Sabah sabah aklımda deli düşünceler

bir düşünsene sevgili okur, fısıltı rüzgarları sana neler bıraktı, sen neler biliyorsun acaba bilmemen gereken! Ya da senin hakkında kimsenin bilmediğini düşündüğün neler geziyor kulaklarda ve senin haberin yok

HİCRAN AYDOĞDU
Çöküyorum denizin kenarında bir masaya. Sanırım kendimle kalmaya ihtiyacım var. 
Mekan tüm kurallara uymuş, artık tüm masalar iki kişilik.
Yan masadakilerden birini tanıyorum. Otururken, uzaktan hafifçe selam verdi, sanırım o da beni hatırlıyor; alıp selamını arkamı dönüyorum. Tam yüzümü denize dönmüş, kendimle baş başa kalmış, kendimi sorguya çekecekken, kulağım kaçıyor yan masaya. Sanki şehrin dokusu ile örtüşüyor yan masadaki sohbet. Görgüsüzce koyuyorum kulağımı yan masanın ortasına. Bir anda sohbet üç kişilik oluyor.
Onlar konuşuyor ben içimden cevap veriyorum.
Edebiyatta demokrasi bekleniyor diyor biri,
Biri cevap veriyor edebiyatta demokrasi yoktur diyor.
Ben arsızca içimden, demokrasi bu ülkede uzun süredir yok diyorum.
Ekonomik olarak yoksulsan, edebiyatta da yoksulsundur diyor biri.
Ben içimden Nâzım Hikmet diyorum, Yakup Kadri diyorum, Yaban diyorum Yaşar Kemal diyorum, İnce Memet diyorum
Kadınlar özgür olmalı diyor uzaktan tanıdığım olanı, gözümün önüne karısı geliyor, kimsenin yüzüne bakmadan markete gidip gelen, hiç gülümserken görmediğim en fazla kocası kadar tanıdığım ama mutsuzluğunu uzaktan hissettiren kahverengi pantolonlu kadın.
Sonra birden fısıltı rüzgarı ile kulağıma gelen, adamın gecenin bir yarısı bekar kadın arkadaşlara taciz gibi iltifat mesajları attığı haberleri düşüyor belleğimden masama.
Ne kadar çok şey biliyorsun sen diye kendime kızdıktan sonra, dönüp adama,  kadınlarla ilgili hiç bir düşünce senin ağzına yakışmıyor diyesim geliyor.
Hep bu fısıltı rüzgarları yüzünden ne çok gereksiz bilgi taşıyor kulaklarımıza. Bu satırları okurken, bir düşünsene sevgili okur, fısıltı rüzgarları sana neler bıraktı, sen neler biliyorsun acaba bilmemen gereken! Ya da senin hakkında kimsenin bilmediğini düşündüğün neler geziyor kulaklarda ve senin haberin yok.
Şimdi seçimlerden bahsediyorlar, haberlerde duyduklarından öte gitmeyen siyaset bilgileri ile oracıkta vatan kurtaran sığ planlarını dinliyorum.
Bir anda yandan geçen genci süzüp ne olacak bu gençlerin haline geliyor sohbet, ben hemen savunma kalkanlarımı kaldırıp biz neyiz ki gençlikten ne bekliyoruz diye söyleniyorum içimden.
Az kaldı galiba sandalyemi çevirip çökeceğim yanlarına, pat diye oturup masalarına: Bu ülkede edep nerede başlar, namus nerede biter? Ahlaksızlık yapan mı daha kötüdür, görüp kabullenip normalleştiren mi? Orucu ne bozar ne bozmaz?
Cehenneme çok sevişenler mi gidecek yoksa çok yalan söyleyenler mi? Dünyadaki kötülüklerde bizim ne kadar payımız var? Yaşananları anneannelerimiz görse onlarda bir süre sonra normal karşılar, uyarlar mı yeni nesle… diye pat pat pat sorular sorup beyinlerini yakasım geliyor.
Sabah sabah aklımda deli düşünceler…
PAYLAŞMANIZ İÇİN