Yetişemezsek bir çakıl, bir derenin yatağını değiştirebileceğine olan inancını kaybeder

İyileştiremez yarasını serçe. Ölüm çukurları açılır dağlarda. Siyanürle boğazlanır dereler. Gidecek yeri kalmaz da uçurumdan atar kendini karınca. Yetişemezsek türküsünü unutur tohum. Duyamayız bir daha gürültüsünü çiçeklerin.

Hayrettin GEÇKİN
hayrettingeckin@gmail.com

(Yaşam savunucularını selamlamak içindir.)

Yetişemezsek kan kaybeder ağaçlar, böcekler… Suya düşer insan umudu, başka türlü bir dünya, başka türlü bir yeryüzü düşü suya düşer…

Kimsesi yok karacaların. Sincapların kimsesi yok bizden başka… Yetişemezsek iyileştiremez yarasını serçe. Ölüm çukurları açılır dağlarda. Siyanürle boğazlanır dereler. Gidecek yeri kalmaz da uçurumdan atar kendini karınca.

Yetişemezsek boyunu kısar dağlar. Fidanlar küser büyümeye.  Gök mavisini yitirir, akşam alacasını. Toprak kara kara düşünür. Kendi içine ağlar sessizce ırmaklar.

Yetişemezsek türküsünü unutur tohum. Duyamayız bir daha gürültüsünü çiçeklerin. Yemişler kendini yiyip bitirir. İndirir bayrağını gelincikler.

Yetişemezsek dalları terk eder dalları bastı kiraz, haziran gömer kendini bir çukura, temmuz hep yaralı kalır yetişemezsek.

Yetişemezsek domatesin kırmızısı, şeftalinin suyu, zeytinin huyu değişir… Buğday her şeye bir bahane arar. Yüzünü döner ayçiçeği.  Nar, tane tane küser herkesten.

Yetişemezsek şarapnel parçaları alıp götürür oyuncaklarını çocukların. Salıncaklar görmezden gelir onları. Eskisi gibi kocaman açamazlar kollarını artık… Motorları maviliklere sürmek için iştahları kalmaz.

Devrim çağrıştıran gülüşü solar bir kadının yetişemezsek. Cumartesi olur anneler. Şaşkınlıktan ne yapacağını bilemez dalını aryan yaprak. Kelebek gücenir komşusuna. Ateş böcekleri kendini ateşe verir kimseler görmeden.

Gökyüzünde asılı kalır bir köpeğin bakışları yetişemezsek. Bulutlar bırakır yağmur söylemeyi. Güneşe çıkmaz balkonlar.

Yetişemezsek bir kuyu, bir sürü sözcükle firar eder dünyadan. İyi kalpli öykülerin, iyi kalpli şiirlerin, iyi kalpli romanların yolunu keserler. Fırtınada boğuldu süsü verilir sevdiğimiz kitapların kahramanlarına. Masallar bırakır masal anlatmayı. Söylenceler sis ortasında kaybolur ve bir daha bulunmazlar kolay kolay.

Yetişemezsek bir çakıl, bir derenin yatağını değiştirebileceğine olan inancını kaybeder.  Kafa sayısı kadar düşünceye, yürek sayısı kadar sevgiye ve öte gerçeklere olan olanca özleme el koyarlar çevirip bir istasyonda.

Yetişemezsek kana bulanır yeryüzü. Ve kim bilir ne kadar daha sürer haramiler saltanatı. Kandan beslenir keneler. Ayaklar altında sürünür insan emeği, güz nuru.

Yetişemezsek! Ya yetişemezsek!

Öyleyse sıkı tutmalıyız adımlarımızı. Çünkü gelecek beklenen şey değil: Yapılan ve yaratılan bir şey.

Ne kadar onurluysak, ne kadar yurtseversek, ne kadar aydınlıksa kafamız… Ne kadarsa bilgimiz, bilincimiz… Yani vicdanımız kadar… Yetişemezsek insanlıktan düşer insanlık.