Silahlı Kuvvetleri Kim Sattı?

DR. ABDULLAH KÖKTÜRK

 

DP Türkiye’yi ABD yarı sömürgesi yaparken… “Türkiye’de asker ucuz, 23 cent’e mâl oluyorlar” küstahlığına karşın Türkiye’de iktidar ve ordu tarafından büyük saygı ve sevgi gören ABD Savaş Bakanı John Foster Dulles, Dışişleri Bakanı Ord. Prof. Fuad Köprülü tarafından karşılanıyor

*

CHP Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın bir televizyon programında, Katar’a satılan Tank-Palet fabrikasını kastederek, “Devletin ordusu Katar’a satılmış” sözleri iktidar cephesinde infial yarattı. 

4 No’lu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle Genelkurmay Başkanlığı ve Kuvvet Komutanlıkları ayrı ayrı Milli Savunma Bakanlığı’na bağlanınca, Genel Kurmay Başkanlığına doğrudan bağlı bir kuvvet ve ordu da kalmadı. İşte adı var, postası var, şoförü var, yaveri var ama ordusu yok Genel Kurmay Başkanı CHP milletvekilinin bu konuşması üzerine iktidar yanlısı çeşitli STK’ların MSB’yi ziyaretine katılarak siyasi bir konuşma yaparak CHP milletvekilini kınamış.

Ortada Katar’a peşkeş çekilen bir askeri fabrika var. Genel Kurmay Başkanı bu fabrikayı alanlara taahhüt ettikleri tankın nerede olduğunu sorsa, görevleri içinde olan, “Silahlı Kuvvetlerin savaşa hazırlanmasında” olan sorumluluğunu yerine getirmiş olacaktı.  Ki daha ona Türk ordusunun hangi milli menfaatler için Suriye’de olduğu, niçin ordunun İdlib’teki DEAŞ artıklarını Suriye ordusuna karşı koruduğu, neden Fırat’ın doğusunda PYD devlet kurarken buna karşı ordunun halen kullanılmadığı, Libya’da Kaddafi rejiminin devrilmesine neden Türk Ordusu’nun yardımcı olduğu sorulmadı.

Biz bu soruları sonraya bırakıp, son 75 yıldır ordunun kimler tarafından pazarlandığını inceleyelim.

Orduyu Kimler Pazarladı?

İlk satış Recep Peker Başbakanlığındaki 15. CHP Hükümeti zamanında yapılmıştır. 12 Temmuz 1947’de ABD ile yapılan bir anlaşma ile ABD Türkiye’ye askeri malzeme vermeyi taahhüt ediyordu. Ancak anlaşmanın 4. Maddesine göre Türkiye bu yardım malzemelerini ABD’nin izni dışında kullanamayacaktır. 

Bundan sonraki en önemli satışlar Menderes ve Demirel hükümetlerince yapılacaktır. DP Hükümeti kurulur kurulmaz birkaç ay içinde Meclisin bile onayını almadan 1950 temmuzunda Kore’ye asker gönderme kararı alır. Bu satışın arka amaçlarından birisi NATO’ya kabul edilmektir.  Türk askeri ABD’ye o kadar ucuza mal olmaktadır ki,  ABD Savunma Bakanı Dulles Kore Savaşı sırasında “müttefik güçler en ucuz askeri Türkiye’den temin ediyor, Türk askeri bize 23 cent’e mal oluyor” demiştir. Nâzım Hikmet’in “23 Cent” şiiri bu satışı anlatır. Hikmet, 

“tanesi 23 cent’ten satarlar size, 

bu askerlerin otuzbeşini birden, 

İstanbul’da bir tek odanın aylık kirasına, 

bir çift iskarpin parasına” diye yazar.

Kore’ye ilk başta 4500 kişilik bir birlik gönderilmiş, Savaşın başından Temmuz 1953’teki ateşkese kadar geçen sürede toplam 14.936 Türk askeri Kore’de görev almıştır. Bunların 721’i yaşamını yitirmiş, 175’i kaybolmuş, 234’ü esir düşmüş ve 2147’si yaralanmıştır.

Ama bu kadar kaybın sonunda 1952’de Türkiye NATO’ya kabul edilir. 1952 yılından sonra Türk Ordusunun bir milli stratejisi kalmadığı gibi, taktik talimatlar da Genelkurmay tarafından hazırlanmayıp İngilizceden birebir tercüme edilmeye başlanacaktır. Strateji ABD tarafından belirlenecek, taktik talimnameler ise bire bir ABD talimnamelerinin tercümesi olacaktır. Örneğin 9 Şubat 1953 tarihinde hazırlanan ‘ST-100-15 Sevk ve Muharebe (Büyük Birlikler)’ başlıklı sahra talimnamesi, basım tarihi Haziran 1950, seri numarası FM-100-15 olan Amerikan talimnamesinin tercümesidir. Bugün de değişen bir durum yoktur.

Bundan sonra 10 Mart 1954 tarihinde mecliste kabul edilen ve 20 Mart 1954 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanan “Kuzey Atlantik Antlaşmasına Taraf Devletler arasında, Kuvvetlerinin Statüsüne dair Sözleşme” ve buna dayanarak bir bakanlar kurulu kararına dayanılarak Dışişleri Bakanı Fuat Köprülü tarafından imzalanan 23 Haziran 1954 tarihli Askeri Kolaylıklar Antlaşması, önemli antlaşmalar olarak sayılabilir. ABD 1947 ve 1954 Antlaşmalarına dayanarak Türkiye’de bir çok üs kuracaktır. Türk ABD antlaşmalarının çoğu TBMM’den geçirilmeyerek ya Dışişleri ya da Genelkurmayca imzalanarak yürürlüğe sokulacaktır.

1969 Üs Anlaşması ve 1980 Savunma ve Ekonomik İşbirliği Anlaşması

Bunlardan en önemlisi 3 Temmuz 1969 tarihinde imzalanan ve gizli tutulan Türk Amerikan Savunma İşbirliği Anlaşmasıdır.  ABD söz konusu antlaşma hükümlerine aykırı olarak Şubat 1975 tarihinde Türkiye’ye silah ambargosu uygulamaya başlayınca antlaşma gizliliğini yitirmiştir. 1969 Anlaşması ve bu anlaşmanın ekleri Türkiye’de Amerika Birleşik Devletleri tarafından kullanılan üslerin faaliyetlerini kapsamaktadır. Türkiye bu anlaşma gereğince ülkenin onlarca yerinde yeni üs kurmuş, asker yerine vatan toprakları da pazarlanmıştır. Bugün bile ABD’nin 15 üssü ve 30 dan fazla kolaylık tesisi bulunmaktadır. 

ABD ile yapılan son açık anlaşma, kısa Adı SEİA olan ve 1980 yılında ABD ve Türkiye arasında imzalanan Savunma ve Ekonomik İşbirliği Anlaşmasıdır. Anlaşma Mecliste onaylanmayınca 12 Eylül’den sonra Şubat 1981’de Resmi Gazetede Yayınlanarak yürürlüğe girmiş, 1987’de ek mektup teatisi ile 18 Aralık 1990 tarihine kadar uzatılmış, o tarihten itibaren beş sene aralıklar ile uzatılmaktadır. Bu beş sene bitiminden üç ay önce haber vermek şartı ile anlaşmanın fesh edilmesi mümkün olmasına rağmen ne ilginçtir ki ABD ile yaşanan bu kadar soruna rağmen bu madde kullanılmamıştır.

Daha Afganistan’da ve dünyanın onlarca ülkesinde ABD menfaatleri için Türk Ordusunun görev yapmasına değinemedik bile. 

Ama gele gele resmi üniformaları ile siyasetin arkasında cuma namazlarına katılan genel kurmay başkanı ve kuvvet komutanlarına geldik. Bu konulara da ayrı sayfa açmak gerekecek.

Yazıyı Nâzım Hikmet’in “23 Cent” şiirinin son mısraları ile bitirelim;

“Hani şaşmayın,

yarın çok pahalıya mal olursa size,

bu 23 sentlik asker,

yani benim fakir, cesur, çalışkan, milletim,

her millet gibi büyük Türk milleti”