Maduro Chavezci yoldan ayrılıyor

Maduro’nun on gün önce sürpriz bir şekilde kendine bağlı meclise sunduğu “Abluka karşıtı kanun” (La Ley Anti bloqueo) sosyalistlerin yoğun itirazları arasında onaylandı. Yasaya karşı tepkiler 7 Ekim akşamı başlatılan Twitter protestosunda #NoApruebo başlığıyla ulusal TT oldu.

Maduro’nun on gün önce sürpriz bir şekilde kendine bağlı meclise sunduğu “Abluka karşıtı kanun” (La Ley Anti bloqueo) sosyalistlerin yoğun itirazları arasında onaylandı. Yasaya karşı tepkiler 7 Ekim akşamı başlatılan Twitter protestosunda #NoApruebo başlığıyla ulusal TT oldu. Söz konusu kanunun yasa yapma yetkisi tartışmalı Maduro’ya bağlı “Kurucu Meclis”de (Asamblea Nacional Constituyentes) onaylanmasının yanı sıra seçimlere iki aydan kısa süre kala gerçekleşmesi dikkat çekti.

ABD ambargosunu aşma iddiasıyla sunulan fakat özel ve yabancı sermayeye tanıdığı olanaklarla Chavezci politikadan tamamen ayrıştığı anlaşılan kanun ABD’ci sağ muhalefette memnuniyetle karşılandı. Muhalefette Maduro’nun artık ekonomiye sermaye kesimlerini katma noktasında ikna olduğu yorumları ağırlık kazandı.

“İKTİDARDA KALMAK İÇİN ANAYASAYI BOZUYORLAR”

“Bu yasa, hükümetin içinde bulunduğu felaketin tanınmasıdır” yorumunda bulunan Anayasa hukuku uzmanı Juan Manuel Raffalli “İktidarda kalmak için anayasayı bozuyorlar” dedi. Raffalli devlet başkanının edindiği bu yetkiyle yasal normların ortadan kalktığını, başka bir deyişle hangi yasanın kendisini rahatsız edip etmediğine göre hangi yasayı uygulayıp uygulamayacağına karar verebileceğini ifade etti. “Tüm belgeler gizli hale gelir. Anayasada öngörülen bilgi edinme hakkı havada kalıyor” diyen anayasa uzmanı, yasanın bu açıdan anti demokratik olduğunun altını çizdi. Avukat Rafalli ayrıca yasadaki ifadelerin net olmadığını ve kötü ellerde ulusal çıkarlar aleyhine rahatlıkla kullanılabileceğini söyledi.

On sosyalist partinin oluşturduğu “Devrimci Halkçı Alternatif”(Alternativa Popular Revolucionaria) adlı cephe ise yasaya karşı bir bildiri yayınladı. Bildiride şu ifadeler yer aldı:

“Bu yasa, devlet başkanına, kendi takdirine bağlı olarak yasal normları ve yargı kararlarını “uygulamadan kaldırma” ve Venezuela devlet petrol şirketi PDVSA’nın ekonomik, siyasi ve stratejik egemenliğinin korunmasıyla ilgili bazı anayasal maddeleri “muaf tutma” yetkisini vermektedir. Bu açıdan anayasanın 303. Maddesine aykırıdır. Aynı şekilde ulusal kamu bütçesinden bağımsız olarak yönetilen fonların yaratılmasına izin verdiği gibi, bu yasanın uygulanması kapsamında elde edilen ek gelirin ihtilaflarında çözüm için yabancı tahkim mahkemelerine başvurmak gibi, yalnızca özel sermayeye ve yabancı yatırıma ayrıcalık tanımaktadır.

Böylelikle Abluka Karşıtı Yasa, Ulusal Yürütmenin kapasitelerini ve yetkilerini diğer kamu yetkilerinin bile üzerinde artırarak, bu yasa çerçevesinde yürütülen bilgi, çalışma, müzakere, dosya ve sözleşmelerin açıklanmasını sınırlar, bu nedenle, halk denetimine erişimi kısıtlar ve sansürü teşvik etmektedir.

Bu anlamda, yasa Venezuela’ya yönelik yaptırımların etkilerini hafifletmek için gerekli araçları sağlamaktan uzak, ulusal burjuvazinin, toprak sahiplerinin, yabancı sermayenin yararına bir dizi teslimiyet içeren, Chavez karşıtı bir yasadır ve ulusal kaynakları yağmaya açmaktadır.”

YASA, ABD AMBARGOSUNA KARI ÖNLEM İÇERMİYOR

Bu yasa çıkmadan çok önce 2020 başlarında finans çevrelerinden gelen haberlere göre Maduro yönetimi yabancı petrol şirketleriyle görüşmeye başlamıştı. Bolivarcı yönetim, anayasaya göre devletin kontrolünde ve sahipliğinde olan petrol ve gaz rezervlerinin işletmesini yabancı şirketlere devretmeye hazır olduğunu bildirmişti. Buna göre Maduro tümü devlet petrol şirketi PVDSA’nın yönetiminde olan ulusal rezervleri uluslararası petrol şirketlerinin kontrolünde işletmeyi önerdi. Venezuela’nın görüşmeleri sürdürdüğü şirketler tam olarak bilinmese de içinde Rus Rosneft PJSC, İspanyol Repsol SA ve İtalyan Eni SpA’nın olduğu kesinlik kazandı. Fakat Maduro hükümetinin bu taahhüdü yeterli görülmemiş olacak ki şirketler ülkeden çekildi.

Bununla beraber ambargoya rağmen ABD Hazinesi 20 Ocakta aralarında Chevron, Baker Hughes Co., Halliburton Co., Schlumberger Ltd. ve Weatherford International Ltd.’nin bulunduğu beş Amerikan şirketinin Venezuela’da petrol ticareti yapması için verdiği lisansı uzattı.

Aslında petrolün yabancı şirketlere devri meselesi Venezuela’daki gelişmeleri takip edenler için sürpriz sayılmaz. Maduro yönetimi geçen yıl Mayıs ayında Chavez’den bu yana devlet denetimi altında olan dövizi ve ithalatı serbest bıraktı. Bu ülkede kısa süreliğine ticareti bir ölçüde canlandırdı ve sokakta rahatlamaya yol açtı. Ancak hazinede döviz rezervi tükenen, hiper enflasyon baskısı altında milli parası her hafta devalüe olan Venezuela’da bu karar sonrası piyasa tamamen dolar kullanımına geçti.

Yabancı tekellere ayrıcalık dışında ABD ambargosunu aşmaya yönelik hiçbir önlem içermeyen bu yasanın Chavezci siyasetten kopuşu ifade ettiği ortada. Eğer Guaido yönetimi ele geçirseydi bu yasanın aynısını çıkarabilirdi. Üstelik de gerçekten yabancı şirketleri ülkeye çekebilirdi. Şimdi ABD ambargo sebebiyle Bolivarcı yönetimi devrimin ilkelerinden ödün verecek kadar köşeye sıkıştırmışken ve Maduro’yu uluslararası arenada bu kadar şeytanlaştırmışken neden ipleri gevşetsin? Ayrıca sermaye hareketlerine serbesti sağlamanın Venezuela’daki sonuçlarını önceki dönemlerde gördük. Şimdi yeniden başa dönmenin ülkeyi daha fazla bağımlı hale getireceğine kuşku yok.