Kolera Salgını, Ramazan Dayağı, Ayetelkürsi tedavisi

Bundan 111 yıl önce Osmanlı kolera salgınından kırılıyordu. Şeyhülislam halkı salgına karşı Ayetelkürsi duasını okumaya çağırıyor, aynı günlere denk gelen Ramazan’da oruç bozdukları için küçük çocuklarla, 60 yaşında kadınlar Müslüman erkeklerden kötek yiyorlardı, Mehtap dergisi de akla ve bilime çağıran dikkat çekici yazılar yayımlıyordu

 

AV. CEM BAYINDIR

Aşağıdaki yazı bundan 111 yıl önce 20 Eylül 1911 tarihinde eski harflerle Mehtap dergisinde yayımlanmış. Bu denli korkusuz ve devleti ağır bir dille yeren yazının yazarı bilinmemekle birlikte, yayın yaşamı boyunca Batıcı bir çizgide olan ve Batıcıların yayın organı olarak görülen Mehtap dergisinde tüm yazarlar dinin işlevini tartışmaktan çekinmemekte, akılcılığı savunmakta ve özellikle devletin din ile kurduğu ilişki biçimini Osmanlı devletinin çöküşünün temel nedeni olarak göstermektedirler.

Bursalı Mehmed Tahir Bey, Abdülkadir Kemali, Mehmed Faik Asal, Abdullah Cevdet ve bazı kadın yazarların da yazı yazdığı Mehtap, her ne kadar bir mecmua (dergi) görünümünde olsa da adının altındaki tanıtım yazısında “edebi, fenni, ictimai teceddüd ve inkılab-ı fikrîye hadim ceride-i üsbuiyyedir (edebi, fenni, toplumsal yenilik ve inkılap fikrine hizmet eden haftalık gazetedir” demesi sanki bir gazete olarak tasarlandığını da düşündürmektedir.

Bu yazının çıkmasından kısa bir süre sonra 15. sayıyla birlikte 2 Kasım 1911 de şeyhülislam ve din adamlarının Divan-ı Harp’e yaptıkları şikâyetlerin etkisiyle dergi kapatılmış yazarların birçoğu da cezalara çarptırılmışlardır.

Yazıda bağnazlığa teslim olduğu için eleştirilen dönemin sadrazamı, Hakkı Paşa ise özünde Batıyı iyi tanıyan ve ilerici görüşleri olan, görevdeyken bile Beyoğlu’nda eğlence yerlerine ve kumarhanelere girip çıkan ilginç bir siyasal kişiliktir.

Altında küçük açıklama notuyla birlikte özgün biçimiyle sunduğum bu ilginç yazının günümüz Türkçe harflerine çevirisini amcam Ahmet Bayındır (1951-2014) yaptı.

           RAMAZAN    VE   DAYAK

Bundan bir hafta evvel altmış yaşlarında bir kadın Mahmutpaşa yokuşunda su içtiği için  kahraman erkek Müslümanlar tarafından kendisine kötek atılmış!

Köprüde cigara içen on oniki yaşlarında bir çocuk polis tarafından kötek atıla atıla polis merkezine götürülmüş!

Manastır’da bir cemm-i gafir (büyük bir kalabalık), hükümet  konağına hücum ediyor “koleradan vefat edenlerin cenaze namazları kılınmıyor, gasledilmiyor, şeriat ayaklar altında kalıyor!” diye bar bar bağırıyor. Hükümeti tahkir ediyor (aşağılıyor)! İşte bu nağme ve terane ile daha birçok  müstekreh (çirkin) ve fâci’ (acıklı) mudhikeler (komediler) oynanıyor.

Hükümet, hayır Hakkı Paşa kabinesi ne yapıyor: Bu sene-i mübarekenin bu ramazan-ı mübarekenin hitâm-ı mübarekine (mübarek sonuna) beş yevm-i mübarek (mübarek beş gün) kaldığı halde nakz-ı sıyâm edenlere (oruç bozanlara) bir değnekten otuz değneğe kadar darb (vurma), 24 saatten bir aya kadar hapis; bir liradan beş liraya kadar cezâ-yı nakdî (para cezası) ahzı (alınması) cezalarını, tertip edip madde-i kanûniyyesini (yasal gereği için) adliyeye tevdi ediyor.

Bâb-ı meşîhat (şeyh-ül-İslamlık) koleranın indifa’ı (uzaklaşması) için Ümmet-i Muhammed’e her gün beş kere âyet-el-kürsî  tilâvet edilmesini (okunmasını) tavsiye ediyor.

Kolera Türkiye’nin bütün vilâyetlerine tırpan atıyor. Âyet-el-kürsî’nin faydası olmuyor. Ve Âyet-el-kürsî’nin faydası olmak adl-i ilâhîye (Allah’ın adâletine) uygun değildir. Manâsını anlamadığı bir ibâre-yi ilâh-el- menşe’i (tanrı kaynaklı bir ibareyi) okumakla, mütemeddin (uygar) milletlerin pek çok para, pek çok iştigal-i cismânî ve zihnî (maddî ve zihnî uğraşlar) mukabilinde (karşılığında) istihsal ettikleri (ulaştıkları) bir neticeyi istihsal etmek elbet adil ve mantığa tekme atan bir hezeyandır.         

Bundan birkaç ay evvel [Viyana] da , [Terisne] de, [Marsilya] da ve [Monpeliye] de, [nîm] kolera (kolera belirtileri) zuhûr etti (ortaya çıktı). İncil’den, Tevrat’tan, istiâne etmek (yararlanmak) hatıra getirilmeyerek fünûn-ı  müterakkıb-ı  bakteriyolojiyanın (bakteriyoloji biliminin ulaştığı)  netâic-i  müstahsilesine (son bulgularına) tevfik-i hareket olundu (uygun hareket edildi) birkaç gün zarfında koleradan eser kalmadı. Ve kolera ilk kurbanını öldürdüğü mahallelerden bir adım harice çıkamadı.

Ehl-i hükümete (yöneticilere) söylüyorum: Âhâd-i  nâsın (cahil halkın) mantık-ı sahîfine tevfik (zayıf mantığına bağlı) hareket etmek hem hükümeti, hem de nâsı verta-i helâka (ölüm uçurumuna) sürüklemektir ve sürüklenmekteyiz.

Fakat artık son günlerini veya haftalarını sayan kâbine avâmın (halkın) hoşuna gitmekten başka bir şey düşünmüyor [apres mo ile deluge]  ‘yani benden sonra tufan kopsun’ diyor. Fakat kopacak tufan onları da bunları da gark edebilir (boğabilir).

Ben, başka yerlerde birçok kereler söyledim. Bu millet derd-menddir (dertlidir). Derdin tedavisi münhasıran (yalnızca) tabip vazifesi değildir. Derdi görmeyen, derdi anlamayan, derdi şiddet ve selamet-i kâfîye ile (etkisini ve kurtuluşunu  yeterince) takdir etmeyen (değerlendiremeyen) tabipten ne fayda beklenir, ne mesuliyet hissi (sorumluluk duygusu) aranır.

Binaenaleyh ben mesuliyeti bu kabineyi yapan ve tutan ellerin iltisâk ettikleri (kavuştukları) omuzlara yüklüyorum. Artık tereddüt yok! Maksat kati (kesin) ve muayyendir (bellidir). Bu memleketi kurtarmak. Memleket ahalisinin keyfini yerine getirmek bu maksadın katiyyen haricindedir.

O omuzların ortasına irtikâz eden (dikili) kafalar bilsin ki münevver başlar kendi başlarından ibaret değildir. Beş münevver kafa, nar-ı kudsî-yi hamiyyet ve hakikatle (onurun ve gerçekliğin kutsal ateşiyle) müştail (parıldayan) beş kalp… Beş yüz bin boş kafadan, beş yüz bin kulûb-ı kasîyeden (duygusuz kalpten) daha ziyade mühibdir (görkemlidir) daha ziyade şâyân-ı i’timâdtır (güvenilirdir) ve daha ziyade zî-hükümdür (etkilidir): Atî (gelecek) zulmetin (karanlığın) değil nurundur: Allah nur-ul semavât ve’l-arz  (Allan gökleri ve yeryüzünü nurlandırsın).

Mehtap, Sayı 11,
Şevval 1329, ( 20 Eylül 1911)
 

İbrahim Hakkı Paşa

                                                                                                        

( Mehtap dergisinin notu) Bu makale-i mühimme (önemli makale) tarihinden anlaşıldığı üzere Hakkı Paşa’nın sukutundan (düşmesinden) evvel yazılmış, ikinci nüshamız sekiz sayfa neşrolunduğundan dolayı maa-t-teessüf  (yazık ki)  derç olunamamıştı (basılamamıştı).

Kabinenin sukutuyla (düşmesiyle)  bâdî-i nazarda (ilk bakışta) vakti geçmiş görülen bu makale-i mühimme (önemli makale) metanet-i münderecatına nazaran (içeriğinin dayanıklılığı nedeniyle) kendini her türlü sukuttan muhafaza etmiştir (düşüşten korumuştur).   

 

Balkan Savaşları sırasında kolera salgınında ölen Türklerin ceset yığınları

paylaşmanız için