‘Yüzüklerin Efendisi’… Kitaplar ve filmler arasındaki farklar, ödüllü görüntüler, ödüllü müzikler bitmeyen Tolkien sevgisi

Her insan kendi zamanını yaşar. Dünya alt üst olsa da, pandemi üzerimize üzerimize gelse de, bizim zamanımız bu. İçine doğduğumuz bu döneme mahkûmuz. Bu konuda yapabileceğimiz hiçbir şey yok. Ama başka pek çok konuda yapabileceklerimiz var. İnsan ömrünün çok kısa olduğundan bahsedilir hep. Kısa olmasına kısadır evet, ama iyi ya da kötü pek çok şey yapacak kadar da uzundur. Bize verilen bu zamanla, yıllar sonra geriye bakınca kendimizi iyi hissedeceğimiz bir şeyler yapıyor muyuz acaba?

LEYLA TUNÇ YELTİN

Argonath (Gondor Kapısı). Görüntü yönetmeni Andrew Lesnie; neşe/hüzün, iyi/kötü karşıtlıklarını renklerden ziyade açık ve koyu tonlamalarda vermiş.

Eveeet. Tolkien ve ‘Yüzüklerin Efendisi’ dizimizin son bölümündeyiz… Ödüllü görüntüler, ödüllü müzikler, kitaplar ve filmler arasındaki farklar, bitmeyen Tolkien sevgisi… Tamamı burada.

Haydi, başlıktaki tüm konulara kısa kısa değinelim de, giderek büyüyen “Tolkien ve Yüzüklerin Efendisi” yazı dizisini artık noktalayalım.

Oscar’lı filmler ve görüntü yönetimi: Renklerin kullanımı, savaş ve barış sahnelerindeki ton geçişleri filmlerin unutulmazlar arasına girmesini sağlayan etmenler…

Seri, “Yüzük Kardeşliği” adlı ilk filmi ile 2002 yılında en iyi görüntü Oscar’ı almış. Filmin (ve tüm serinin) görüntü yönetmeni Avustralyalı Andrew Lesnie imiş.

Üçlemedeki tüm görüntüler (nehir yolculukları, savaş sahneleri, karlı dağdaki yolculuk vs.) etkileyici ve şiirsel.

Pek çok sahnede, karakterlerin bireysel sıkıntıları yakın çekimde görülen ifade ve davranışlarla başarıyla yansıtılırken, neredeyse eş zamanlı olarak, geniş plan görüntülere geçilmiş ve seyircinin Orta Dünya’nın muhteşem atmosferinde kalması sağlanmış.

Özellikle Oscar ödülü alan “Yüzük Kardeşliği” için Lesnie; neşe/hüzün, iyi/kötü karşıtlıklarını renklerden ziyade açık ve koyu tonlamalarda verdiğini belirtmiş bir söyleşide.

Renklerin kullanımı, savaş ve barış sahnelerindeki ton geçişleri filmlerin unutulmazlar arasına girmesini sağlayan etmenler.

Karlı Dağdan geçiş.

Andrew Lesnie 2015 yılında, henüz 59 yaşındayken hayatını kaybetmiş. Bu vesileyle, bize her biri bir tablo güzelliğinde görüntüler armağan eden Lesnie’i de anmış olalım.

Filmleri çok etkileyici kılan özelliklerden biri de müzikleri. En iyi şarkı dalında Oscar alan “Into the West”-Batıya Doğru, aynı zamanda bir veda şarkısı.

Tüm serinin müziklerini Kanadalı müzisyen Howard Leslie Shore yapmış.

Shore, film müzikleri kategorisinde üçlemenin iki filmiyle birden, yani hem “Yüzük Kardeşliği” hem de “Kralın Dönüşü” ile Oscar ödülü almış. Ayrıca Kralın Dönüşü’ndeki “Into the West” adlı şarkı ile en iyi şarkı ödülünü; şarkıcı Annie Lennox ve söz yazarı/yapımcı Fran Walsh ile paylaşmış.

Bu yazı dizisini hazırlarken, iyice havaya girmek için telefonuma zil sesi olarak filmin müziklerinden “Ride of the Rohirrim”i kaydettim. Filmdeki en sevdiğim müziklerden biri.

Aşağıdaki bağlantı adreslerinde filmlerden sizin için seçtiğim üç müzik parçası yer alıyor.

İlki “Yüzük Kardeşliği”nden. Hobbit ülkesi Shire’daki hayatı ve neşeli Hobbitleri gösteren sahnelere eşlik eden eser. İsmi “Concerning Hobbits” (Hobbitlerle İlgili Olarak).

Hobbitlerin küçük şeylerden mutlu olan, dertleri büyütmeyen, doğa ile uyumlu, basit ve neşeli hayatlarını çok iyi yansıtan bir melodi. Dinleyince siz de hak vereceksiniz.

Concerning Hobbits:

İkinci parça, telefonum her çaldığında kısaca da olsa dinlediğim “Ride of the Rohirrim” (Rohirrim At Üstünde). Atlı bozkır savaşçılarının Gondor’un en müşkül anında yardıma yetiştiği sahneden. Ben bu müzikte, sert ama dürüst Rohirrim’in kendilerinden kat kat üstün düşmanın üstüne cesaretle at sürdükleri andaki duygularını hissedebiliyorum.

Ride of the Rohirrim:

Paylaşmak istediğim son parça, yukarıda da bahsettiğim şarkı. En iyi şarkı dalında Oscar alan “Into the West” (Batıya Doğru). Film serisinin en sonunda, sonsöz kısmında, Elfler Orta Dünya’dan ayrılırken çalınan bir veda şarkısı.

Hem kötülüğün Orta Dünya’dan uzaklaştırılmasından doğan mutluluk, hem de dostların birbirini bir daha göremeyecek olmasından doğan acı var. Ben doğrusu şarkıda ve Lennox’un sesinde, melodinin yanı sıra, ana vatanlarını terk etmek zorunda kalan Elflerin hüznünü de duyuyorum.

Into the West:

Kitaplar ve filmler arasındaki farklar, konunun ticarileştirilmesi, Yüzüklerin Efendisi temalı slot makineleri

Pek çok Tolkien hayranı ve yazarımızın oğlu Christopher Tolkien filmleri beğenmemiş. Hatta oğul Tolkien filmlerden ve babasının eserlerinin giderek ticari bir hal almasından adeta nefret etmiş. Oğul Tolkien, babasından sonra onun çalışmalarını derleyen, yarım kalmış olanları tamamlayan ve hayatını kaybettiği 2020 yılına kadar babasının yarattığı evreni canlı tutan kişi.

Belki kendisine kalsa kitapların film hakkını vermezdi. Ama baba Tolkien bu hakkı 1968 yılında zaten yapımcılara devretmiş.

Oğul Tolkien’in itirazı, filmlerin içeriğinden ziyade büyülü ve öğretici bir dünya olan Yüzüklerin Efendisi evreninin giderek cılızlaşması ve gençlerin beğenmesini sağlamak için aksiyon filmine dönüştürülmesine. Kupalar, oyuncaklar gibi ticari nesnelerle değer kaybına uğrayarak bir nevi “ucuzlaması”na.

Christopher Tolkien.

Le Monde gazetesi ile yaptığı bir söyleşide; bu metalaşmanın, eserin estetiğine ve felsefi gücüne büyük zarar verdiğini belirtmiş. Bu konuda yapacağı fazla bir şey olmadığı için başını öte yana çevirmekle yetindiğini söylemiş.

Ama yine de, mesela Warner Bros.’un Yüzüklerin Efendisi temalı slot makineleri yapmasına uzun uğraşlar sonunda mani olmayı başarmış.

Bugünlerde Amazon’un bir Yüzüklerin Efendisi dizisi çekiyor olması, oğul Tolkien’in endişelerini adeta haklı çıkarıyor.

Konunun “vahşi ticarileşme” boyutunu bir kenara bırakırsak bence kendisi de Tolkien hayranı olan Peter Jackson ve senaristler çok iyi iş çıkartmış.

Kitapların ruhunu ve felsefesini anlayıp beyaz perdeye yansıtabilmişler. Tabii ki kitaplar ve filmeler arasında büyük farklar var. Olmazsa olmaz zaten. 1025 sayfalık bir metni filmleştirmekten bahsediyoruz.

Filmde yer verilmeyen Tom Bombadil üzerinde yüzüğün hiç bir gücü yok. Tom, ruhunda yaradılışın özünü taşıyor.

Kitaplarda olup da filmlerde tamamen atlanan en önemli karakter, Tom Bombadil. Kadim ormanın derinliklerindeki vadide yaşayan Tom bölgesinin mutlak hâkimi ve Orta Dünya’nın en eskilerinden. Hobbitlerle karşılaşıyor, onları bazı tehlikelerden kurtarıyor ve evinde misafir ediyor.

Filmlerin yapımcısı, senaristi ve yönetmeni Peter Jackson (ortadaki) film setinde.

Frodo hiç rahatsız olmadan Tek Yüzüğü ona veriveriyor.

Yüzüğün Tom Bombadil üzerinde hiç bir gücü yok. Takınca görünmez olmuyor, etkisine girmiyor. Bunun sebebi Tom Bombadil’in ruhunda yaradılışın özünü taşıyor olması. Orta Dünya ırklarının hepsinde az ya da çok olan istek, arzu, hırslardan muaf. Hiç bir hırsı olmayınca, Tek Yüzüğün Tom Bombadil’e vadedebileceği hiçbir şey yok.

Edebiyat fakültelerinde Tom Bombadil üzerine tezler yazılmış. Çünkü Tolkien’in yarattığı evrende Gandalf da, Galadriel de yüzüğün akıl çelici etkisine ancak büyük irade gücü ile karşı koyabilmişlerdi.

Peter Jackson’a bu karakteri neden filme almadığı sorulunca, hikâyenin genel akışı üzerinde etkisi olmadığını ve filmi gereksiz yere uzatacağını söylemiş. Haklı olabilir.

Başka ne farklar var? Tek tek yazmaya kalkarsak sayfalar sürer.

Kitaplarda karakter gelişimleri incelikle ve zamana yayarak verilebiliyor. Kitabın güzelliği bu. Ama filmde bu değişimleri, dönüşümleri daha kısa yoldan ve çarpıcı şekilde vermek lazım.

O nedenle, mesela kitapta, Orta Dünya’nın özgür halkları Sauron’a karşı savaştaki yerlerini ve sorumluluklarını biliyor ve buna ciddiyetle eğiliyor. Filmde ise karakter gelişimleri, ret ve kabul ikilemleri ile verildiği için, hem Elflerde hem İnsanlarda, hatta Aragorn ve Gandalf’da bile zaman zaman kararsızlıklar görebiliyoruz.

Son olarak bir noktayı daha belirtip bu konuyu geçeyim: Frodo ve Sam’in arkadaşlığı. Filmde Frodo, Gollum’un yalanlarına kanıp Sam’i gönderiyor, Sam de gidiyor. Hâlbuki kitapta ne Frodo Sam’den, ne Sam Frodo’dan vazgeçiyor. Tolkien’ın kardeşlik/dostluk anlayışı bu denli güçlü.

Kitaba dayanan filmler muhakkak farklılıklar, eksiklikler ve eklemeler içerecektir. Kitap – film farkı budur. Ve bence Peter Jackson, Tolkien’in özünü çok başarılı bir şekilde kavramış. Kitaptaki izlekleri (temaları) filme yansıtabilmiş; fedakârlık, affedicilik, umut ve kardeşlik dolu mesajlarını seyircilerin kalbine aktarabilmiş. 

Dünya çapında bir sevgidir Tolkien ve Yüzüklerin Efendisi

Tüm fantazya yazarları içinde en çok tanınan ve sevilendir Tolkien. Kitapları, türü tanımlamış, türe ait evrenleri başlatmıştır.

Dili çok zekice kullandığını da söylemek şart. Orta Dünya’yı bize son derece canlı, renkli betimlemelerle tanıtır. Serinin başında mutlu Hobbit ülkesini anlatırken kullandığı dil ile karanlık zamanları anlatırken kullandığı dil yapısı, sıfatlar, fiiller farklıdır.

Yüzüklerin Efendisi oyuncuları olarak Beatles.

Yarattığı dünyaya hazırladığı muazzam altyapı ve diller de, anlattığı masalın ayaklarını yere sağlamca basmasını sağlar, açık kapı, boşluk arayanların çabalarını boşa çıkartır.

Bir başka güzellik daha söyleyeyim. Orta Dünya’daki İnsanlar, Elfler, Cüceler sert, savaşçı, büyük ideallerin peşinde koşan ve zor hayatlar yaşayan kişiler. Yine de hep nazikler. Ve duygusal bir anda hiç rahatsız olmadan gözyaşı dökebiliyorlar. Canları istediğinde veya önemli bir olayla ilgili olarak utanmadan sıkılmadan şarkı söyleyebiliyorlar.

Orta Dünya’da kendi dünyamızda rastlayamadığımız (hiç var olmamış olan veya çoktan kaybettiğimiz) bir naiflik, bir incelik ve güzellik var. Buna özenmemek elde değil. Ve belki de Tolkien’ın yetmiş altı yıldır tüm dünyada hala bu kadar çok sevilmesindeki temel sebeptir yarattığı bu görkemli naiflik. 

Satürn’ün en büyük uydusu olan Titan’daki bütün dağlara Orta Dünya’dan isimler verilmiş… Demek gökbilimciler de Tolkien hayranı. 

Evet, yavaş yavaş bize ayrılan sürenin sonuna geliyoruz. Bitirmeden seriyle ilgili bazı eğlendirici kısa bilgiler paylaşayım sizinle.

  1. .. evet Beatles, Yüzüklerin Efendisi serisini çok severmiş ve onu filme çekmek istemiş. John Lennon ‘Gollum’, Paul McCartney ‘Frodo’, George Harrison ‘Gandalf’, Ringo Starr da ‘Sam’ olacakmış. Hatta 1969 yılında Stanley Kubrick ile bu konuda görüşmüşler bile. Kubrick eseri “filme çekilemez” bulmuş. Yine de projenin hayata geçmemesinin sebebi Tolkien’in böyle bir fikri kesinlikle reddetmesiymiş.
  2. Satürn’ün en büyük uydusu olan Titan’daki bütün dağlara Orta Dünya’dan isimler verilmiş. Demek ki gökbilimciler de Tolkien hayranı. Erebor, Doom, Misty, Gandalf gibi hepsi de kitaplarda yer alan isimleri var Titan dağlarının.
Satürn’ün uydusu Titan ve Titan’daki Misty Dağları.
  1. Fangorn ormanlarının yürümesi Shakespeare’e bir atıfmış. Shakespeare’in, Macbeth’de ormanların yürümesinden bahsedip de, sadece ağaç kamuflajlı orduyu yürütmesi hayal kırıklığı yaratmış Tolkien’da. O da Miğfer Dibi muharebesinde, Fangorn ormanındaki ağaçların, Entlerin yönlendirmesiyle harekete geçip yürümesini sağlamış (filmde olmayan bölümlerden biri).
  2. Uzayda, Sauron’un gözüne benzeyen bir yıldız var. Adı Fomalhaut. Güney yarım kürede, dünyadan 25 ışık yılı uzakta ve Güneş’ten 18 kat daha parlak genç bir yıldız. Aşağıda Sauron’un gözü ve NASA’dan aldığım Fomalhaut görseli var. Benziyorlar mı gerçekten? Sauron gizlice yaklaşıyor mu dünyamıza?

“Böyle zamanlarda yapabileceğimiz tek şey, bize verilen zamanla ne yapacağımıza karar vermektir.

Evettt… sizlerle beş haftadır Tolkien’den ve Yüzüklerin Efendisi serisinden bahsediyoruz; kitaplardan, filmlerden, Orta Dünya’nın yaradılış efsanesinden, yazarın hayatından, ırkçılık eleştirilerinden ve çevrecilikten, izleklerden, serinin dilinden ve güzelliğinden.

Yazı dizimiz burada sona eriyor. Haftaya bu konuda yeni bir yazı yok… the end yani.

Sizlere Gandalf’ın bilgece bir sözü ile veda ediyorum.

Gelmekte olan büyük savaşın yarattığı sıkıntılardan, küçücük Hobbit omuzlarına Tek Yüzüğün sorumluluğunun yüklenmesinden bunalan Frodo, Gandalf’a “Keşke tüm bunlar benim yaşadığım zamanda meydana gelmeseydi” der.

Gandalf cevap verir. “Ben de aynı şeyi isterdim Frodo. Ve böyle zor zamanlarda yaşayan herkes aynı şeyi isterdi. Ama bu onların kararına kalmamıştır. Böyle zamanlarda yapabileceğimiz tek şey, bize verilen zamanla ne yapacağımıza karar vermektir.

Sauron’un gözü ve Fomalhaut.

Evet, dünya alt üst olsa da, pandemi üzerimize üzerimize gelse de, bizim zamanımız bu. İçine doğduğumuz zamana mahkûmuz. Bu konuda yapabileceğimiz hiçbir şey yok. Ama başka pek çok konuda yapabileceklerimiz var. İnsan ömrünün çok kısa olduğundan bahsedilir hep. Kısa olmasına kısadır evet, ama iyi ya da kötü pek çok şey yapacak kadar da uzundur. Bize verilen bu zamanla, yıllar sonra geriye bakınca kendimizi iyi hissettirecek bir şeyler yapıyor muyuz acaba?

Sağlıkla kalın ve hayal kurmayı ihmal etmeyin. Çünkü her şey hayalle başlar.

BİTTİ.

PAYLAŞMAK İÇİN