Latin harflerine de karşı çık!

Aydınlık gazetesi eski yazarlarından Hikmet Çiçek, Vatan Partisi yöneticisi Serhan Bolluk’a açık mektup yazdı. Çiçek, Odatv’de yayınladığı yazıda “Serhan Bolluk, Batı klasiklerinin Türkçeye çevrilmesine karşıysan Latin harflerine geçişe de karşı çıkman gerekmez mi? O da Batıdan gelmedi mi?” diye yazdı.

ESKİMİYEN Haber

Aydınlık gazetesi eski yazarlarından Hikmet Çiçek, Vatan Partisi yöneticisi Serhan Bolluk’a açık mektup yazdı.

Hikmet Çiçek, Serhan Bolluk’un “Von Sadriştaynlar” başlıklı yazısındaki “1940’larda bir Batı klasiklerini Türkçeye çevirme furyası var. Tek başına masum ve gerekli gibi görünüyor. Ama Namık Kemal, Ömer Seyfettin aynı süreçte önemsizleştirildi. Kimliğimiz böyle böyle dönüştürüldü” (Aydınlık, 7 Ağustos 2020) şeklindeki sözlerine, “Batı klasiklerinin Türkçeye kazandırılmasına karşı çıkmak sosyalistlerin değil fakat ırkçı- Turancıların işidir” diye karşılık verdi.

Çiçek, Odatv’da yayınladığı yazıda “Serhan Bolluk, Batı klasiklerinin Türkçeye çevrilmesine karşıysan Latin harflerine geçişe de karşı çıkman gerekmez mi? O da Batıdan gelmedi mi?” diye yazdı.

Uzun süre Ulusal Kanal’ın haber müdürlüğü ve Aydınlık gazetesinin genel yayın yönetmenliğini yürüten VP yöneticisi Serhan Bolluk 7 Ağustos günlü Aydınlık’ta yazdığı yazıda, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’ın 150 yıllık modernleşme mücadelesine masal diyen sözlerini eleştiren  gazetenin yazarlarından Ferhan Bayır ile Onur Sinan Güzaltan’a karşı çıkmıştı.

Bolluk, “Kalın’ın sözlerine eleştiri, en olmayacak yerden, Aydınlık’tan geldi” diyerek şunları yazmıştı: “Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, bu son altı yılı “Bize yüz elli yıldır modernleşme adı altında başkalarının hikâyeleri anlatıldı. Artık kendi hikâyemizi yazma zamanıdır” diyerek özetledi. Tam da İstanbul Sözleşmesi denen AB cenderesi reddedilirken…”.

İşte Hikmet Çiçek’in açık mektubu:

Hikmet Çiçek

Okurken inanamadım.

Vatan Partisi yöneticisi Serhan Bolluk “Von Sadriştaynlar” başlıklı yazısında şöyle diyor:

“1940’larda bir Batı klasiklerini Türkçeye çevirme furyası var. Tek başına masum ve gerekli gibi görünüyor. Ama Namık Kemal, Ömer Seyfettin aynı süreçte önemsizleştirildi. Kimliğimiz böyle böyle dönüştürüldü.” (Aydınlık, 7 Ağustos 2020)

Bolluk, Kemalist Aydınlanma Devrimi’nin en önemli eylemlerinden biri olan Batı klasiklerinin Türkçeye çevrilmesini “furya”  diyerek küçümsüyor. Hasan Âli Yücel döneminde Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı olarak kurulan Tercüme Bürosu tarafından Batı klasikleri başta olmak üzere bin 247 eser Türkçeye kazandırıldı.

Kemalizm’in bu kültür devrimi, “çok partili hayat” denilen Bayar- Menderes diktatörlüğüne kadar yaklaşık yirmi beş yıl sürdü. Bu dönemin en önemli hedeflerden biri, modern bir Türk ulusu inşa etmekti.

SOSYALİST MİSİN YOKSA IRKÇI-TURANCI MI

Hasan Âli Yücel’in Milli Eğitim Bakanlığı döneminde 1940 yılında kurulan Tercüme Bürosu ile Batı klasiklerinin Türkçeye kazandırılmasına karşı çıkmak sosyalistlerin değil fakat ırkçı- Turancıların işidir.

Batı klasiklerinin Türkçeye çevrilmesine karşı çıkarsan,“Köy Enstitüleri komünist yuvasıdır ve kapatılması gerekir” diyen Nihal Atsız’dan, “Tabutluk işkencelerinin müsebbibi Hasan Âli Yücel’dir” diyen Yavuz Bülent Bakiler’den ya da “Köy Enstitüsü mezunlarından yazı hayatına girenleri Moskova Radyosu öve öve bitiremez” diyen Peyami Safa’dan hiç farkın kalmaz!

LATİN HARFLERİNE DE KARŞI ÇIK

Serhan Bolluk, Batı klasiklerinin Türkçeye çevrilmesine karşıysan Latin harflerine geçişe de karşı çıkman gerekmez mi? O da Batıdan gelmedi mi? Batıdan geldiği için bak kim karşı çıkıyor:

 26 Temmuz 2020 günlü Birgün’ün “Bilal Erdoğan harf inkılabını hedef aldı” başlıklı haberine bakalım:

“AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan, harf inkılabını hedef alarak ‘Yunanistan niye alfabesini değiştirmemiş? Japonya niye alfabesini değiştirmemiş? Çin niye alfabesini değiştirmedi? O zaman insan diyor ki demek ki gelişmenin alfabeyle bir alakası yokmuş’ dedi.”

CNN Türk’te Hakan Çelik ile Hafta Sonu programına konuk olan Erdoğan şunları söyledi:

“İlkokulda olduğum yılları hatırlıyorum. Çok net bir şekilde alfabemizden dolayı geri kaldığımız bize anlatıldı. O zaman sorgulamamıştım ama sonradan düşününce… O zaman komşumuz Yunanistan niye alfabesini değiştirmemiş? Komşumuz Gürcistan… Hadi Gürcistan’ı çok ileri bir ülke olarak değerlendirmeyelim. Japonya niye alfabesini değiştirmemiş? Çin niye alfabesini değiştirmedi? O zaman insan diyor ki demek ki gelişmenin alfabeyle bir alakası yokmuş. Sonra başka ülkelere bakıyoruz. Kıyafetini değiştirmeden gelişen de var. O zaman niye kıyafet değiştirmeyi gelişmeyle irtibatlandırmışız?”

TERCÜME BÜROSU’NUN SAYGIN ÜYELERİ

Millî Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel başkanlığında 1939 yılında Birinci Türk Neşriyat Kongresi toplandı. Kongre’nin hedeflerini gösteren 14 maddelik listede çeviri ikinci sırada yer almış, kongrenin çeviri konusundaki amacı ise şu şekilde belirtilmişti:

“Dilimize tercüme ettirilecek eserlerin, klasikler dâhil olarak, en lüzumlularının senelere ayrılmış bir planda tespit edilmesi ve bunların neşri için alakadarlar arasında iş bölümü yapılması.”

İlk Tercüme Bürosu’nun yedi üyesi Nurullah Ataç (reis), Saffet Pala (umumi kâtip), Sabahattin Eyüboğlu, Sabahattin Ali, Bedrettin Tuncel, Enver Ziya Karal ve Nusret Hızır’dı.

Hasan Ali Yücel’in önderliğinde “çeviri furyası” yapan Tercüme Bürosu’nun şu kadrosuna bakar mısınız:

Nurullah Ataç, Sabahattin Eyuboğlu, Halide Edip Adıvar, Adnan Adıvar, Sabahattin Ali, Reşat Nuri Güntekin, Cahit Sıtkı Tarancı, Orhan Veli, Oktay Rifat, Melih Cevdet Anday, Azra Erhat, Ahmet Hamdi Tanpınar, Vedat Günyol, Bedrettin Tuncel, Esat Sabri Siyavuşgil, Nusret Hızır, Hasan Ali Ediz, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Suut Kemal Yetkin, Orhan Burian, Erol Güney, Melahat Özgü, hatta dolaylı olarak Nazım Hikmet ve Zeki Baştımar.

Yücel’in bakanlığı döneminde, 1941-1946 yılları arasında yayımlanan çeviri eserlerin dökümü şöyle: 1940’ta 10, 1941’de 13, 1942’de 28, 1943’te 71, 1944’de 105, 1945’de 129, 1946’da 165.

1967’de, üyelerinin istifaları sonucunda kapanan Tercüme Bürosu’nun çevirdiği yapıtların toplamı bini aşmaktadır.

“ÇEVİRİ FURYASI”NIN TÜRKÇEYE KAZANDIRDIKLARI

Büro, 1941 yılında 13 çeviri kitap yayımladı. Giderek artan bu sayı 1950 yılı sonuna kadar yayımlanan eser sayısı 691, 1951’den 1966 yılı sonuna kadar yayımlanan eser sayısı ise 556’dır. Bunlar içinde Fransız klasikleri 308 kitapla listede en üst sırada yer alırken onu 124 eserle Modern Tiyatro Serisi, 113 eserle Alman, 94 eserle Yunan, 88 eserle Rus, 80 eserle İngiliz, 66 eserle Şark İslam klasikleri izler. 1940 ile 1960 yılları arasında Tercüme Bürosunun eserlerini en çok çevirdiği yazarlar; 30 eserle Platon, 22 eserle Balzac ve Shakespeare, 14 eserle Dostoyevski, 10 eserle Goethe, 9 eser ile Tolstoy ve 8 eserle Çehov oldu. Serhan Bolluk’un “çeviri furyası” diye küçümsediği eserler bunlar.

Hasan Âli Yücel’in şu saptaması önemlidir: “Bizde yenilik ve garplılaşma ilk önce Orduda olmuştur. En eskisi Mühendishane olmak üzere (1795), Tıbbiye (1825) ve Harbiye (1933) okulları, ileri düşüncenin ve müspet bilginin kaynaklarıdır. Hürriyet fikri, zaten, bilimden doğar. Cehaletten, ancak esaret doğar.”

Tercüme Bürosu, devlet eliyle gerçekleştirilen ilk ve son çalışmadır. Devlet içinde bir daha Tercüme Bürosu atılımı ölçeğinde bir çalışmaya tanık olunmadı.

Özel yayın evlerinden bazıları da klasiklerin çevirisine eğilmişti. Hür Yayın’ın okurlara sunduğu Dünya Klasikleri, Enis Batur yönetimindeki Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan Kâzım Taşkent Klasik Yapıtlar Dizisi, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları’nın Hasan Âli Yücel Klasikler Dizisi, Can Yayınları’nın Dünya Klasikleri Dizisi, Remzi Kitabevi’nin “Dünya Muharrirlerinden Tercümeler Serisi” ve son olarak Kırmızı Kedi Yayınları’nın “Klasikler” diz isi gibi.

HASAN ÂLİ YÜCEL KİMDİR

Hasan Âli Yücel (1897-1961): Öğretmen, eski Milli Eğitim Bakanı, Köy Enstitülerinin kurucusu. 16 Aralık 1897’de İstanbul’da doğdu. Sırasıyla Mekteb-i Osmani, Vefa İdadisi, Darülmuallimin-i Âliye’de (Yüksek Öğretmen Okulu) öğrenim gördü. 1922’de öğretmenliğe başladı. 1932 yılında Dolmabahçe’de toplanan Dil Kurultayı’nın ardından Türk Dili Tetkik Cemiyeti’nin (Türk Dil Kurumu) etimoloji kolu başkanlığına getirildi. 28 Aralık 1938’de 2. Celal Bayar hükümetinde Milli Eğitim Bakanı oldu. Refik Saydam ve Şükrü Saracoğlu hükümetlerinde de bakanlık görevini sürdürdü.

Hasan Âli Yücel döneminin Milli Eğitim Bakanlığı’nın en parlak dönemlerinden olduğu kaydedilir. Üniversite reformu, Köy Enstitülerinin kurulması, Tercüme Bürosu’nun kurularak dünya klasiklerinin Türkçeye çevrilmesi, resmi ve telifli ilk Türkçe ansiklopedi olan Türk Ansiklopedisi’nin ön çalışmaları onun bakanlığı döneminde gerçekleşti. Devlet Konservatuvarı’nın kurulmasında, Türkiye’nin UNESCO’ya girişinde, Üniversiteler Yasası’nın çıkartılmasında önemli katkıları oldu.

5 Ağustos 1946’da 7 yıl 5 ay sürdürdüğü Milli Eğitim Bakanlığı görevinden istifa ederek gazeteciliğe döndü. 1956’da Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları’nı kurdu ve yönetimini üstlendi. 26 Şubat 1961’de yaşamını yitirdi

Hikmet Çiçek