La havle!

Kara cehalet her zeminde sürünerek ilerleyen katran gibi, her geçen gün daha çok insanı (özellikle çocukları hedef alarak) zehirliyor. Bizse kendi cenahımızla konuyu konuşup oldubitti yapıyoruz. Salaklığımıza, vurdumduymazlığımıza, boş vermişliğimize aferin!

 

 

EMİNE SUPÇİN

Bir sokak röportajında gördüm. Kadınlara, İstanbul sözleşmesinin feshi konusunda ne düşündükleri soruluyor. Yanıtların hepsi siyasi; içerik konusunda bilgi, SIFIR! Aferin sana Türk kadını. Hiç değişmemişsin, diyesim geliyor. Tıpkı 5 Aralık 1934’te oylamaya katılan 258 milletvekilinin tamamının onayıyla seçme ve seçilme hakkının verildiğinden nasıl haberin olmadıysa, bugün de ilkin imza koyduğumuz ardından aşırı taassubun yıkıcı gücüyle tek bir kişinin onayıyla feshedilen sözleşmenin de içeriğinden haberin yok!
Ha çoğunluk sana hak vermiş, ha hakkın elinden alınmış. Aferin sana hala cahilsin. (Buna kendimi de dahil ediyorum. Çünkü bana düşen, en azından yan komşuyu bilgilendirmeyi ihmal ettim.)

İstanbul sözleşmesinin, kadının yaşama hakkına saygı olduğunu anlatamadık. Aile içi şiddete hayır demek olduğunu dile getiremedik.
İster ekonomik ister sosyal hayatta kadının varlığı ve eşitliği konusunda tüm toplumun bizzat devlet eliyle bilinçlendirilme görevi içerdiğini gösteremedik. Özellikle erkeğin ta çocukluktan itibaren eğitilmesini öngören, kız-erkek hepsinin bir olduğu ve eşit muamele görmesi gerektiğini okul kitaplarına geçiremedik.
Beraberinde aydınlanmayı ve insanca yaşamayı getirecek sözleşmeyi kara bağnazlığa kaptırdık. Hem de göz göre göre. Böyle diyorum çünkü şu gün karşı durduğumuz ‘gericilikle’ henüz savaşmaya başlamadık. Sosyal medyada bir iki laf edip görevimizi tamamladığımızı zannederek geri sıcak yataklarımıza giriyoruz. Zannediyoruz ki birileri duydu, öğrendi ve mission completed. Oysa kara cehalet öyle çalışmıyor, o her zeminde sürünerek ilerleyen katran gibi, her geçen gün daha çok insanı (özellikle çocukları hedef alarak) zehirliyor. Bizse kendi cenahımızla konuyu konuşup oldubitti yapıyoruz. Salaklığımıza, vurdumduymazlığımıza, boş vermişliğimize aferin!

Röportajda cehaleti çenesine vurmuş, zerre aklı olmayan ama birinin g.tünün kılı olmaya kendini adadığı için, “İçeriğini bilmiyorum ama feshedilmesi çok iyi oldu,” diyen gerizekalı karı (kadın denmez onlara ancak birine ‘karı’ olabilirler) sana da aferin! Hep böyle devam edin. Okumayın öğrenmeyin bilinçlenmeyin ve bir başka gerzek tarafından öldürülün, yasınızı biz tutalım!

Bir şey diyeyim mi? Biz hakikaten liderci bir milletiz. Birey olmaktan, bireylerden oluşan halk olmaktan bin ışık yılı uzaktayız. Memleketin yarısı liderini bulmuş durumda. O ne yaparsa iyidir, o ne yapsa evladır. Evliya gibi adam ne de olsa(!) Diğer yarısı ise bir lider çıksın, peşine takılalım; o ne yaparsa iyi olur, o nereye götürürse gideriz kafasında. Yani her iki kesim için de bir lider olsun biz onu takip edelim adanmışlığı söz konusu. Lider ihtiyacı eğitimsiz toplumlarda görülür. Lider ihtiyacı, cehaletin yükselişiyle doğru orantılıdır. Şöyle geçmişine baktığında hep cahil olduğunu, hep cahil bırakıldığını görmek ne acı.

Barbaros Şansal “B.kunuzda boğulun!” dediği gün ne kadar da haklıydı. Çünkü her geçen gün daha çok dışkılayan, aslı pislik – adı insan yığınları içinde cebelleşiyoruz. Yiyor içiyor ve sadece s.çıyorlar! Yetmezmiş gibi bir de sıvıyorlar. Biz de onların pisliği içinde boğuluyoruz. Pisleyenler boğulmayacaklar çünkü onlar zaten kendi pislikleriyle besleniyorlar.

Aysun Kayacı, çok haklıydın kızım. İçeriğini bilmiyorum ama feshedilmesi iyi oldu diyen gerzek karıların ve aynı gerzeklerin çocuk tacizcisi aptal kocalarının oy hakkı olmamalıydı. Demokrasi bireylerin yönetim biçimidir. Seçmek için en az lise mezunu olma şartını koyaydık te başında, ahan da bugün diplomasız birini dikmezdik tepemize.

Öyleyse aferin hepimize. De… Tekrar etmek gereği duyuyorum:

İstanbul Sözleşmesine karşı duran zihniyet, pedofil bir zihniyettir. Gözüne, gönlüne bakacağı çocukların neresine gözünü diktiğini varın siz hesaplayın!

Okul okusun, meslek sahibi olsun, zorla evlendirilmesin, kendi ayakları üstünde dursun diye didineceği genç kızların çocuk bekareti azdırır iğrenç beynini. İnsancayı bilmediği için öfke ve küfürle anlatmaya çalışır derdini, anlatamayınca şiddet olur lehçesi.
Oysa eğitecekti, öğretecekti ve yaşatacaktı İstanbul Sözleşmesi…

PAYLAŞMANIZ İÇİN