değil miydi?

Sevmişti Tahir’i Birgül doludizgin, ama Tahir bunun farkında değildi.

Tahir, Birgül için bir barikatta dövüşmemişti de.

Yani Zühre Tahir’i sevmeseydi artık yahut hiç sevmeseydi Zühre ne kaybederdi Zühre’liğinden, bizim Zühre’miz Birgül kaybeden taraf olmuştu.

Çok sevmişti Birgül bu sahte Tahir’i be!

Şimdi Birgül nerededir, nasıldır, evlenip çoluk çocuğa karışmış mıdır, çok merak ediyorum.

Umarım iyidir ve mutludur.

Gerçek Tahir’ini bulmuş, Zühre olmuştur.

TAHİR İLE ZÜHRE MESELESİ

Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da

Hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil,

Bütün iş Tahir ile Zühre olabilmekte

Yani yürekte.

Meselâ bir barikatta dövüşerek

Meselâ kuzey kutbunu keşfe giderken

Meselâ denerken damarlarında bir serumu ölmek ayıp olur mu?

Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da

Hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.

Seversin dünyayı doludizgin

Ama o bunun farkında değildir

Ayrılmak istemezsin dünyadan

Ama o senden ayrılacak

Yani sen elmayı seviyorsun diye

Elmanın da seni sevmesi şart mı?

Yani Tahir’i Zühre sevmeseydi artık yahut hiç sevmeseydi

Tahir ne kaybederdi Tahirliğinden?

Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da

Hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.

                                                                                  NÂZIM HİKMET