Claire’nin adı Troçki, Kamanev ve hatta Charlie Chaplin ile gönül maceralarına karışmıştı. Latife hanım bunu bilebilir miydi? Berthe G. Gaulis’e o kadar anlayışlı davranmışken diğerine neden o kadar sertti öyleyse?
AV. CEM BAYINDIR
Türk süvari birlikleri İzmir’e gireli birkaç gün olmuş. İzmir hâlâ yanıyor. Şehirde asayiş de tam anlamıyla henüz sağlanamamış. İşgal günlerinin acısını unutamamış olan Türkler; coşkuyla, gururla, delicesine zafer mutluluğunu yaşamaktalar. Düşmanla iş birliği yapmış olan kimi yerli azınlıklar da bu kargaşadan yararlanarak kaçmanın planları içindeler.
Öncü süvari birliklerini takiben Türk Ordusu komuta heyeti de İzmir’e gelmiş bulunuyor. Gazi Mustafa Kemal Paşa ve kurmay heyeti, Göztepe’deki Uşakizadelerden Muammer Bey’in konağından Kurtuluş Savaşı’nın son evrelerini sevk ve idare etmekteler. Konak karargâha dönüştürülmüş.
Yaverlerin, subayların, telefon ve telgrafların tatlı bir sarhoşlukla karışıp kaynaştığı bir ortamda; ev halkı, konuklarını memnun ve mutlu etmenin heyecanı ve telaşı içindeler. Olayların devamını İngiliz gazeteci Clare Sheridan’dan dinleyelim:
“… Nihayet maksadıma nail oldum. Gazi beni kabul edeceğini bildirdi. Otomobille beni onun misafir bulunduğu sayfiyeye götürdüler. Bu sayfiye bir sırtın üstündeydi. Sonu gelmeyen basamaklardan çıkmak lazım geliyordu. Yukarıdan bana bakıyorlardı. Nefes nefese taraçaya çıktım. Gençlerden mürekkep bir grup beni merasimle selamladı. Keskin mavi gözlü, sarışın bir adam gruptan ayrılarak elimi öptü. Hiçbir tebessüm yüzünü aydınlatmıyordu.”
Clare Sheridan, Çorçil’in (Winston Churchill) yeğeni, İngiliz gazeteci. Birinci Dünya Savaşı’nın ortaya çıkardığı sıkıntı ve buhranları yerinde gözlemek amacıyla bu inceleme gezisine çıkmış. Almanya ve Rusya’dan sonra da Türkiye’yi ziyaret ediyordu. Gazeteciliğinin yanı sıra usta bir yontucu da olan Sheridan her gittiği ülkenin liderlerinin büstlerini yapmayı da ihmal etmiyordu. Gazi’yle görüşmesinin asıl amacı da O’nun büstünü yapmaktı.
Çok büyük sıkıntılara katlanarak İstanbul’dan gelmiş beş gündür de karaya çıkma iznini beklemişti. İstanbul’dan güçlükle temin edebildiği çuvala sarılı bir teneke alçıyı bu amaçla hiç de erinmeden ite kaka, zar zor taşıyordu. Hemen büst işine koyulmaya hazırdı, yeter ki izin alabilseydi.
Dileğini Gazi’ye söyledi. Mustafa Kemal Paşa “vaktim yok” diyordu. Gazetecinin ısrarı karşısında “kendi evimde değilim, burada misafirim, ev sahibini çağırtayım” yanıtını verdi.
Clare Sheridan diyor ki: “Nihayet evin hanımı geldi. Kısa boylu, tıknaz bir kadındı. Fevkalade güzel gözleri vardı. Sonradan Gazi ile evlenen Latife Hanım’ın karşısındaydım. Bana sert sert baktı. Gazi birkaç kelime ile vaziyeti anlattı ve ona fotoğraf koleksiyonunu uzattı. Hanım sabırsız bir tavırla koleksiyonu alarak bakmadan masanın üzerine fırlattı. Kati bir ifadeyle: ‘vakti yok.’ dedi, mağlup olduğumu anlamıştım. Çünkü bir kadının düşmanlığına karşı yapılacak şey yoktur.”
Görevli subaylar gazetecinin dışarı çıkmasını bekletmeler. Gazeteci bir şey söylemeden tenekesini alarak konaktan ayrılır. Zorla taşıdığı tenekesini büyük bir kin ve öfkeyle kaldırıp denize fırlatır.
İLK YENİLGİ
Bu öykü de benzer. Bu kez Ankara’yız. Çankaya Köşkündeki bir çay partisinde konuklar arasında Berthe George Gaulis adlı Fransız kadın gazeteci-yazar da var. Zaman ilerleyip ortalık dinginleşince Mustafa Kemal Paşa, Fransız Gazetecisi Gaulis’ye yaklaşır. Gazi, bu kadını birkaç yıldır tanıyordu. Gaulis, Kuvayı Milliye günlerinde üç kez Ankara’ya gelmiş, Atatürk ile görüşmeler yapmış, dönüşünde de Anadolu Savaşını destekleyen coşkulu yazılar yazmıştı. 1921 yılının son aylarında da Ankara’da Gazi Paşa’nın konuğu olmuştu. Bu nedenle, çok iyi dosttular.
Bayan Gaulis, Mustafa Kemal Paşa’nın kendisine yaklaştığını görünce, bu sırada salondan çıkmakta olan Latife Hanım’ı eliyle göstererek:
“İşte sizin ilk yenilginiz!..” dedi ve sonra gülerek ekledi:
“Peki sizin, hani o bana uzun uzun anlattığınız ilkelerinize ne oldu?..”
Mustafa Kemal Paşa da gülüyordu. Küçük kahkahalar arasında yanıt verdi:
“Hepsini kendisi anlatacak!.. Konuştum.. Evliliğimizin hikayesini size anlatmayı vaad etti…”
Bu sırada Latife Hanım, konuklarını geçirmiş, salona dönüyordu. Madam Gaulis’yle gözgöze geldiler. İkisi de birbirlerini kadınca tartıyorlardı. Latife Hanım’ın üstünde, Paris’in en tanınmış terzilerinden birinin elinden çıktığı ilk bakışta belli olan bir giysi vardı. Cana yakın bakışlarla, gülerek Fransız Gazetecisine yaklaştı ve kusursuz Fransızcasıyla:
“Aziz Madam” dedi, “şimdi emrinizdeyim!.. Kocamın yaveriyim ben!..”
Latife Hanım böyle söyleyerek, Mustafa Kemal Paşa’ya hayranlığını, kocasıyla kurduğu ilişkisini, yaşamındaki yerini kısaca birçok sorunun yanıtını tek tümcenin içine sığdırmış oluyordu. Madam Gaulis:
“Sizinle birlikte bulunmak ne mutluluk!..” diyerek ayağa kalktı ve Mustafa Kemal Paşa’ya bakarak:
“Ne kadar haklı olduğunuzu, şimdi gözlerimle görüyorum…” dedi.
Kaynakça:
Latife Hanım ve Gazi’nin Heykeli, Ahmet Bayındır, 2006
Kemalizm Dergisi, Yıl: 2, Aralık 1963, Sayı:17
Gazi ve Latife, İsmet Bozdağ, 1999, Tekin Yayınevi