Liberal Komünistler, Kapitalist Müslümanlar, Akşenerci Solcular

Sağ milliyetçiliğin doruk noktasındaki Meral Akşener’i Cumhurbaşkanı olarak görmek isteyen solcular veya liberal ve anti Marksist oldukları halde aylık sosyalist dergi çıkaranlar da bu ülkede

 

DR. ABDULLAH KÖKTÜRK

Türkiye ideolojilerin birbirine karıştığı ilginç bir ülke. Emek sermaye çelişkisi tüm şiddeti ile yaşanırken, reel siyaset sınıf üzerinden yapılmadığından farklı ifade şekilleri ortaya çıkıyor. Örneğin, kendini solda gören, ancak içinde işçi düşmanı bir canavar besleyen çok sayıda tanıdığı var.  Son olarak Maltepe ilçesinde temizlik işçilerinin yaklaşık bir hafta süren grevinde bu düşmanlık belirgin hale gelmişti.

Kendini nasıl tanımlarsa tanımlasın, sonuç olarak, bir insanın ideolojisini, yetiştiği kültür ve üretim ilişkisi belirliyor. Üretim sürecinde o kişinin konumu, tüm bunlarda belirleyici olmakta.  Kendini solda gören küçük burjuva esnaf ve memurların, işçi dostu olmaları için sadece hümanist düşünceler yeterli değil. Sömürüye karşı olmalarının sağlam dayanakları yoksa, bir anda kendilerini bir anda işçi düşmanı olarak buluyorlar.

Akşener’i Cumhurbaşkanı Olarak Görmek İsteyen Solcular

Bir de laik ve seküler oldukları, ayrıca Atatürk’ü çok sevdiklerini için kendilerini solda gören ancak Kürt düşmanlığında MHP ile yarışanlar var. Bu grup HDP’ye oy vermenin hainlik olduğunu düşünüyor veya CHP ile HDP’nin olası bir seçim birlikteliğinde CHP’ye oy vermeyeceğini beyan ediyor. Çevrelerinde ana dili Kürtçeyi konuşanlara, “vatandaş Türkçe konuş” diye bağırmamak için kendilerini zor tutuyorlar.

Soldan sağa savrulmanın uç noktası ise, kendini solda görmelerine rağmen sağ milliyetçiliğin doruk noktasındaki Meral Akşener’i Cumhurbaşkanı olarak görmek isteyen “solcular”. İçlerinde buna karşı çıkanları Erdoğan’a hizmet etmekle suçlayacak kadar ileri gidenler de var. Şu anda ismini bile hatırlamayacakları Ekmeleddin İhsanoğlu’na yüzde 39’a yakın oy veren de bunların ekseri çoğunluğu idi.

Bir zamanların en büyük gençlik örgütü olan Türkiye Gençlik Birliği’ni ehlileştirip, pasifleştiren ve Türkiye’nin duyarlı insanlarını AKP’nin aktarma kayışına çeviren Vatan Partisi ve Aydınlık gazetesi çevresini bu yazıda otosansür uygulayarak pek eleştirmeyeceğiz. Ancak bu Vatan Partisi’nin AKP’ye eklemlendiği ve iktidarın her türlü baskıcı yöntemini destekledikleri gerçeğini değiştirmiyor. Bu çevre şu anda ulusalcı kesimde saygınlığını yitirse de, uzun bir müddet aynı kesimi konsolide edebilmişti.  

Liberal Sosyalistler

12 Eylül yönetiminin oluşturduğu emeği ve aydınları baskılayan rejimden çıkışta, her türlü özgürlük isteği sol gibi algılandı. Bu ortamda Türkiye’deki liberaller kendilerini sosyalist gibi gösterip bu dönemin ekmeğini yediler.

Adı her zaman gündemde olan bir ABD’li iş adamı var. Açık Toplum Enstitüsü’nün kurucusu George Soros. Soros, bir söyleşisinde Açık Toplum Enstitüsü ismini ünlü anti Marksist Karl Popper’in “Açık Toplum ve Düşmanları” kitabından esinlenerek koyduğunu söyler. Popper bu kitabında Karl Marx’ı kıyasıya eleştirir.  Soros’un Türkiye’deki bağlantısının ismi Açık Toplum Vakfı. Vakfın kurucuları içinde Murat Belge dahil birçok “sosyalist” var. Bunlar aynı zamanda solcu “Birikim” dergisinin de kurucuları ve yazarları. Birikim Dergisi’nin kapağında “Aylık Sosyalist Dergi” yazıyor. Yani bu ülkede anti Marksistler aylık sosyalist dergi çıkarıyorlar. 2007-2014 sürecinde AKP’nin işine yarayan birçok komplonun merkezi olan “Taraf” gazetesini de bunlar çıkardılar veya yazarları içindeydiler.  

DİSK ve KESK içinde de birçok liberal solcu bulunmakta. Bunların işlevi emek hareketini pasifleştirmek ve işçi sınıfının iktidara alternatif oluşturmasını önlemek. KESK Genel Başkanı’nın AKP’nin peşinde akil adam olmasını, DİSK’in Gezi’de işçileri uzak tutmaya çalışmasını hatırlatırım.

HDP’nin solculuğu ayrı bir makale konusu olarak incelenebilecek durumda. Etnik milliyetçiliği ve Kürt halkının sorunlarını duyurmayı yıllarca solculuk olarak gösterdiler. Halen de ESP ve EMEP dahil bir çok partiyi pasif durumda tutuyorlar.

Kapitalist Müslümanlar

Fakir halka patates ve makarna dağıtarak sosyal devletin gereğini yaptığını düşünenler de AKP içinde bulunuyor. İslamın bir tür sosyalizm olduğunu yıllardır savunan bu kesim, kapitalizmin nimetlerinin farkına vardığı için işledikleri günahları cami yaptırarak veya İslami vakıflara kaynak aktararak örtmeye çalışıyor. Bu kaynağı da kamu ihalelerinin kaymağını yiyen müteahhitlere işleri gereğinin birkaç misli fazlasına yaptırarak, aradaki farkın bir bölümüne çökerek yapıyorlar.

Serbest piyasanın rekabet kuralına uymayarak yaptıkları bu talan en çok bu kesimin başını ağrıtacak gibi. O kadar çok haksızlık ve hırsızlık yaptılar ki, bu iktidar gittikten sonra onlarca yıl siyasal İslamcı bir partinin iktidar olması imkânsız gibi gözüküyor. AKP’nin bu ülkeye en büyük katkısı da bu olacak sanırım.

PAYLAŞMANIZ İÇİN