Onlar her zaman EM, EF, Ö’ydüler, siz anlamadınız!

HALDUN ÇUBUKÇU

Ahmet ile de tartıştık, Ahmet Rüştü Olcay Bodrum’da ya, Bodrum halkının devrimin şanlı yolundakini eylemiyle ajite olmuş bir vaziyette, hatta gişeyi bile aramış; zafer duygusunu sağlama alıp tadıyor, Bodrum Bodrum olalı böyle bir mücadele görmedi diye 🙂

Bir kere 0 bilet olayı yok. 400’ün üzerinde bilet satılmış, yoksa 700 müydü? Korona var ve bilet fiyatları herhalde ortalama –en az- 400 liradan az değildir.

Falan filan da…

Ama ne oldu ki?

Bu tepki, bu yoğun bombardıman neden?
Em Ef Öö’de ne değişti?
Hiçbir şey! O kadar hiçbir şey ki, onurlu sanatçı bilet alan yalnızca bir kişi bile olsa iade etmeyi düşünmeden çıkar ve o tek kişiye ya da kaç kişiyse sanatının alıcısı, verdiği paranın hakkını ödemeye çalışır.
Ama Mazhar, Em oluyor burda, 70 binden aşağıya razı olmayınca konser iptal olmuş.

Ama değişen ne?
Bir kere, adlarını bile Amerikanca söylettirdiler, Me Fe Ö değil, Emm Eff… Ö’nün Amerikancası olmadığı için Özkan Öö kaldı.

Ama her zaman tam öyleydiler zaten…

Leyla’dan geçme faslındaydılar; “Mevla’yı bulma yollarında”

Melodinin tinselliğiyle eller havada, iki yana sallanarak kendinizden geçmiş bir vaziyette “dinlediğiniz” için hangi yolda olduklarını anlamadınız. Daha o zaman söylemişlerdi. E vallahi siz anlamadınız.

Dumana, “radikal” partilere, hatta dedikodulara bakılırsa orjilere bile varan “leyla”larda namları yürümüş bir zamanlar. Bu tür bir “radikalizm” karşıtına hemen uzanır, “arınmaya”, leyladan geçme yolları, yol ki tarik’tir, Mevla’yı bulma çabası içerir; kimi ilgilendirir ki; önceki hayatlarında sanki “Doğu Kızıldır” ile “Enternasyonal”i söylemişlerdi!
Ya da Sakarya Marşı’nı!

Sonra bir takım sosyetik cemaatlerle ilgileri filan yazıldı, konuşuldu. Ben bile duydum.

İki şarkıları durur bende, Güllerin İçinden ve Bu Sabah Yağmur Var İstanbul‘da… Bunları hiç anımsamadan da yaşayabiliyorum, çoktandır dinlememiş olduğumu anladım. Yapıt yaratıcısından hem büsbütün ayrı bir şeydir, hem de son derece bağımlı bir şey. Birkaç şarkılarını her zaman zevkle dinleyeceğim.

Dinlemesem ne olur, çok mu üzülürler? Amerika’da benim için acı mı çekerler?
Amerika mı?
Em, Ef, Öö bu Mevla arama yollarında ara ara da Amerika’ya gitti. Bilmeyeniniz mi var!

Türk Pop Müziği içinde Amerikan aşkı en depreşmiş guruptur; belki de benzersizdir… Hem de Mevla’yı ararken… Öyle ya Mevla’nın nerede bulunacağını kim bilebilir? New York sokaklarında olamaz mı?

Bir hayıflanış iç çekişi gibi New York sokaklarında söylerler şarkılarını… Ve macera dolu Amerika… di mi ama…

Amerika’ya I love you’larıdır iki şarkıları da…

Hiçbir şekilde itham etmiyorum; ama sadece bir kayıt koymak için; kesinlikle Em, Efff… Feee… Tuuuu… lahhhhh hoca hazretleri yüksek ekselansları, aziz mübarek zata da çıkmış olsa gerek bir ara yolları Mevla’yı ararken. Ööööö ile…

Kimin çıkmadı ki; aşırı Laikçi Kemalistlerle sosyalistlerin dışında…

Canım AKP’liler; nasıl feryat figan Hocaefendilerine sahip çıkarlardı… Em Ef Öö Leyla’dan geçip mevlayı ararken ona da bi uğramış uğramışsa, çok mu?

Yani onlar her zaman öyleydi.

Ayrıca bu da onların en doğal hakkıdır.

Her sanatçının kendi, bu dünya ve öteki dünya ve de Arasat görüşüne sahip olması; mecbur mudur benim sevdiğim siyasetçileri, liderleri sevmeye, kimi seviyorsa severler; açıklamaları son derece doğaldır; haklarıdır.

Kaldı ki o meşhur “Selanik’ten Anıtkabir’e” mesajı benim değil diyor Em…

Peki bundan sonra ne olacak?

İstanbul konserlerine takmış şimdi bazı ablalarımız, abilerimiz… En sonda o takıntının eseri bir sosyal medya çağrısının görselini de koydum.

Haydi İstanbul, diyorlar, haydi bir “0” da sen ver!

Ah ki ahhh…

Bir de Norveçlilerin Hamsun’a tavrı dolaşıp duruyor medyada. Hitler ile işbirliğini savunmasından sonra, evinin önüne yığılan kitap dağını.

İyi de orada olay son derece vakur, sessiz ve müthiş gelişiyor. İnsanlar tek söz söylemeden kitaplarını evinin önünde bir yığın haline getiriyorlar.

Biz bunu yapabilir miyiz?

Öyle ya Em Ef Öö’nün yüzbinlerce plağı, kaseti, dvd’si filan olmalı bir yerlerde. Götürüp Em’in evinin önüne bırakın mesela…

Biz ve bu tür bir eylem!

Evinin önüne gidince, bağırmadan olmaz, slogan filan atılır; bu iyidir, çünkü düpe düz sövülmeye başlanacaktır az sonra, tükürmeler de öyle, ellerdekiler pencerelere kapılara fora edilebilir…

Bu konudaki en önemli fark Norveç halkının büyük çoğunluğu işbirlikçi Quisling rejimine karşı olmasıydı. Bir bütün halinde davranabiliyorlardı.

Em Ef Öö’yü sevmeme, 0 bilet kampanyası, memleketin bi yarısında da Em Ef Öö’ye sahip çıkma kampanyalarına yol açacak gibi.

Etki tepki yasası diye bir şey ve Em Ef Öö ile aynı dünya görüşüne açılan, aynı Tayyip Erdoğan’ı Leyla’dan çok Mevla’ya yakın derece de seven milyonlar var. Şimdi ezici çoğunluğu CHP’li kardeşlerimin bu salvolarına karşı, 10 bin yüz milyon bilet kampanyaları açarlarsa ne olacak?
İstanbul konseri tıklım tıklım olursa… Eyy CHP’li cemaat hemen Aziz Nesin’in Yüzde 60 aksiyomunu dolayacaksın diline yine. Ama Aziz Bey’in CHP için ne söylediğini hiç duymamış ol…
Aziz Nesin haklı çıkacak kesin; ama hangi kitle için, o ayrı!

Pekiy, 0 bilet durumu gerçekleşirse… Ya da, ‘sıfır’ olmaz da internetten bilet satışı diye bir şey varken, yine çok az satışta kalırsa ne olacak?
Mutluluk ve bahtiyarlık, muzaffer çıkmanın esenliği filan…
Aslında; Em Ef Öö’ye sahici hiçbir şey olmayacak. Biraz az para kazanacaklar ama reklamlarla telafi edilir; hem de kat be kat…
Mevla boşuna aranmaz. Faydalı bir süreçtir. Mevla, insan bilincinin benzersiz biçimde yoğunlaştığı çıkar ifadesinin özgül biçimidir; maddi olarak da manevi olarak da.
Kimi anlar “sanat” yapar, çoğu da anlamaz “tantana” yapar.
Bazan bizim cenahtan acayip karnım ağrıyor.

Kandırıldığınızı mı hissettiniz.
iyi o zaman, bundan sonra sahici türküleri dinleyin, en son 1950’lerde bestelenmesi biten şarkıları; caz dinleyin anadolu rock dinleyin, klasik müzik dinleyin…
Onlar kandırmaz.

Bu tür paylaşımlar, çağrılar o kadar aptalca ki… Çağrıyı kime yaptığınızı düşününce bile anlarsınız o aptallığı