Suların aydınlığı da saracak bir gün ülkenin ufuklarını

Metin Eloğlu ünlü bir ressamdır aynı zamanda. Alaysamalı şiirlerinin altında derin bir hüzün vardır. Sıkıntı vardır. Ömür gibi ömür süremeyen nice sanatçının yazgısı Metin Eloğlu’nu da vurmuştur.

 HİDAYET KARAKUŞ

 

 

            GELİN ARABASI

 

              Müthiş bir temmuzda Turhan gemisi

              Aldı beni anamdan ocağımdan etti

              Ey deniz yolu, ey dağsız evsiz memleket

              Müthiş bir temmuzda, Salı Perşembe arası

              Güzelliğin canıma yetti

 

              Eserse böyle rüzgâr essin

              Sabah olursa böyle olsun

              İzmir iskelesinde Metin Eloğlu

              Denizde balık, dünya yüzünde ay ışığı

              Metin Eloğlu oynamasın da netsin?

 

              Kimi yalan var ki hoşa gitmez

              İzmir’inki öyle değil

              Bakıyorsun tahta kayık

              Bir de bakıyorsun ki bağlık bahçelik

              Çiçek açmış, çiçek açmış, ışımış

 

              Tuttuğum bir odaydı: tahtası eski

              Kapının karşısında viran pencere

              Daha ötesi maviydi

              Deniz olduğu belliydi dumanından

              Her şey ah her şey İzmirliydi

              Şendi ışıklıydı dört bir yanından

 

              Ben İstanbulları bıraktım aşk yüzünden

              İzmir’e geldim pişman olmadım

              Akşamları Tahirbey Sokağından geçerken

              Âşıktım

              Dönemezdim

              Dünya ömür, yâr ömür, bıkılmaz, bıkamazdım

              Varsın hayat güzelleşsin nazından

 

              Ne sandın Metin Eloğlu, ne sandın yeni deli?

              Bu nazlar, bu sözler bitmez mi sandın?

              Bir Pazar ki kuruldu İzmir içinde

              Alacağını aldın

              Mutluluğun bir başkası umulmaz artık

 

              Ben yanmışım yanmış! O günler sürüp gitmedi

              Gün gitti gece oldu

              İçinde güzel Ayten, içinde kırmızı şal

              Bir gelin arabası, belli oldu telinden

              Gümüşler savruldu, denizi geçti.

               

              Geçen geçti kalan kaldı, zeybek

              İnsanoğlu nice düşten uyanır

              Uyan İzmir dağı, uyan ben gidiyorum

              Uyan zeybek

              Ben gidiyorum işte, için için tükenerek

 

              Başka bir gemiye bindim demir bacalı

              Başımı çevirince İzmir’i gördüm

              Ah, bakıyor bakıyor doyamıyorum

              Doyamayınca da ağlıyorum

              (Metin ELOĞLU)

SULARIN AYDINLIĞI

Metin Eloğlu ünlü bir ressamdır aynı zamanda. Alaysamalı şiirlerinin altında derin bir hüzün vardır. Sıkıntı vardır. Ömür gibi ömür süremeyen nice sanatçının yazgısı Metin Eloğlu’nu da vurmuştur. Değerli dostu, arkadaşı, kara günlerde hep yanında olan Oğuz Tansel’dir yoldaşı. Başı sıkışınca ona sattığı kavakların parasını gönderen yüreği geniş, beyni aydınlık ozan Oğuz Tansel’dir.

Böyle güzel insanların, ozanların dünyasından, aydınlığından masallarla avutulan bir ülkenin karanlık günlerine geldik dayandık.
O güzel insanların yurtsever dostluğundan gençlerimize yapılan eziyetlerin, haksızlıkların boyu geçtiği günlere geldik. Bu ülkeyi yönetenlerin hiçbir zaman deniz aydınlığında ışıklı bir rüyaları olmadı. Varsa yoksa cennet, cehennem. Cenneti gösteremediler ama cehennemi yaşatıyorlar bütün ülkeye, ulusa, insanımıza.

Suların aydınlığı da saracak bir gün ülkenin ufuklarını. Bunu hep birlikte yaratacağız. Başka bir çözümümüz yok.

PAYLAŞMAK İÇİN