Oradaydım, köylülerin gözlerindeki öfkeyi gördüm…

Ellerine, ayaklarına, yüreklerine sağlık o köylülerin. Birçoğu hasatı bırakıp gelmişlerdi. Kendileri orada, akılları harmandaydı. Yetmişlik neneler, seksenlik dedeler, dadalar, gençler, genç kızlar… Köylerinde maden istemediklerini tek tek imzalayarak tutanağa geçirtirken hepsi da kararlıydılar.

MECİT ÜNAL
mecitunal@gmail.com

“- Siz kimden yanasınız?”

Eskimiyen’in 16 Temmuz 2020 günlü haberinde yer alıyordu bu söz.

Haberde, Balıkesir’in İvrindi ve Altıeylül ilçelerine bağlı Gökçeyazı, Sarıalan ve Sofular köylerini içine alan 1500 hektar büyüklüğündeki orman ve tarım alanında gerçekleştirilmek istenen altın madeni projesiyle ilgili bir ÇED (Çevre Etki Değerlendirme) toplantısı yapıldığı bildiriliyordu.

1500’ü 10’la çarpın siz, sonra da 1000’le… Alanın büyüklüğü işte o kadar metrekare…

“SİZ KİMDEN YANASINIZ?”

Ben de oradaydım.

Toplantıyı başından sonuna kadar izledim.

Haberde de belirtildiği gibi köyleri maden alanında kalacak olan köylüler şirketin yalanlarına kanmadı.

Madenin vereceği zararları soran köylülere cevap veremeyen şirketin maden mühendisinin çizdiği pembe tabloya aldanmadılar.

Madenci şirket yetkilisinin köylerine hiçbir zarar gelmediği, gelmeyeceği açıklamasına şiddetle karşı çıktılar. Sondaj kuyusuna düşüp telef olan ineğin parasını ödemeyen şirket doğacak hangi zararı karşılayacaktı!?

Köylülerin konuşmasına müdahale eden, sözlerini kesen Çevre İl Müdürlüğü yetkilisine de ağzının payını verdiler:

“Siz kimden yanasınız?”

Sonra kürsünün etrafı çevrildi. İl müdürlüğü yetkilisi, “madene hayır diyen herkesin imzasını alacağını” açıklamak zorunda kaldı.

AKILLARI HARMANDA

Öncelikle ellerine, ayaklarına, yüreklerine sağlık o köylülerin.

Birçoğu hasatı bırakıp gelmişlerdi. Kendileri orada, akılları harmandaydı.

Ben orada, o köylülerin gözlerindeki öfkeyi gördüm…

Köylerinde maden istemediklerini tek tek imzalayarak tutanağa geçirttiler .

Tutanağa imza atışları ise ayrıca görmeğe değerdi. Toplantı masasında, duvarda, dizlerinin üzerinde…

Yetmişlik neneler, seksenlik dedeler, dadalar, gençler, genç kızlar…

Nasıl da kararlıydılar.

(Bkz. http://eskimiyen.com/koylu-sirketin-yalanlarina-kanmadi-altinci-sirket-husrana-ugradi/)

“YETER GAYRIK!”

“ÇED toplantısı köylülerin zaferiyle sonuçlandı” gibi hamasi sözler edecek değilim. Bu uzun ve sancılı bir süreç.

Ancak bu “siz kimden yanasınız”sözünün, yakın gelecekte şimdiye kadarki benzer sözlerden çok daha ağırlıklı bir yer edineceği kanısındayım.

Bir kere, tekil değil.

Ve… bireysel hiç değil.

Bir olgu birkaç yerde eş zamanlı ortaya çıkıyorsa ortada bir genelleşme durumu var demektir.

Konya’nın Ilgın ilçesindeki Çavuşlugöl köylülerinin önce AKP’li milletvekiline –kendi seçtikleri vekile,- sonra da mülki amire, kaymakam’a yani devlete, yani mevcut iktidara söyledikleri söz de bu aslında:

“Yeter gayrık, siz kimden yanasınız?”

TÜM KÖYLÜLER ADINA

Sorun ister kömür, ister altın madeni, isterse HES, RES ya da JES olsun; işsizlik, geçim sıkıntısı ya da açlık yoksulluk olsun; köylünün, yani halkın burasına geldiğinin bundan daha açık bir ifadesi yok.

O köylü, geçimlerini sağladıkları üç-beş dönüm tarlalarına, meralarına, bahçelerine, hayvanlarını suladıkları göletlerine acele kamulaştırma kararlarıyla el konan tüm köylüler adına söz alıyor:

“Siz kimden yanasınız?”

Şehrin valisine soruyor.

İlçenin kaymakamına, jandarmasına soruyor.

Köylü dalından bir yaprak koparsa Azrail kesilen…

Madenciye geldi mi dönümlerce ormanın katledilmesine izin ve emir veren orman müdürüne soruyor.

İçtiği suyu maden şirketine tahsis eden DSİ müdürüne soruyor.

Bunların hepsinden aldığı olurla toprağının, havasının, suyunun elinden gitmesine onay veren, ne çevreden ne de şehircilikten zerre kadar anlamayan çevre ve şehircilik müdürüne soruyor.

“Siz kimden yanasınız?”

HEPİMİZE SORULMUŞ SORU

Ve sadece hükümete değil muhalefete de soruyor:

“Siz kimden yanasınız?”

Herkese, hepimize sorulmuş bir sorudur bu.

O köylü…

Yani halk…

Bu soruya verilecek cevaba göre koyacak, yeri geldiğinde tavrını.

Peki,“Siz kimden yanasınız?”

Fotoğraflar: Çiğdem Çimen