Sevgili Füruzan Abla

Gücünü gözlemden alan gerçekliğin belirgin ve iç acıtıcısı çerçevesi. Yalınlık üzerinden yansıyan entelektüel birikim ve sımsıkı dokunmuş bir estetik. Kurgunun serüven filmlerine denk düşen sürükleyiciliği. Türkiye üzerine serilmiş bir kalbin bütün çaresizleri kucaklayan insan sıcaklığı. Yazılanların kısa ya da uzun erimli zamanlarla sınanmışlığının verdiği güven. İşte bütün bunların toplamıdır Füruzan.

CAFER YILDIRIM

Klaros Yayınları’nca yayımlanan Seçkin Zengin’in hazırladığı Yazarıma Mektuplar raflardaki yerini aldı. Füruzan, Veysel Çolak, Zehra İpşiroğlu, Paul Auster, Müslüm Kabadayı, Oğuz Tümbaş gibi yazar ve şairlere yazılmış mektuplara yer verilen kitapta Eskimiyen yazarları Cafer Yıldırım ve Fatma Aras’ın da birer mektubu bulunuyor. Cafer Yıldırım’ın Füruzan’a yazdığı mektubu yayımlıyoruz.

 

Sevgili Füruzan Abla,

                                                                                  6 Mayıs 2021/Arıklı

Size yazdığım bu ilk mektupta, abla hitabını kullanmamı hoş görmenizi dilerim. Amacım nezaket mesafesini göz ardı etmek değildir. Eserlerinizin bende yarattığı samimiyet duygusunu size yazdığım bir mektubun hitabında yansıtma imkânını boşa harcamak istemedim sadece.

Nisan ortalarında İstanbul’dan Çanakkale’nin Arıklı köyüne geldim. Korona salgını nedeniyle İstanbul’da kısıtlılık içinde geçen günlerimin köy ortamında daha serbest olacağını düşünerek geldim Arıklı’ya. Köy evindeki kitaplığımda yıllar önce okuduğum “Benim Sinemalarım” adlı kitabınız salgın koşullarını genişleten ama kendi içinde bir sınırlılık taşıyan buradaki yaşantımda beni sevindiren bir sürpriz olarak çıktı karşıma.

“Benim Sinemalarım”ı tekrar okudum. Bütün öykülerin kahramanları şu an gözümün önünde: Nesibe, Hediye, Şahver, Seyyid, Fıtnat Hanım, Rahmi Bey, Cennet, Madam Tusula , Recep, Namık, Ayten, Alişan ve diğerleri…

Elimdeki kitap 4. baskı ve 1981 tarihini taşıyor. Kitabınızın ilk kez 1973’te yayımlandığını da bu okumam sayesinde bir kez daha öğrenmiş oldum. Şunu söylemek isterim: Kahramanlarınızın içinde bulunduğu o oya gibi işlediğiniz halk tablolarının 2021 yılı Türkiye’sinde de üstelik daha ağır bir yoksullukla bezenmiş olarak varlığını sürdürmesi, sizin yazarlığınızın zamanla ölçümü açısından beni ne kadar sevindirdiyse bu tabloların süreklilik arz etmesi ise Türkiye’nin yazgısı bakımından aynı ölçüde kederlendirdi.

Kendini kayıtsız şartsız feda eden binlerce, şu ya da bu biçimde kıraçlığı yeşertmek için çırpınan yüz binlerce yurtseverin emeğinin gelip dayanacağı yer burası mıydı? Gördüm ki 1973 Türkiye’sinden 2021 Türkiye’sine halk açısından değişen hiçbir şey olmamış.

Bir de şunu özellikle belirtmek istiyorum: Her okumayı seven kişi ya da okuyup yazarak bir seviyeye ulaşmış kişiler, gençliğinde okudukları eserlere olgunluklarında da mutlaka vakit ayırmalılar.

Yıllar önce aynı kitabınızı okuduğumda sadece halka ait sahneleri sunduğunuz için güzel bulmuştum “Benim Sinemalarım”ı. Benim halktan yana olan düşüncelerime karşılık vermişti. Daha açık söylemem gerekirse yoksullardan söz etmeniz bile yetmişti sizin yazarlığınızı alkışlamam için. Dedim ya her okumayı seven kişi ya da okuyup yazarak belli bir algı seviyesine ulaşmış kişiler, gençliklerinde okuduklarına olgunluk dönemlerinde yeniden vakit ayırmalılar.

Öncelikle gözlem gücünüz beni tam anlamıyla büyüledi. Bu denli derinlikli bir gözlem gücünden dünya çapında bir yazarın doğması tabii ki şaşırtıcı değildir. Abartıdan uzak durma isteğimi kışkırtarak yazıyorum bu satırları. Bundan emin olun. Şunu içtenlikle belirtmeyim ki siz dünya çapında bir yazarsınız. Sizin gibi dünya edebiyatı içinde isimleri anılacak birçok yazarımız da var. Bunu da biliyorum. Ayrıca eklemiş olayım. Güzel ülkemizi en alt liglerde tutan bir türlü onaramadığımız sistemler ve bu sistemlerden beslenen zümreler ve onların temsilcisi yöneticilerdir. Evrensel anlayışa sahip, eşitliğin, özgürlüğün Türkiye’sinde değil, sıradan adaletin hüküm sürdüğü bir Türkiye’de dahi bütün kalbimle inanıyorum ki sizinle birlikte birçok yazarımızın adı dünya edebiyat sahnesinde ilk sıralarda yer alacaktır. Bundan hiç kuşkum yok.

Füruzan abla, öykülerinizi okurken ara ara kitabın arka sayfasındaki resminize baktığımı fark ettim. Sonra bu davranışım üzerinde düşündüm. Bakışlarınız o kadar uzaklara ait gibiyken fakat sanki bütün dikkatini yakın bir yere toplamıştı. Kaşlarınız sade bir gerginlik halinde merakla açılmış gözlerinizi koruyucu bir hilaldi. Uzun kirpiklerinizin altında çocuksu bir merakla etrafına bakan gözlerinizle yüzünüzdeki bütün uzuvlar mütenasipti. Hatta onlar bakışlarınızdaki o berrak anlamı belirginleştirmek için bir araya gelmişlerdi sanki. Bir başak tarlasını andıran saçlarınızın taç olduğu çehreniz asıldığı duvarda yüzyıllardır kendini seyredenleri sükûnetle ağırlayan bir tabloyu andırıyordu. Hasılı yüzünüzün bütün uzuvları çehrenizin estetiğini tamamlayan bir işlevle yükümlüydü. Suretinizden ise iyiliğin çocuksu anlamı yansıyordu.

Öykülerinizle yüzünüzdeki anlam arasında sürekli paralellikler kurdum. Ve sonunda dedim ki bu öyküler ancak böylesi bir kalbin ürünü olabilir. Çünkü yüzünüzdeki anlamın kalbinizin bir ifadesi olduğuna inandım. Ve bütün yazdıklarınızı o gözle değerlendirdim. Benim mektubumu okuma tesadüfüne rastlarsanız eğer sizden sadece şuna inanmanızı isterim: Ben bugüne dek sizinle ilgili olarak kitaplarınızın arka kapağındaki yazılar dışında ne bir tanıtım ne bir övgü ne de bir yergi yazısı okudum. Benim sizin eserlerinizle ilgili görüşlerim bütünüyle bu mektup vesilesiyle açık ettiğim bana ait hükümlerdir:

Gücünü gözlemden alan gerçekliğin belirgin ve iç acıtıcısı çerçevesi

Yalınlık üzerinden yansıyan entelektüel birikim ve sımsıkı dokunmuş bir estetik

Kurgunun serüven filmlerine denk düşen sürükleyiciliği

Türkiye üzerine serilmiş bir kalbin bütün çaresizleri kucaklayan insan sıcaklığı

Yazılanların kısa ya da uzun erimli zamanlarla sınanmışlığının verdiği güven

İşte bütün bunların toplamıdır Füruzan.

İyi ki doğmuşsun ablacığım. İyi ki eline kalem almışsın. Yoksa senin gibi dipten tırnağa bir yazarın Türkiye havzasındaki hayatların gerçekliğini bir aydının vicdan hacmiyle kucaklamasından mahrum kalacaktık.

Muhtemelen adını duymadığın bu şaire, aynı zamanda da Türk edebiyatına sunduğun birikim, kazandırdığın ufuk ve sağladığın büyük katkı için sana teşekkür ederim.

Cafer Yıldırım

PAYLAŞMAK İÇİN