Komitacı Mehmet Katırcıoğlu ve Trabzon Oteli

MACİT GÜRBÜZ

Mehmet Katırcıoğlu bir Karadeniz yiğididir, Trabzonludur.

Zor yıllardır.

Osmanlı devletinin üstüne kara bulutlar çökmüştür.

Ülke işgal altındadır.

Mustafa Kemal ve arkadaşları vatanı işgalden kurtarmak anacıyla bir avuç vatanseverle beraber Samsun’a çıkar.

İşgal günlerinde Ermeni ve Rum çeteleri Karadeniz kıyılarında cirit atmakta, köy basıp insan katletmekte, taciz ve tecavüzde bulunmaktadır.

Mustafa Kemal, işgalci düşmanla mücadele eden Türk komitacıları çok önemsemektedir.

Onların saldırı, cinayet, tecavüz ve aşırılıklarına karşı dur demek ve zaman kazanmak isteyen Mustafa Kemal, çeteci düşmanla mücadele eden komitacıların desteklenmesini ister.

Komitacılar Ermeni ve Rumlara nefes aldırmaz.

Karadeniz bölgesinin en gözde yiğitlerinin başında Mehmet Katırcıoğlu gelmektedir.

Katırcıoğlu, çetesiyle bölgede terör estiren Ermeni ve Rum gözü dönmüşlere pösteki saydırır.

Kısa sürede nam salar bölgede.

Çok sayıda Ermeni ve Rum çetesini yok eder, onlara kök söktürür.

Samsun’dan Erzurum’a oradan da Sivas’a geçen Mustafa Kemal’in başlattığı mücadele Ankara’ya varana kadar Karadeniz bölgesi rahatlamış, Atatürk’ün eli güçlenmiştir.

Gün gelir, Kurtuluş Savaşı biter ve zafer kazanılır.

Ülke kurtulmuştur.

Mehmet Katırcıoğlu varlıklı bir ailenin çocuğudur, çok sayıda Trabzonlu hemşerisinin yaşadığını bildiği Sarıkamış’a göç eder, bekârdır.

Bugünkü Trabzon Oteli’nin olduğu yeri satın alır ve oraya bir otel, kahvehane, bir şehir kulübü ve banyo yaptırır.

Banyo dediysek, o dönem banyo büyük şehirlerde bile yoktur.

9. Kolordu’nun askerleri dahi bölükler halinde Katırcıoğlu’nun banyosuna gelir, banyo önünde uzun kuyruklar oluşmaktadır.

Sivil şahıslar 2,5 lira, asker 2 lira 25 kuruş öder banyoya.

Mehmet Katırcıoğlu, komitacı giysisini üstünden hiç çıkarmaz, fotoğrafta görüldüğü gibi giyinmekte ve belinde tabancası ile dolaşmaktadır.

Mehmet Katırcıoğlu

O dönem Sarıkamış’ın bugünkü Belediye caddesinin neredeyse tüm esnafı Karadenizlidir.

Katırcıoğlu’nun namı Sarıkamış’ta da bilinmektedir.

Herkes ondan çekinmekte ve büyük saygı duymaktadır.

Denge unsurudur.

Şehir kulübünde oyun oynayanlar, onun koyduğu delikanlılık yasalarına tabi müdavimlerdir.

İşlerini büyütür.

O sırada tesislerinde bir delikanlı çalışmaktadır: Fazıl Ünal.

Banyo, şehir kulübü ve otelin idaresi ve hesap kitabı ondan sorulmaktadır.

Katırcıoğlu ona çok güvenmekte, onu göz hapsinde tutmaktadır.

Zaman gelir, evlenmeyen ve çoluk çocuğu olmayan, belindeki silahı gibi tek tabanca yaşayan Mehmet Katırcıoğlu, Fazil Ünal’ı karşısına alır ve tesisi satmak istediğini söyler.

Niyeti ise çok emeği geçen, günlerce kahvehane masalarının üstünde yatan Fazıl Ünal’a satmaktır mülkünü.

Bir fiyat söyler.

Fazil Ünal’ın birikimi onun söylediği rakamın yarısı kadardır.

Katırcıoğlu tamam der ve kalan miktarı peyderpey ödemesini söyler.

Anlaşırlar.

Trabzon çayevi

Belediye Caddesi esnafının gözü de Trabzon Oteli’ndedir.

Fazil Ünal’ın bu mülkü almasını istemezler, gözleri götürmez.

Ona laf atar üstü kapalı tehditler savururlar.

Fazil Ünal dayanamaz ve Katırcıoğlu’nun beylik tabancasını kasadan alır, beline koyar ve cadde ortasında onlara meydan okur.

Hepsi çil yavrusu gibi kaçışır.

Olayı duyan Katırcıoğlu, Fazil Ünal’a tavır koyar, günlerce konuşmaz onunla.

Olay çok farklı aktarılmıştır komitacı Katırcıoğlu’na çünkü.

Sonunda Fazil Ünal oturup konuşur patronuyla.

Olayın aslını öğrenen Katırcıoğlu daha da öfkelenir.

“Bak oğlum, silahı çektiysen ateşleyeceksin, delikanlılık bunu gerektirir” der, Fazil Ünal’a tavır koyma sebebi budur aslında.

Ünal ise, silahı belinden hiç çıkarmadığını söyler.

Katırcıoğlu, “Şimdi oldu” der ve bıyık altından gülümser.

Katırcıoğlu, bir sabah beylik tabancasını beline koyar, sakosunu giyer ve memleketi Trabzon’a doğru yola çıkar.

Fazil Ünal’a o kadar güvenmektedir ki, tapuyu da devreder.

Trabzon Oteli, şehir kulübü ve banyo artık Fazıl Ünal’ındır.

Çalışır, çok çalışır.

İşler yolundadır.

Her ay, aldığı mülkün taksitini, özel olarak yaptırdığı kuşağına koyar, beline sıkıca bağlar, Trabzon’daki vefakâr patronuna götürür ve teslim eder.

Zaman gelir, borç biter, artık tüm mülk onundur.

Bugün babadan oğula herkesin nefis çayını yudumladığı Trabzon çayevi, oteli, kulüp ve banyo artık onundur.

Hepimizin o kahvehanede koyu sohbetleri, kahkahaları, unutulmaz anıları vardır.

Yazın bahçesinde, kışın gürül gürül yanan kocaman sobasının etrafında sarı çam odun ateşinde pişen nefis çayını yudumlarız, ancak kimse bilmez Trabzon Otel’inin öyküsünü.

Ol hikâye aynen böyle.

Bir başarı ve azim öyküsüdür aslında.

Sarıkamış’ın güzel insanları komitacı Katırcıoğlu’nu da Fazıl Ünal’ı da saygı ve rahmetle anıyorum.

Trabzon Çayevi ocağı