SOSYAL GÜVENLİK KURUMU MU!

Bir ülkenin olanaklarını kullanarak yedi sülalelerine yetecek mal varlığını edinen yurt dışında sağlık aramaya giderlerken kendi yurttaşlarının sağlıkları onları ne kadar ilgilendiriyor dersiniz?

Hidayet KARAKUŞ
karakushdyt@gmail.com

             Geçen gün Karşıyaka’da emekli Türkçe öğretmeni bir arkadaşıma rastladım. (*) Diz kapaklarında, kalçalarında, kemiklerdeki aşınım nedeniyle sıkıntılar yaşıyor; yeni yürüyen bir çocuk kadar zavallıca yürüyor sokakta.

             Görüşemediğim sürece üç ameliyat geçirmiş.

             Hastanelerde ameliyat ücretiyle yatak ücreti dışında bütün filmler, incelemeler paralı hale getirildiği için Sosyal Güvenlik Kurumu aylığından kesmiş bu giderleri. Kasım’da 100 TL aylık almış.

             Şubat’ta da bu kadar bir para geçmiş eline.

             Şimdi akciğerlerinden hasta.

             Erlik bezi büyümüş. Ameliyat olması gerekiyormuş.

             Tiroid bezinden parça alacaklarmış. Patalojik inceleme için.

             Bu arada 800 liralık cep telefonu ücretini yatıramadığı için evine haciz gelmiş. 800 lira da bu arada geçen aylar içinde üremiyle birlikte 1700 TL’yi bulmuş.

             Umutsuz. Geleceğinin ne olacağını bilmiyor.

             Yalnız yaşayan bu arkadaşımın düştüğü durum T.C Devleti’ni yönetenlerin becerisinden kaynaklanmıyor mu?

             Eşitlik yaratacağız derken haksızlık yaratan Sosyal Güvenlik Yasası’yla sağlığımızı, canımızı piyasaya sürmeleri değil midir yaşananlar?

             Özel sağlık kuruluşları mantar gibi bitti.

             Meğer ne kadar çok tecimen varmış bu ülkede?

             Yıllarca, önce kurumlarının doktoruna bakınıp tanıya göre hastanelere giden memurlar, öğretmenler, oralarda parasız filmler çektirdiler; kan değerlerine, ürelerine baktırdılar; patolojik incelemeler yaptırdılar. Bunlar için ücret ödemediler. Bu devletin çalışanlarına sağladığı sağlık olanaklarıydı. Yine de önce ilacımızı paramızla alıyor, sonra da devletten reçeteyle eczanenin verdiği fatura karşılığı ilaç parasını bekliyorduk. Kimi zaman bir sonraki yıla kalıyordu devletin ödeyeceği ilaç paraları.

              Elbette devlet bütün yurttaşlarına sonsuz sağlık olanakları sağlamalıdır. Sosyal devletin olmazsa olmazlarından biridir bu.

              Sonraki yıllarda düzeldi çok şey. Özellikle Emekli Sandığı’na bağlı olanlar, sağlık açısından önemli bir güvenceye kavuşmuşlardı. Bu derneklerin, sendikaların verdiği savaşımlarla bu noktaya gelmişti. Bir anlamda kazınılmış haklardı sağlanan olanaklar.

              İyi hoş, bir ülkede Emekli Sandığı’ndan başka SSK gibi, Bağ-Kur gibi aylık kesintileriyle, bağlanan aylıklarla, sağlıkla ilgili uygulamalarla eşitsizliği açık seçik ortada olan bir durum vardı. Bunu düzeltmek için çıkarıldığı belirtilen Sosyal Güvenlik Yasası’nın yukarıda anlattığım olayda görüldüğü gibi kazanılmış hakları budadığı, canımızı, sağlığımızı sağlık tecimenlerinin eline bıraktığı çok yazıldı, çok söylendi ama dinleyen olmadı; şimdi acı sonuçları görülüyor.

              Hastane hastane dolaştırılan yaralı çocuklar, yaşlılar, hasta bakım odalarında can üzerine pazarlık yapan sözde hekimler… sağlıkta ülkenin getirildiği yeri gösteriyor bize.

              Bunun adı devlet yönetimi olamaz. “Kazancın her türlüsü kutsaldır” diye düşünen aç gözlü bir iktidar, ‘ben ne yaparsam o doğrudur’ saplantısıyla topluma daha büyük acılar veriyor; yaşamı üreten, emekle dünyayı yeniden yaratanların daha çok eziyet göreceği daha vahşi bir düzeni kuruyor.

              Bu sağlığını yitirirken güveneceği bir Sosyal Güvenlik Kurumu bulamayan hastaların, yaşlıların, emekli Türkçe öğretmeni arkadaşım gibi insanların ne yapması gerektiğini söyleyecek bir sorumlu, yetkili var mı acaba?

              Bir ülkenin olanaklarını kullanarak yedi sülalelerine yetecek mal varlığını edinen yurt dışında sağlık aramaya giderlerken kendi yurttaşlarının sağlıkları onları ne kadar ilgilendiriyor dersiniz?

             Varsa vicdanlarına sordukları oluyor mudur?

            (*) Ne yazık ki arkadaşımı yitirdik. Zaten bu koşullarda yaşaması mucize olurdu.