12 Eylül askeri faşist darbesinin üzerinden 41 yıl geçti. Ama açtığı yaralar halen taze. İdamlar, işkencede öldürülenler, kayıplar… onların hiçbiri bulunamadı. Darbeciler yıllar sonra sözümona yargılandılar ama kimse ceza almadı. İşkencecilere ise hiçbir şey olmadı… Ama o kadın, o kadınlar, analarımız her cumartesi oradalar koyunlarından çıkardıkları kaput beziyle bir kalıp sabunu bırakmak için “uğultu”nun ayakları dibine.
MECİT ÜNAL
Yinelenme
yalnız bir ağaç gibi geçirmiş ömrünü, kadın yaşlı
bütün gün oturuyor pencerenin önünde sokağa bakıyor, sokak
bir şeyi susar gibi, belleksiz –bırakılmış –yıkıntı
bu bir anlam kazandırıyor kadına
sonra sırasıyla
her şey bir anlam kazanıyor
sokak –sokak lambası –bekçi,
yüreği ürperiyor kadının
kirli bir tırnak gibi
sürtünce duvara gölgesi
ya da çöpleri karıştırıyor
diyelim ki bir kedi
kedinin bir anlamı oluyor
aynı anda gece yarısını belirtiyor çalar saat
her şey artık tek bir şeyi belirtiyor gece yasağı
geceyasağıgeceyasağıgeceyasağıgece
alışkın –kalkıyor kadın
hırkasını alıyor askılıktan, hırkası
sokağa çıkıyor, sokak
bir uçtan öbür uca uğultu
enflasyon –yasa gücünde kararname –sıkıyönetim
–vur emri
görünmeden geçiyor aralarından
her zamanki eylemini yapmaya
koynundan çıkardığı kaput beziyle
bir kalıp sabunu bırakmaya
uğultunun ayakları dibine
sabahları erken kalkıyoruz artık
dünyanın bir yanı karanlıkken
bir yanı her zaman aydınlık.
(REQUIEM/Zamandışı-Sessizlik Saati’nden)