Savaşçı değil gül yetiştiricisi, sözcükleri okyanuslarla yıkar.

Özkan Mert, dünyalı şair… Bu toprakların soyundan. Kurdun, kuşun, böceklerin kardeşi. Ben bir şiir kitabına onun kadar uzun ad veren bir şaire rastlamadım bugüne kadar

“Adres defterim Atlantik’te yüzüyor

                     üzerinde yanardağlar

ve eski bir albüm: Tüm fotoğraflarım

denize dökülmüş

Van gölü ile

              Atlantik

          arasına gerili yüzüm

bir sustalıyla delik deşik…” (S. 307)

Onun adını ilk kez Enver Karagöz’den[i] duymuştum. “Diren! Ey kalbim/Kuracağız her şeyi yeniden” diyen dünyalı şairi… Yıl 1972-73! Yüreğimi ateşleyen, beni şiire teyelleyen önemli dizelerdendir bunlar. Bu dizeler; bizim oraların dağlarını, bayırlarını kurcalasalar Enver Karagöz’ün büyülü sesiyle bir ırmağa dönüşerek, bir gözeden dünyaya doğru fışkıracaklarmış gibi gelir bana hep.

“Yarın bir başka gün

Yarın dünyayı güllerle boyayacağız” (S. 189)

DÜNYALI ŞAİR

“Mantıklı ol, imkânsızı iste!”olarak yüreğime tercüme ettiğim bu ve bunun gibi dizeleri yüzünden Dünyalı Şair Özkan Mert’in şiirinin izini sürmekten hiç ama hiç vazgeçmedim.

“Pattaya plajında

            kafesin içinde

serçeler satıyor Taylandlı bir çocuk.

Avusturyalı bir turist

            hepsini satın alıp

teker teker uçuruyor

              avuçlarının içinden.

Küçük başlarını

              usulca öptükten sonra.

Ah özgürlük!

Her türlüsü muhteşem.” (S. 437)

Evet, Özkan Mert dünyalı şair! Çünkü o; ateşten, sudan ve topraktan devşirdiği sözcüklerle yarattığı tufan sonucu oluşan şiirlerini Evrenin Islığı’na dönüştürdükten sonra bulutların arasından, çorba kokan kentlerin üstünden ya da bir albatrosun kanatlarından düşürür duyarlıklarımıza. Bu toprakların soyundan olmasına bu topraklarından soyundan o. Üstelik kurdun, kuşun, böceklerin ve suların da kardeşi. Fakat onu asıl dünyalı şair yapan, şiirine aldığı sözcükleri okyanuslarla yıkaması,  onlara yeni allar-anlamlar giydirerek dağlarla öpüştürmesi, kendisinin de bir elma büyüklüğündeki sakallarından güç alarak dünyayı protesto etmesi, onunla düelloya girmesi, aynı zamanda dünyadan ve insandan yana olması…

ŞAİRİN GÖZLÜKLERİ SÖZCÜKLER

İsterseniz siz de araştırın: Ben bir şiire ya da bir şiir kitabına onun kadar uzun bir ad veren hiçbir şaire rastlamadım bugüne kadar. Örnek mi?

WOLFGANG AMADEUS MOZART, NAR BAHÇELERİ

POMPALI MIZIKAM

VE

AĞZIMIN KIYISINI BİR GÖÇ HARİTASI SANARAK KONAN GÜVERCİNLERE

KOZMİK BİR KİRLENMEYE GİRME ÖNCESİ

SAHAFLARDA ELE GEÇİRİLEN

BİR KİTABIN

DİPNOTLARINDA YER ALAN

KIRMIZI PELERİNİMİ NEDEN ATLANTİK’TEN DEĞİL DE

VAN GÖLÜNDEN GEÇİRDİĞİME İLİŞKİN

İNFİLAK YARATAN

AÇIKLAMALAR

YA DA

VAN GÖLÜ SAVUNMASI (S:377)

“Şairler şiiri bilmez”, “Şair şiirin fazlalığıdır”, “Şairin gözlükleri sözcüklerdir” gibi şiir üzerine çok sayıda aforizmaları olan Özkan Mert’in, Şiirin İlkeleri üzerine kaleme aldığı belirlemelerin de yer aldığı, “Evrenin Islığı” adıyla bir araya toplanan 60 yıllık külliyatını yeni baştan incelediğimde birkaç şeyi birlikte düşündüm:

1-Şiirin konusu her şeydir: Özkan Mert’in külliyatında buna dair her türlü örneği bulmak mümkün.

2-Şiirin İlkeleri başlığı altında toplanan bölüm, başlı başına bir şiir okulu.

3-Şiiri öğrenmenin bir yolu da Özkan Mert gibi usta şairlerin şiirlerini okumak.

Özkan Mert, dünyalı şair…

4-Özkan Mert gibi aşk, barış, doğa, kavga üzerine dünya çapında şiirler yazabilmek için bilgi birikimine,  bilince ve vicdana gerek vardır. Bunlara sahip olmak için ilk akla gelen derin okumalar yapabilmek, olanak buldukça dünyayı gezebilmek. Ve dinlerin en büyüğü ile yani aşkla, insanı ve doğayı sevebilmek.

ŞİİRDEN BAŞKA KİMSESİ OLMAYAN ŞAİR

Budapeşte

            Bir dantel işleme.

Ve düşündüm

nasıl bırakabilir

            bir insan

bu yükseklikten

               bombayı

bir şehrin üzerine?” (S. 115)

Gerçi uzun yıllar önce, Özkan Mert’in “Ben Savaşçı Değil Gül Yetiştiricisiyim” adlı şiiriyle karşılaştığımda da benzer şeyler düşünmüştüm. Şiirin, dilin içinde kurulan yeni bir dil işi, bir üst dil işi olduğunu, İyi şiirin insana estetik haz kazandırdığını, insanı kendinden alıp yeni kendine taşıdığını vs…

“   …

Ah günbatımı

            bir komplodur zaten

aşk’sa kaydolmaktır hayat’a

              …

İşte! Gene bahar

             saçlarım dolu rüzgârlarla

Merhaba! Diyorum

bir sürgün olarak yaşadığım Yeryüzü’ne

Geceleyin yıldızlarla flört eden

               gül’leri ben yetiştirdim

Çünkü ben savaşçı değil gül yetiştiricisiyim”   (S. 300-301)

Şair hakkında yazılanların ve şairin şiir üzerine düşüncelerinin de yer aldığı Evrenin Islığı’ndaki şiirler toplamından bir seçki yapılabilir mi? Yapılabilir yapılmasına da öyle bir seçkiye şiirlerin tümünü almak gerekir ki  işi zorlaştıran da bu… Yazıya, şairin bazı şiirlerinden bölümler veya dizeler alırken kitaptaki bütün şiirlere karşı duyduğum mahcubiyet işte bu yüzden…  Şiirinin başka sanat dallarıyla girdiği ilişkiyi hayranlıkla izlerken;“Benim şiirden başka kimsem yoktur” diyen şairi anladım demek, ne yazık ki anlamaya yetmiyor.

“-Balıklar da mı sevişmez buzun altında

Diye sordu oğlum.

Sevişirler be Kerim

Sarhoş olurlar hem seviştiklerinde

          …

Bu bir şiirdir.

İsteyen şiire inanır isteyen balıklara.

İsteyen de Kerim’le bana.

Ne demiş Kuran-ı Kerim,

-İnanmayın şairlere    (S. 171)

ŞİİRİ ŞİDDET KARŞITI

Söz konusu yapıtta şairin, Türkiye’deki 68 Olayları’nın ateşli günlerinde Dev-Genç’in adayı olarak DTCF Senatosu’na seçilerek devrimcileri temsil etmesinden tutun da, İkinci Yeni Şiir Hareketi’ne karşı Yeni Toplumcu Şiir’i savunmasının, 60 Şiir Kuşağı Manifestosuna attığı imzanın, 1970 yılında “Kuracağız Yeniden” adlı ilk şiir kitabının çıkar çıkmaz toplatılmasının ve ardından çarptırıldığı 8 yıllık hapis cezasıyla birlikte girdiği yeni hayat maceralarının, yaşadığı ülkelerin, gezdiği yerlerin, dünyayı düşbakışı seyretmesinin  ve şiir yatağını yeryüzünün her türlü rengiyle  besleyişinin izlerine rastlamak mümkün. Ayrıca yapıt, İsveç Edebiyatının pek çok yapıtını Türkçeye kazandıran, İsveç Yazarlar Sendikası Üyesi ve Türkiye Yazarlar Sendikası İsveç Temsilcisi Özkan Mert’in ABD, Hindistan, İsveç gibi ülkelerde 10 dilde yayınlanmış kitap ve şiirlerini de içermektedir.

Şiir/Sanat/Bilim/Barış/Hoşgörü/Doğa dallarında her yıl “Özkan Mert Uluslararası Onur Ödülleri” dağıtıldığını ve  şairin pek çok ödülünün bulunmasının yanında 2016 Naji Naaman Uluslararası Edebiyat Ödülü’nün de  sahibi olduğunu şiirle ilgilenenlerin zaten bildiğini düşünüyorum.

Bu yazı tümüyle Özkan Mert şiirinden etkilenmem üzerine kuruludur. Şairin,“Pazartesi günleri ben dünyada yokum” (S. 420) dizesini fırsat bilerek de kaleme almaya çalıştım. Sahi onun şiirinin şiddet karşıtlığı içerdiğini ve çok uzun soluklu olduğunu belirtmeyi nerdeyse unutacaktım. Ondan da önemlisi, onun şiiri hakkında ne yazılırsa yazılsın, ne anlatılırsa anlatılsın bir şeylerin mutlaka eksik kalacağı gerçekliğini de… Ki bu olmazdı. En iyisi sizi, onun aşk şiirlerinden birinin bir bölümüyle baş başa bırakıp kenara çekilmek.

“Ne zaman gözlerine baksam

bir okyanusla yıkanıyor kalbim.

Nereye gitsem hep sende kalıyorum

yıldızların gökyüzünde kaldığı gibi.

 

Bir yağmur damlasına çizdim

o küçük gölün kıyısında bana verdiğin ilk öpücüğü…

Şemsiyenin ucu yırtıyordu bulutları

 

Hiç bitmeyecek birlikte baktığımız yer

Saçlarımda uyuyan Ay ışığı olacaksın hep

Omuz başlarımda akan sıcak bir ırmak.

 

Ve hiç silinmeyecek

Şafak renkli dudaklarından dökülen

dünyanın en güzel aşk ilanı:

Ellerimi yıkamıyorum

ellerinin kokusu çıkmasın diye”  (S. 362)

 

(Evrenin Islığı, Özkan Mert, Klaros Yayınları, Ankara 2020, 1070 Sayfa)

 

[i]Okuduğu şiirlerle, yaptığı konuşmalarla kitleleri, coşturup harekete geçiren, onları derinlemesine etkileyen devimci öğretmen, şair…12 Eylül zindanlarında boğazına kaynar su dökülerek sesi kesildi.