Seni Seviyorum

Sevmek en doğal ihtiyaç. Sevilen insan onaylandığını hissediyor, kabul gördüğünü biliyor. Ve bu ona özgüven veriyor, hayata karşı duruş olarak yansıyor

 

EMİNE SUPÇİN

Sevilen bitki, çiçek açıyor; fide, meyveye duruyor; ağaç, gürbüzleşiyor; hayvanlar, daha yakın davranıyor, avucundan su içecek kadar yaklaşıyor o ürkek kaplumbağa. Öyleyse sevmek sihir olsa gerek. Peki ya insan?

Erkeğin söylemekte cimri, kadının çekingen kaldığı cümle; seni seviyorum. Bizim gibi eğitimde geri kalmış; birey yetiştirmekten uzak, ekip olabilme ruhundan habersiz ülkelerdeki durum böyle. Erkeğin elinde bir çiçek buketi görünce, öküzün altında buzağı görmüş gibi bakıyor herkes. Sevgilisine götürdüğü çiçeği gazete kağıdına sararak götüren denyo tanıyorum ben, siz ne diyorsunuz! Utanıyormuş, n’apsınmış?

İlkelliğimizden olsa gerek, erkeğimize bağnazlığı ve hödüklüğü yakıştırıyor, kızlarımıza da çekingenliği ve başını öne eğmeyi hanımefendilikmiş gibi gösteriyoruz. Bu kalıplarla eğitiyoruz iki cinsiyeti de. Sonuç sevmeyi bilmeyen iki insan tipi ortaya çıkıyor; biri edilgen, diğeri saldırgan.

Hakikaten sevmeyi bilmeyen bir toplumuz biz. “Ya benimsin, ya kara toprağın,” diyen adamı, aşkından geberiyor sanıyor cici kızlarımız. Mini eteğine köpüren, karşı cinse selam verince kıskançlıktan küplere binen erkeğin, sevdiği için kıskanıyor olduğuna inanıyor. (Çocuklarınıza televizyon izletmeyin, diye bundan diyorum. Çünkü çağdışı dizilerimiz bu davranışları örnekliyor.)

Sevdiği için kıskanmak mı? Nasıl bir hayvansal içgüdüdür ki çiftleşmeyi planladığı dişi için diğer erkeklerle dövüşmek arzusu geçiyor içinden. Aslında doğallığın gereği kıza yan bakan (yani aslında tamamen içgüdüsel olarak aynı dişiye çiftleşmek amaçlı göz koyan) diğerine dalıp kafa göz patlatarak bileğinin ve testosteronun hakkıyla dişiyi hak etse süper olur. Tam ilkel benlik işte. Ha bunu yapan var mı, dolu. Peki bilek gücüne güvenemeyen bay pısırık ne yapsın? Kapatın dişileri kimse görmesin, olsun bitsin. Bir de dışarı çıkmayı yasakladın mı, üstelik bunu cennet vaadi ile de sosladın mı al sana gerzek toplum!

Kadını kapatmak işin kolayı. Çünkü onun için savaşmayı göze alamayacak kadar güçsüz ve beceriksiz. Pis korkak ilkeller!(Hay bin kunduz! Tüm bu dinleri icat edenler toplumların en pısırık, en korkak, en beceriksiz, en düşük zekaları olmasın? Hı?)

Eğitimde geri kalmışlıktan söz ettim yukarıda. Çünkü sevmek de bir eğitim işi. Anne babaların kaçı kızlarını ya da oğullarını doğru eğitebiliyor ki? Kız çocuğu ne kadar korkak ve pasif yetiştirilirse, o denli saldırıya açık olacaktır düşüncesi  oluşmuyor. Erkek ne kadar maganda ise o denli zarafetten uzak kalacaktır fikri akıllara gelmiyor. Oğlan neden aslan, kız neden fındık faresi bir türlü anlayamıyorum. Her ikisi de insan ayol.

Kadın ve erkek insanca ilişkiler kurup, uygarca yaşayabilirler birlikte. Çünkü sevmek ve bunu dile getirmek ne ayıp ne de yasak. Üstelik bir insanın tadabileceği en ulvi duygulardan biri sevgi. Çünkü içinde paylaşmayı barındırıyor. Çünkü içinde üretkenliği barındırıyor. Hani severek yapılan iş kendini gösterir denir ya, severek yapılan her edim üretkenliktir. İçinde sevgi olan sohbet yüreğin orgazmı, içinde sevgi olan paylaşım beynin orgazmıdır. (Orgazm sözcüğünden bile kaçınan topluma söylüyorum bunu. Pih!)   

Sevginin ilaç, sevmenin mutluluk olduğunu anlamaya daha kaç var bilmiyorum. Sözüm ona gelişmiş toplumlar henüz bunu tümüyle kavrayamamışken, kadın – erkek ilişkilerinin son derece geri olduğu ülkelerde anlaşılıp farkındalığının oluşmasına yüzyıllar yetmez gibime geliyor. Güya Maya Takvimi 2012’de biterken insanlığın yeni tarihi başlayacak ve algılarımız yükselecekti. Fakat şöyle bakıyorum hayvanlarda gelişme var ama insanlarda tık yok.

Sahi unutmadan ekleyeyim: Çok söylenince anlamını yitirmeyen tek cümledir, “Seni seviyorum.” Yeter ki cevabı “Ben de,” değil, “Ben de seni seviyorum,” olsun.

Sizi seviyorum sevgili okurlarım. Çünkü aynı düşüncelerde buluşmak, zihinsel çerçevelerimizi genişletiyor, daha üretken fikirlere açılmamızı sağlıyor. İyi ki varsınız…

PAYLAŞMANIZ İÇİN