Yunanistan’da Askeri Darbe Olur mu?

Yunanistan’da Veneziloscu, “sol” bir darbe bekleyenler ise imkânsız bir hayalin peşindedirler. Yunanistan’da askeri darbeler hep sermaye yanlısı olurlar. Bu ekonomik krizde sermaye, en fazla, emeğin iyice baskılanacağı faşist bir darbe beklentisi içinde olur

 

 

DR. ABDULLAH KÖKTÜRK

 

Darbelerin sebepleri yapanları tarafından “ülkeyi girdiği kaos ortamından kurtarmak” veya “kardeş kavgasını önlemek” olarak gösterilse de, darbeleri sermaye birikim süreçlerinden ayrı olarak düşünmek olanaksızdır. Latin Amerika’da 1960’larda yapılan darbelerin ithal ikameci sanayileşme, 1970’lerde yapılanların ise ihracata yönelik sanayileşme birikim rejimleri ile olan ilişkisi ortaya çıkmaktadır. Türkiye’de Latin Amerika’ya benzer bir şekilde, 1960 darbesi 1950’lerin ikinci yarısında başlamış olan ithal ikameci sanayileşme birikim rejimini hızlandırmış, 12 Eylül 1980 darbesi ise 24 Ocak 1980 kararları ile birlikte ihracata yönelik sanayileşme birikim rejimini kolaylaştırıcı etki yapmıştır. 12 Mart ve 28 Şubat müdahalelerinin de sürmekte olan birikim rejimlerindeki tıkanıklıkları açmada gerekli “fayda”yı sağladıkları görülmektedir.

12 Mart müdahalesi sonrası kurulan “teknokrat” hükümetler yapıları gereği genel siyasetin ve toplumsal muhalefetin baskısını fazlaca hissetmeden ekonomik önlemleri sermaye birikim rejimi lehine alabilmiştir. 28 Şubatta ise sürmekte olan birikim rejimine aykırı işler yapmaya kalkan bir hükümet alaşağı edilmiştir. Bugünkü AKP hükümetinin de birikim rejiminin sürmesini taahhüt ederek iktidara gelebildiği ve iktidarını sürdürebildiği düşünülebilir.

Darbeler Sanayi Burjuvazine Yarar

Yapılan çalışmalarda, hem Latin Amerika’da hem de Türkiye’de askeri darbelerin tekelci sanayi sermayesi/komprador burjuvazi lehine sonuçlar doğurduğu, küçük sermaye/milli burjuvazinin ise bu süreçlerden milli hasıla payları düşerek çıktıkları görülmektedir. Yunanistan’da 1967 darbesinin de aynı sonuçlar içerdiği, uluslar arası sermaye ile ilişkide olan Yunan tekelci sermayesinin ABD’nin göz yumduğu bir darbe ile hegemonyasını sağladığı görülmektedir. Ancak Yunan cuntası Yunanistan’ın Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) giriş sürecinde Avrupa’dan gelen baskıların da yardımı ile 1974 de devrilmiştir. Benzer demokrasi geçiş süreçleri Portekiz ve İspanya’da da aynı dönemde yaşanmıştır.

AET’nin dönüştüğü AB bugün 1974’deki durumunda değildir. Dünya kapitalizminin bünyesel krizi ABD’den başlayarak AB bölgesini de sarsmaya başlamıştır. AB ülkelerinin “huzur ve güven ortamı” ve Euro’nun “istikrarı” tehlikededir. Aynı zamanda AB uzun süredir, atanmışların (Avrupa Konseyi), seçilmişler (Avrupa Parlamentosu) yanında karar almada daha etkili olduğundan kaynaklanan bir “demokrasi açığı” sorunu yaşamaktadır.

Liberalizm kapitalizmin ideolojik üst yapısını oluşturur. Bu anlamda Avrupa liberal demokrasisi, serbest piyasa üzerine kurulu bir ekonomik alt yapının koşulladığı bir üst yapı kurumudur. Liberalizm bilindiği gibi üç hak üzerinde vücut bulur. Bunlar; hayat hakkı, mülkiyet hakkı ve özgürlüktür. Bununla birlikte, 11 Eylül’den beri görüldüğü üzere liberalizm, “güvenlikleştirme”nin getirdiği “rıza” ile hayat hakkı için özgürlüklerden vazgeçebileceğini göstermiştir. Ancak liberalizmin tartışmasını bile yapmadığı tek hak “mülkiyet hakkı”dır. AB’nde bu gün sorulması gereken soru; liberalizmin “hayat hakkı” için vazgeçtiği özgürlüklerden “mülkiyet hakkı” için de feragat edip edemeyeceğidir. Ayrıca kapitalizmin tarihinde yaşananlar, liberal demokrasinin serbest piyasa ortamında hayat bulduğunu, buna rağmen serbest piyasanın olmazsa olmazının liberal demokrasi olmadığını göstermiştir. 2008’den beri girdiği kısır döngüde dünya kapitalizmi yeni bir sermaye birikim rejimi arayışı içindedir. Finans üzerine kurulu Monetarizm sıkıntıdadır. Parasal genişlemeler ile aynı sistemi sürdürmeye çalışması dünya kapitalizminin çaresizliğini göstermektedir.

Yunanistan’da Olursa Faşist Bir Darbe olur

Finans krizi önce zayıf halka Yunanistan’da kendini göstermiştir. Kapitalizm daha öncekiler gibi krizini Üçüncü Dünya ülkeleri üzerinden çözecekse Yunanistan’dan başlayacak çözüm diğer çevre ve yarı çevre ülkelere de örnek olacaktır. Yunanistan’da ilk çözüm olarak getirilen hükümet içi bakan değişimleri gereken faydayı sağlayamamış, “sol” SYRİZA hükümeti yerini “sağ” Mitcotakis hükümetine bırakmıştır. Ancak Yunanistan’da ekonomik bunalımın çoğu yabancıların elinde olan banka sistemini de krize sokarak büyümesi ve Euro bölgesini hızla içine çekebilecek bir anafora dönüşebilme ihtimali AB’ni Yunanistan’da “kardeş kavgasını” önleyecek bir askeri darbeye karşı sessiz bırakabilir. Böylece otoriter bir rejim altında ekonomik istikrarını sağlayan ve borçlarını ödemeye başlayan bir ülke olarak diğer sorunlu ülkeler için de örnek oluşturacaktır.

Yunanistan’daki ‘Albaylar Cuntası’ komuta kademesi

Yunanistan’da Veneziloscu, “sol” bir darbe bekleyenler ise, imkânsız bir hayalin peşindedirler. Yunanistan’da askeri darbeler hep sermaye yanlısı olurlar. Bu ekonomik krizde sermaye, en fazla, emeğin iyice baskılanacağı faşist bir darbe beklentisi içinde olur. Görüldüğü kadarı ile Yunanistan’da komuta kademesi ve generaller, kontrol ettikleri kaynaklarla sermayenin yancısı durumuna düşmüşlerdir. Olası darbe, 60’lardaki albaylar cuntasını bile aratacaktır.

 

 

YAZIYI BEĞENDİYSENİZ, LÜTFEN PAYLAŞIR MISINIZ