Zorla tutulan yüzde 50 evlerinden salındığında ne olacak?

Bu cümleyi kurarsanız, ne söylediğiniz çok açıktır: “Şu anda evlerinde bizim zorla tuttuğumuz bu ülkenin en az yüzde 50’si var.” Yani tutmasa, bu; en az yüzde 50 evlerinden çıkacak ve diğer en az yüzde 50’ye karşı hücuma geçecek öyle mi?

HALDUN ÇUBUKÇU
halduncubukcu@hotmail.com

15 Temmuz gecesi yaşananlar hâlâ karanlıklar içinde ama Boğaziçi Köprüsü’ndeki askerlere karşı işlenen vahşet ve terör belleklerdeyken… Bin tane örnekle anlatılacak dinci terör!

Erdoğan bizi uyarıyor mu, tehdit mi ediyor? İkisi de birden. Üçüncüsü, dördüncüsü… de var.

İlk cümle olarak şunu söylemek gerek: Hiçbir zaman yüzde 50’yi bulamadı. Yüzde 50’nin üzerine çıkılan her seçim, her referandum AKP’li eski bakanın da açıkladığı gibi hileliydi. Hepimiz bunu biliyoruz. İktidarla Anamuhalefet arasındaki mutabakat gereği de bu hilelere göz yumuldu, meşruiyet kazandırıldı. Kaldı ki, o varsayımsal yüzde 50 içinde de aklı başında, sulh ve selamet isteyen o kadar büyük bir kesim var ki. Ayrıca, Erdoğan’ın nefret ettiği yüzde 50’nin kararlılığı, cesareti, örgütlenmesi diğer yüzde 50’nin saldırgan kısmında epeyce aşınmaya neden olacaktır.
Ama gaddarlığı tenine kefen giymiş en az bir yüzde 10 olacaktır ve bu yazının sonundaki güçlerle birleştirildiğinde…

YÜZDE ELLİYİ GÖZDEN ÇIKARAN ‘DEVLET BÜYÜĞÜ’

Dolayısıyla o zaman başbakan olan R. Tayyip Erdoğan’ın, Gezi – Haziran Ayaklanmasına katılan milyonlara karşı “evinde zorla tuttuğu” bir yüzde 50 hiç olmamıştır. Ama muhakkak kitle desteği olarak bir yüzde 40’a rahatlıkla çıkabilir ve çıkabildi.
Bunun çok da önemi yok, Türkiye’nin tarihsel sağ bloku Menderes’le ve Demirel’le yüzde 50 bandını birden çok seferde aştı. Ama Recep Tayyip Erdoğan aşamadı.

Fakat, Tarihsel Sağ Blok’taki hiç kimsenin zihni Erdoğan kadar yüzde 50, yüzde 50 bölünmemiştir.

Erdoğan Cumhuriyet’ten rövanşı alıp, ılımlı İslam devletinin yalnızca kendileri için kullanışlı “ileri demokrasisi”ni ilan edip yeniden Halifeliği ihya edip unvanını da “deruhtesine alacağı” Büyük Proje’de kendinden yana olanları ve olmayanları zihnindeki derin bölünmüşlükle yüzde 50 yüzde 50 olarak belirlemiştir.
Kendine ait ve “Cennet halkı” olarak gördüğü yüzde 50’ye derin bir demokrasi uygulamış, para, destek, hizmet yağdırmış; evlerinde konuk olurken “diğer yüzde 50”yi de balkonunda azarlamış, anasına saydırmış, gaz bombası attırmış, üzerine tomalar sürdürmüş, içkisini içemez hale getirmiş; vergileri onlardan almış, trafik cezaları bile onlara kesilmiştir; bütün toplumsal ve bireysel kötülük faturalarının da onlara kesildiği gibi. Erdoğan için onlar Cehennem halkıdır.

TARAFSIZLARI İMHA EDECEĞİNİ AÇIKLAYAN BİR BAŞBAKAN!

Anımsıyorsunuz değil mi, evet, aynıyla öyle söyledi. Televizyonlardan hem de Tüsiad’ı tehdit ederken kullandı bu ifadeyi: “Taraf olmayan bertaraf olur!”

Ülkeyi yönetenin zihin dünyasına bakar mısınız? Bu ifade faşist – dinci İbda C örgütünün sloganıydı ve “Türkiye Cumhuriyeti”nin başbakanı hem de patronlar kulübünü böyle tehdit etmekte en ufak sakınca görmüyordu; ya da kendini tutamıyordu.

Kendini tutamadığına sık sık tanık oluyoruz, öfke buhranlarına, yüzünün kararıp bakışlarının bulanmasına. ‘Laikler’ söz konusu olunca ya da karşısında dik duran sadece onlar olduğu içindir bu, kendisine hürmet ibadet derekesine çıkarılarak alıştırıldığı için, kendisini saymayan, önemsemeyen, eleştiren her birey ve tüzel kurum karşısında şirazesinden çıkmaktadır.

Tayyip Erdoğan asla ve asla “ben bu toplumun bütününün başbakanı, cumhurbaşkanı olayım, bana oy vermeyenleri de anlamaya çalışayım, hiç değilse zaman zaman makul, mülayim, müsamahalı olayım; onların haklarını savunmak ve temsil etmek de benim görevimdir” diye düşünmemiştir, bir an bile! Anlamını bile düşünmeden “Yaratılanı severiz Yaradan’dan ötürü” gibi Karadayı’nın kıraathanesi irfanından müsekkinler kullanmayı denemiştir o kadar.
Kendini sevmeyen hiç kimseyi sevmemektedir. Kendisini sevenlerden ise tam itaat, irade teslimi beklemekte ve her an ihanete uğrama korkusuyla yaşadığını çok belli etmektedir.

Kendini sevmeyenleri elbette sevmesi de gerekmez ama devletin bir numarası olarak hiç değilse numaradan “demokrat, çoğulcu, hoş görülü” pozları takınmalıdır zaman zaman; hayır, bunu bile yapamamaktadır;  oy vermeyenlere, biat etmeyenlere karşı öfke, nefret ve kin doludur.

KİN SAHİBİ BİR GENÇLİK İSTEYEN LİDER

Bir yandan “yaratılanı severiz” deme mecburiyeti ama öte yandan fora etmiş zihin yapısı: Kinci gençlik yetiştireceğiz! Tabii burada “Biz kimseye kin tutmayız / Ağyar dahi dosttur bize”nin Yunus’u ( gerçek Yunus) hükümsüzdür.
Tayyip Erdoğan aynı kendi gibi gençlik sipariş etmiştir: kinci, öfkeli, dinci, ‘modern’, nefret dolu…
Peki kime, neye, hangi değerlere karşı bu kin, öfke, nefret?

Yazmaya gerek yok, biliyoruz.
Yok yazmak lazım; bir Erdoğan var.  Aynen şunları söyleyebilen:  “…birisiyle bir bankta oturursun sohbet edersin, bunu saygıyla karşılarsın. Tayyip Erdoğan olarak ben bunu saygıyla karşılamam ve toplumun büyük kesimi de saygıyla karşılamaz. Ben Dolmabahçe’de ofisimin önünde, Kadıköy’den gelenlerin durumunu görüyorum ama saygı gösteriyorum. Giyimine kuşamına karışmıyorum.”
Böyle bir zihin Türkiye’yi yönetiyor. Bankta oturan, sohbet eden bir kadınla erkeğe bile saygı göstermeyen ama tahammül etmek zorunda olduğunu bilen bir Tayyip Erdoğan. Giyimimize kuşamımıza karışmıyor! Ne kadar şükran içinde olmalıyız zatıâlilerine. Bu nasıl bir engin müsamaha şuurudur, aşk olsun!
Bankta sohbet eden bir çifte bile dayanamayan bir zihin.
Oysa o banklarda binlerce, on binlerce belki yüzbinlerce Erdoğan’a oy vermiş kız arkadaşıyla oturan delikanlı, erkek arkadaşıyla oturan gencecik kız ya da her yaştan insan var. Ve onlar bile oy verdikleri adamın zihniyetinden kat be kat ileridir. ( Dolayısıyla o yüzde 50’den bu büyük kitleyi de düşmek zorundadır. Evinde zorla tutulanların büyük kısmı Müslüman oldukları için kesmeye çıkacaklarsa, büyük bir kısmı da en az onlar kadar Müslüman olduğu için evlerinde kalacaklardır.)

N’OLACAK BU KADIKÖY’DEN GELENLERİN DURUMU

Çalışma ofisinden “Kadıköy’den gelenleri” yani CHP’nin bağrından gelenlerin “durumunu” görüp şimdilik “saygı” gösteren(!) bir Erdoğan var.
Şunu da merak ediyorum: Erdoğan kartal gözlerine sahip değilse o durumu ( yani anlıyoruz ki onun tasvip edemeyeceği tarz giyinenleri) nasıl görüyor? Yoksa… Olabilir mi ki? Evet, yoksa, Dolmabahçe “çalışma ofisinde” Erdoğan elinde dürbün bizim durumları mı gözlüyor?

En azından birileri gözlüyor ve rapor ediyor olsa gerek, o zaman Erdoğan’ın yüzünün halini görebiliyoruz, nefretini de!

AZCIK DAHA SABIR
Allah, evliyayı kiram, melekût âlemi… iman halini almış derin kanaatine göre ondan yanadır ve o zaten kendine biçilmiş vazifeyi yerine getirmektedir: 100 yıllık Laik, dinsiz, materyalist rejimi yıkmak.
Başarabilir mi?
Aynı Kıble’ye secde ettiklerinin ihaneti olmasaydı!

Ne istediler de vermemişti ki zaten?
Cami merkezli bir laiklik anlayışıyla, Abdülhamit Han hazretlerinin kucak politikasını da izleyerek, vapurları dikizleyerek,  hilafet makamını da yeniden tesis ederek dünya Müslümanlarının sancağı şerifini de ABD ve İzrael’in müsaade ettiği kadar dalgalandırarak kurulacak yeni Osmanlı – Türkiye devletinde…
Hay Allah! Nasıl da kaybetti Antalya’yı. İzmir’i almak varken Adana, Mersin de gitti. Bolu’ya ne oldu Bolu’ya? Ankara’nın gitmesi akıl alır gibi değil… İstanbul… 50 gün içinde iki kez hem de o yenir yutulur olmayan farkla…
Vahdettin Köşkü’nde oturmak Dolmabahçe Çalışma Ofisi’nden daha ilham verici olabilir…
Yazının Erdoğan’ın zihin dünyasına benzediğini fark ediyorum; eh yani sözkonusu olan o.

Kafasındaki rejime bu kadar yaklaşmışken.
Bir rejim kuvvetle kurulur.
Ordu?
Ne kadar güvenilir?
Polis? Çok güvenebilir. Ama emin olmak lazım. Yanlarına bekçileri de verince…
Devletin güvenlik güçleri devletin kalırlarsa?
Devlet kaldı mı?


KAFA KESEN KAFASIZ BİR DÜNYA

Kimler var, başka kimsede olmayan?
Özgür Suriye Ordusu; AKP projesi olarak Milli Suriye Ordusu adını almış, yabancı bir devlete (Türkiye’ye) bağlı on binlerce militan.
Işid’den, El Nusra’dan, Taliban’dan vs…den safa katılacak olanlar.
Özel güvenlik elemanlarının binlercesi ve binlercesi hangi şirketlere bağlı? Mehmet Ağar’ın özel güvenlik şirketi ne işe yarayacak?

Suriye’den, Irak’tan, Abhazya’dan, daha nerelerden, hatta Uygur’dan binlerce ve binlerce savaş deneyimi olan, kafa kesecek kadar gaddar, gidecek hiçbir yeri olmayan serseri mayın… Mümin ama…
inanan ve maaşa bağlanacak, iskan ediliyorlar ve edilecekler.

Bizi ne bekliyor?
Devasa çaplı Maraşlar, Çorumlar, Madımaklar mı? Son günlerde tehditler neden o kadar artmıştı ve aniden düğmelerine basıldı, sustular.
Peki biz, bu ülkenin bağımsızlığını; hukuk devleti, gerçekten demokrasi, laik bir cumhuriyet olmasını isteyenler, biz ne yapacağız?