She Bar Baskını ile Oğuz Atak Cinayeti Ve Sedat Peker’in Çevresinde Kimler Var Kimler Yok

Peker eski arkadaşlarının ve iş tuttuklarının hepsini vicdansızlıkla suçluyor ama onun vicdanı da savunmasız kimsesiz bir barmenin, köpeğini dolaştırırken iki ızbandut tarafından öldürülmesine sevinebilecek bir vicdan

 

RİFAT KORUR

4 Mayıs 1997 tarihinde polisler İstanbul’da She Bar isminde bir bara baskın yaptılar. Yanlarında TGRT kameramanlarını da getirmişlerdi.
Bir gözaltı olmamasına rağmen uygulamanın çekimleri yapıldı. Oradan bir haber çıkmayacak gibiydi ama o akşam TGRT haberlerinde o baskının neden yapıldığı kabak gibi meydana çıktı.

Kameraman, barın ortağı ve o çevrelerde sevilen barmeni Oğuz Atak’ın sırtının çekimlerini yapmıştı. TGRT haberlerinde o gece o sırttaki Arapça Allah yazılı dövme defalarca dakikalarca gösterildi ve bunun nasıl dine hakaret olduğu, adamın dinsizliği defalarca vurgulandı. Hâlbuki adamcağızın vücudunda başka dini simgeler de vardı. Dinsiz olmayı bırakın, tam tersine dinle fazlaca meşgul arayış içinde bir kişi olduğu anlaşılıyor.
Oğuz yüzü gözü de dâhil her yerine dövme yaptırmış bir kişiydi. Elbette bunların alışık olduğu türden ehli sünnet birine benzemiyordu. Haberlerde eşcinselliğinin ve örf ve adetlerimize aykırılığının altının çizilmesi de ihmal edilmemişti.

Oğuz Atak 5 Mayıs akşamı Bebek parkına çok sevdiği köpeğini dolaştırmaya çıktı. Orada yolunu kesen iki kişi bu garip adamı kurşun yağmuruna tuttular. Vücuduna beş kurşun saplandı ve ağır yaralandı. İlk ambulans geç geldi. Üstelik aküsü bitti denildi, hareket etmedi. İkinci ambulans geldiğinde iş işten geçmişti.

Oğuz’un cenazesi musallada kaldı.

Bebek Camisi imamı Seyfettin Çetin; “mecbur değilim görevim değil, namazını kim kılarsa kılsın” dedi. Bu ehli Sünnet imam hakkında sözüm ona soruşturma açıldı, görevden alındığı iddia edildi. Ama aynı imam, aynı caminin avlusunda 2007 oğluna, semazenli, ilahili, mehteranlı takı törenli bir düğün yaptı.

Cinayet zanlısı olarak Hüseyin Ulaş (o tarihte 21 yaşında) ve Alaaddin Polat (o tarihte 25 yaşında)  adında iki kişi yakalandı. Bunlar savcılık ifadelerinin ardından mahkemeye sevk edildiğinde Sedat Peker’in adamları adliye önüne gelip bu kişilere sahip çıktılar ve bağırıp çağırıp destek verdiler. Katil zanlılarının Sedat Peker’in adamı olduğu emniyet çevrelerince bilindiği için Peker hakkında da soruşturma açıldı. Hatta Peker’in Romanya’ya gidişi bu olayın ertesine denk geldi. Bir yıl sonra Romanya’dan getirtildiğinde diğer suçlarının yanında Oğuz Atak cinayeti nedeniyle de tutuklandı. Ama cinayet iddianamesine dâhil edilmedi.

O dönem Peker’in avukatı olan Ömer Yeşilyurt, müvekkilinin cinayetle ilişkisini reddettikten sonra: “Ama müvekkilim bu öldürmeden dolayı üzülmemiştir” dedi, iyi mi…
Bir süre sonra aynı konu kendisine bir gazete mülakatında sorulduğunda, Peker, cinayet emrini kendisinin vermediğini, ama zanlıları tanıdığı için onların avukat bulmasına ve tutmasına yardımcı olduğunu ve hapistelerken yardım ettiğini söyledi ve “bu öldürmeyi ben emretmedim ama üzülmedim de üzülecek bir şey değil” dedi.

İşin ilginci Peker 2019 yılında Meral Akşener ile dalaşırken yayınladığı ve sonra sildiği bir paylaşımında şöyle yazdı: 

“Parti Başkanı Meral Akşener suç duyurusunda bulunacaksa, 1997’de işlenen barmen cinayetinin hemen sonrasında kendisi İçişleri Bakanı’yken, ortak tanıdığımız birinin gizli organizasyonuyla, benimle niçin görüştüyse, asıl bunun için suç duyurusunda bulunmalıdır”

Sedat Peker’in karıştığı suçları bulup onu itibarsızlaştırma yarışına giren havuz medyasının bu cinayet ile Peker arasında ilişki kurmaya ve Peker’i bu yolla itibarsızlaştırmaya çalışmamalarına şaşmamak lazım.

Neden şaşırmıyoruz?

Çünkü AKP’li yöneticilerin hitap ettiği mütedeyyin çevreler bu cinayet yüzünden Peker’e “aaaaa ne ayıp ne günah” demeyecekler ki “Aferin iyi yapmış dinsiz ibneyi gebertmiş” diyecekler.
Ki dediler de zaten zamanında.

İşte arkadaşlar!

Peker eski arkadaşlarının ve iş tuttuklarının hepsini vicdansızlıkla suçluyor ama onun vicdanı da savunmasız kimsesiz bir barmenin, köpeğini dolaştırırken iki ızbandut tarafından öldürülmesine sevinebilecek bir vicdan.

Kendisinin bu sebeple suçlanmaması yüzünden sadece vicdandan bahsettim. Yoksa hepimiz ne olduğunu anladık.

Peki o bahtsız barmeni öldürenler haricinde kimleri tanıyor Peker, kimler onun arkadaşı dostu veya iş yaptığı kişiler?

  • Susurluk Davası ve kayıp suikast silahları yüzünden hapse giren, pek çok faili meçhulle anılan Korkut Eken’i tanıyor mesela. Abisini onun yanına katmış.
  • Abdullah Çatlı’ya yeşil pasaport veren Mehmet Ağar’ı tanıyor.
  • AKP milletvekili Metin Külünk’ü tanıyor. Onun ricası ile karakolda milletvekili dövdürüp gazete bastırmıştı.
  • Nargile içtiği halde bu konuda bile yalan söyleyen Soylu’nun dostu gazeteci Hadi Özışık mesela onun da dostu.
  • Atatürk’e her tür hakareti yapan Fatih Tezcan telefonla arayıp Reise “yapma” diye ricada bulunuyor. Arkadaşıymış çünkü.
  • Soylu’nun il başkanlığında onu koruyan dostu Reşat Fazlıoğlu’nu tanıyor. Akrabası zaten.
  • Thodex vurgununu yapıp kaçan delikanlının arkadaşı olan ve Süleyman Soylu’nun yeğeni olan Hasan Berk Işık’ı tanıyor. Kasetine klipine aracı olmuş çocuğun.
  • Akit TV’nin haber müdürü Murat Alan’ın ona colt marka silahını verecek kadar samimi dostu, onu tanıyor.
  • Bahisçi kumarhaneci Halil Falyalı’yı tanıyor
  • Binali beyin oğlu armatörleri en ağırı Erkam Yıldırım’ı tanıyor.
  • Sadatçıları tanıyor biliyor. Onlarla TIR işi yapmış.
  • Azeri ‘numenklatura’ Mübariz’i tanıyor.
  • Şevki Yılmaz’ı tanıyor. Şevki Yılmaz’ı yahu! Hani şu Atatürk’e hakaretten hapse giren Refah Milletvekili. Ona yardım etmiş hapisteyken. Onun istediği yerlere derneklere para göndermiş.
  • Zübükzadelerden Emir Sarıgül’ü tanıyor mesela. Beykoz Konağı çatapatçısı. Şişli’nin ağası Mustafa’nın mahdumu.
  • Kendi osuruğunu Adil Gür’e yamamaya kalkan Veyis Ateş’i tanıyor yahu. Onun bir hastane işini halletmiş.

Sedat Peker işte bu dostları, akrabaları ve iş ortakları hakkında bilgiler veriyor.
Kardeşim bu listede biz var mıyız? Bize benzeyen bizi andıran biri var mı?

Yok!
O nedenle bizim suçlarımızı sayamıyor. Amiyane tabiri ile “bize giren çıkan bir şey yok” yani.

Ama bizim gibiler hakkında da konuşuyor.

Troçki’yi okumuş. Türkiye’de en az bilinen devrimcilerdendir. Bizdendir. Bunu görmemizi, bilmemizi istiyor.
Cyrano de Bergerac’tan ezbere balat okuyabiliyor. Nihal Adsız’dan bile o cenah açısından iyi olan şiirleri seçiyor. Stephan Zweig’in Fouché’si onun arkadaşlarına benziyor. Ama Zweig bizim adamımız. Dostoyevski’yi biliyor ki o da bizdendir.

Telefonla konuşmamış hiç Yılmaz Özdil ile. Gazeteci olmasına rağmen tanışmamışlar. İzmir çocuğudur. Kızanı da seveni de bilir ki iyi yazardır. Bizdendir. Ona teşekkür ediyor. Onun kitabını gösteriyor bize.

Sun Tzu’dan, Makyavel’den alıntılar yapıyor. Doğru yerde yapıyor hem bu alıntıları.

Haaa… bir de alay etmek için bahsediyor bazen bizim gibilerden. Naifliğimizle, insanı matah bir şey sanmamızla, dünyanın daha iyi bir yer olabileceğine inanmamızla alay ediyor. Haklı olabilir.

Aslında onu bir muhalefet lideri gibi görmemizle de alay ediyor ki en haklı olduğu kısım da bu.

PAYLAŞMANIZ İÇİN