Masumiyet Karinesi ve Linç ‘Kültürü’

Aslında ülkemizde cezaların son derece yeterli ve yüksek olduğunu söylemeliyiz. Ama saçma sapan aflar, ceza infaz yasaları, hükmün açıklamasının geri bırakılması, iyi hal indirimleri gibi işlerle en azılı suçlular bile ne yazık ki kısa sürede içeriden çıkarlar

 

AV. CEM BAYINDIR

Birkaç gün önce, iki küçük çocuğun istismar dosyasındaki tahliye kararlarını insanlar sosyal medyada tartışılıp durdular.
Yargıcın adını vererek hedef gösterenler, anne ile üvey babanın linç edilmesini isteyenler, idam gelsin diyenler çoğunluktaydı. Birkaç itiraz dışında bu denli yaygın bir hukuk isyanı sanıyorum hem ülkede hukuka güvenin olmamasından hem de genlerimizden gelen bir durum.

Biz, suçluların idam edilip hainler mezarlığına gömülmesini isteyeni de gördük, bir milletvekilinin annesinin cenazesinin gömülmesine izin vermeyenleri, mezardan çıkarıp parçalamak isteyenleri de… Hukuka güven ne denli az olursa olsun, bu küçük çocukların olayında da bu anlayışın egemenliği hissetmek mümkün.  

Bir hukuk devletinde adaletin dışında, adaleti çoğunluğa uygulatan ikincil bir yol olabilir mi?
Linç anlayışı, hukuksuzluk demektir. Linç, haksızlığın, adaletsizliğin doğallaşması, normalleşmesi, meşrulaşmasıdır… Linçte, vicdandan ve akılcı tutumdan söz edilemez. Bana göre, idam da linç de insanoğlunun bilinçaltındaki şiddetin dışa yansımasıdır…

Bu kültür, çoğu zaman gözümüzün önünde uygulanmış, çoğu kez de yetkililerin göz yummasıyla facialara yol açmıştır. Hukuksal açıdan, bitmemiş bir yargılamada sanıklar için idam istemenin; otel odalarında insanları yakmaktan, şehit cenazesinde bir parti liderini parçalamaktan özde ayırdı yoktur. Dava sonunda yargılanan kişilerin kararlarının kesinleşip onanması ve hak ettikleri cezaları almaları “adaletin sağlanması” demektir. Bunun dışında bir çözüm aramak hem tehlikeli hem de yargının getirildiği yer bakımından oldukça üzücüdür.

Yıllar yılı bizi yöneten muhafazakar iktidarların kişisel çıkarları için, kendine uygun düşünmeyenleri, aleyhinde eylemlerde bulunanları, düşünce üretenleri hedef göstermeleriyle iyice yerleşen ve bu yönüyle siyasallaşan ve çoğunluk faşizmine dönüşen bu anlayıştan, linç kafasından öncelikle kurtulmamız gerekiyor.

Bu anlayış hukukun yerini alırsa, önüne gelen, linci her an, her yerde ve olasılıkta uygulayabilir. Çünkü linç haklı ve hakkı olduğuna inanan bir çoğunluğun hukuk kurumu yerine geçip, az sayıdaki kişiye uyguladığı denetimsiz bir cezadır, azınlığa karşı infazda bulunmasıdır.

1930’lar Amerika’sı. Doğuştan suçlu, günahkar, kötü siyahilerin linç edilmesi töreninde mutlu, masum, vicdanları temiz beyaz Amerikalılar tarihe poz verirken

Ne yazık ki, özellikle doğu toplumlarında ezilenler hiyerarşisinde zaman içerisinde güçlenen herkesin, ilk fırsatta olası bir linçin başını çekmesi de sık görünen bir durumdur. Oysa doğru olan, hukuksuzları, onların silahlarıyla vurmak değil adaletle yargılanması için adalete teslim etmektir.

Anayasamızın 38. maddesinde, “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz.” şeklinde düzenlenmiş bir masumiyet karinesi vardır. Yine, anayasamızın 36. maddesinde ise herkesin iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmektedir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6/2. maddesi de “bir suç ile itham edilen herkes, suçluluğu yasal olarak sabit oluncaya kadar suçsuz sayılır” der.

Özetle, bir kişi, dünyanın en büyük canisi, katili, teröristi de olsa; dünyadaki en alçakça, en yüz kızartıcı suçu işlemiş de olsa, yargılama sonuna değin masum sayılır. Örneğin geçmişte İmralı’daki davada yargılanan terör örgütü lideri Öcalan’ın davasında mahkeme başkanı Turgut Okyay dünya yargı tarihine geçecek bir yargılama süreci yönetmiş, sanığın Ermeni olup olmadığı biçiminde bir soru sorması istendiğinde, sorunun yargılamayı ilgilendirmediği ve sanığın kişilik haklarına saygısızlık olduğunu belirterek bunu kabul etmemiş, sanığın tüm yargılama boyunca kendisini ifade etmesine, savunmasına izin vermiştir.

İşte ülkedeki tüm yargılamalar bu çerçevede ve adalet içerisinde yapılmalı; hırsızlık faili de, cinayet faili de, tecavüz faili de, terör faili de adaletin emin ellerinde yargılanmalı ve verilecek kararın adil olduğuna herkesin inancı tam olmalıdır. Bunun için de yargıya güven ilk koşuldur…

Aslında ülkemizde cezaların son derece yeterli ve yüksek olduğunu söylemeliyiz. Geçenlerde, uyuşturucu davasından çıkan bir avukat arkadaşım, savunduğu sanığın 37 yıl ceza aldığını söyledi. Bu normal bir ülkede çok yüksek bir cezadır. Ama ülkemizde saçma sapan aflar, ceza infaz yasaları, hükmün açıklamasının geri bırakılması, iyi hal indirimleri gibi işlerle en azılı suçlular bile ne yazık ki kısa sürede içeriden çıkarlar.

Çocuklarımıza karşı işlenen suçlarda, bu sapkın ve ahlaksızların, hak ettikleri ve yüreğimizi soğutacak en ağır cezaları almaları hepimizin dileği, hepimizin ortak düşüncesidir. Cinsel suçlar hele de yaşı küçüklere karşı işlenirse çok ağır cezalar kaçınılmazdır, yeter ki af, infaz gibi indirim nedenleri dışında tutulsun…

Ancak dosyayı bilmeden, savunmaları okumadan, bilirkişi ve adli tıp raporlarını görmeden yargısız infaz ya da linç etmek topluma bu tehlikeli anlayışı iyice kanıksatmak demek olacaktır. 

Hele de bizim gibi, çeşitli kutuplara bölünmüş toplumlarda, bu kutuplar arasındaki kin ve nefret, keskin bir ustura ağzı gibi sürekli bileyleniyorken, bunu yapmak çok tehlikeli sonuçlar doğurabilecektir.

Arthur Koestler’in İspanya İç Savaşı’nı anlattığı, “İspanya’da Ölüm Güncesi” yapıtında anlatılmak istendiği gibi toplumlar; ölümü kutsayan tehlikeli kişilerin eliyle bu türden şiddet boyutuna çekilirse ve oluşturulmuş kutsal kavramlarla, kimi devleti, kimi ideolojiyi, kimi dini, kimi ahlakı, kimi kralı korumak gibi gerekçelerle bu türden hukuk dışı işler meşru, yasal ve doğal bir hak gibi görünmeye başlanırsa ne yazık ki sonu alınmaz büyük felaketlerle karşılaşabilirler.  

Her insan, özellikle de hukukçular, şiddetin karşısında olmalı, linç, yargısız infaz gibi hukuk dışı işlerin yanlışlığını, hukuku savunmanın, suçluları savunmak olmadığını topluma anlatmayı görev bilmelidir.

 

ÜLKEMİZDEN BAZI LİNÇ MANZARALARI

Ana muhalefet partisi lideri, linç edilmeye ramak kala    

Şanlı 15 Temmuz asker linçleri

 

Kedisini öldürüp kendini linç etmek istediler

 

Çinlileri linç etmek niyetiyle Korelileri darp eden milliyetçi, muhafazakar insanlığımız
Adapazarı’nda mevsimlik Kürt işçileri Türkleştirmeye çalışan yiğit milliyetçiler

PAYLAŞMAK İSTERSENİZ