Kafam kaşınıyor!

Bir sürü laf ettim ama hala içimdeki asıl sinir olduğum noktayı net ifade edemedim. (Yine kafam kaşınıyor.) Koca koca bin yılları bu tür aptalca safsatalarla devirdik ve insanlık adına bir milim ilerleme kaydedemedik ya, işte ben asıl ona yanıyorum

EMİNE SUPÇİN

Fondip!

Almanca kökenli bu sevimli sözcüğün, tek dikişte cehaleti giderecek solüsyonu içmek anlamına gelmiş olmasını dilerdim. Ama öyle değil ve konumuzun bununla da alakası yok. (Kıh kıh :))

İki anı aktaracağım. İlki İlber Ortaylı’dan. Yurt dışında, Fatih Sultan Mehmet hakkında verdiği bir konferans sonrası katılımcılardan sorular almaktadır. Kimi İstanbul fethinin ayrıntılarına dair sorular sorarken, kimi Fatih’in bilim çevresi hakkında sorular yöneltir. Sonra aralardan bir şapşik kafa çıkıp şu soruyu yöneltir: “Fatih içki içer miydi?” İlber hocamızın cevabı bir sorudur:

“Siz Türk müsünüz?” Yanıt tabi ki tam da tahmin ettiği gibi “Evet.”

Fatih’in kaç kitap okuduğu, kaç dil bildiği, çocukluğundan itibaren öğrenmeye ve yeniliklere nasıl da açık olduğu, vizyonerliği, çevresinde bulunan bilim insanlarının kimler olduğu gibi sorular değil, sadece içki içer miydi? Zannedersin alkollü içecekler konusunda uzman ve o dönemin içeceklerine meraklı, şarap eksperi degüstatör. (Sözcük elbette Fransızca kökenli. E ne olacaktı, atalarının bildiği tek içki kımız ve ayran olan senin dilinden gelecek değildi ya! Kendi kültürünü aşağılayanlardan nefret ederim fakat aynı duruma düştüm, düşüyorum. Şu yukarıdaki “İçki içer miydi?” diye soran gerzek yüzünden oldu. Pih!) Evet, o gerzeğin tek derdi içki. İçki içiyorsa yaramaz. İsterse evreni çözmüş olsun, isterse ölüme çare bulmuş olsun, kim olursa olsun, içki içiyorsa bitmiştir. Hay ben sizin o mercimek büyüklüğündeki beyninizin ta… (Cık cık cık… Küfretmek yok.)

İkinci anı daha çok yeni. Geçtiğimiz 10 Kasım’da Atamızı anma töreni esnasında bizim çocuklardan, henüz sekiz yaşındaki bir miniğin, beyninde oluşmaya başlamış ufacık örümceklenme ile ilgili. Törende saygı duruşumuz ve İstiklal Marşımızın ardından günün önemini anlatan öğretmenimiz, Atamızın hastalanma sürecine değinirken, dinleyen ufaklıklardan biri, “Ben biliyorum. İçki içtiği için ölmüş,” demesin mi? (Şu an yazarken bile kafam kaşınıyor. Genellikle sinirlenince veya çıkmaza düşünce kafası kaşınan biriyim ben. Durun biraz kaşıyayım.)

O dehşet anını “Sonra konuşalım oğluşum, şimdi öğretmenimizi dinleyelim,” diyerek geçiştirdim. Ardından ufaklıkla baş başa bir sohbet ayarladım. “Oğluşum, Atamızın içki yüzünden öldüğünü kimden duydun?” diye sordum.

“Babam söyledi. Çok içki içtiği için ölmüş.”

(Ha… Büyük örümcek babanın beyninde. Cacık beyinlilerin çocuk sahibi olması yasaklansa mı ne?)

Küçük yaş grubunda en iyi temizlik duygularla yapılır. Adım adım hem onun çözülmesini sağlayıp hem de asıl değerin insanın memleketi için yaptığı fedakarlıklar olduğuna değinip ilk temizlik girişimini gerçekleştirdim. Fakat henüz bittiğini söyleyemem.

Neyse ki bizim ufaklık kitap okumayı çok seviyor ve en büyük kurtarıcımız kitaplar. Şimdilerde yeni bitirdiği çocuklara yönelik Nutuk’u birlikte yorumlayarak temizliğe devam ediyoruz. Keşke beyin temizliği için de, lavabodaki tüm mikropları anında söküp atan çamaşır suyu gibi bir şey olsa. Dök tepesinden aşağıya, olmadı ver kulağından şırıngayla, pimpak olsun. (Az daha zorlarsam Trump’ın manyak kafasına bağlayacağım.)

Bizim ufaklık aydınlanır, ondan yana kaygım yok. Fakat şu merdiven altı ya da merdiven üstü sıbyan mektebi denen örümcek yuvalarında süratle küflenen küçücük beyinleri düşünmeden edemiyorum. Büyüdüklerinde terör saçacaklar, emin olun…

Her iki anıda da gördüğümüz gibi bizim insanımızın içkiyle bir sorunu var. Ve özellikle şu içki sözcüğünden tiksiniyorum. Yahu içecekler iki gruba ayrılır. Alkollüler ve alkolsüzler. Alkolsüzlerden çay ve kahveyi bir kenara ayırıp diğerlerinin hepsine yavşak içecek dense bence bir mahsuru yok. Çünkü bendeki değerleri o kadar zaten. Fakaaat… Alkollü içecekler bir tarih ve kültürdür. Hangisi ne ile içilir, yanında ne yenir? Hangisi kederden hangisi neşeden tüketilir? Hangisinin yanında, hangi müzik uygundur? (Tabi bir de ağızla içmek lazım, onun da kültürü yok ayrı konu. Başka bir yazıda da ona değineyim, gülmekten yerlere yatalım.)

Alkollü içecekler mahzenini bilmek lazım işte. Bilmeyen denyo, çıkmış oradan “İçki içer miydi?” diyor. Çünkü o kültür yok. O kültür olmayınca alkollü içeceğe de içene de saygısı yok. Elbette sadece sebep bu değil. Asıl arkada yatan iğdiş edilmiş dinci öğretisi. İğdiş edilmiş diyorum çünkü İslam dini sadece içki haramdır demez; çalmayın, yalan söylemeyin, hak yemeyin, adil olun gibi emirler de verir. Ama onları duyan kim? İşine geleni alıyor, gelmeyeni bilmiyor, dal şeysi.

Bir sürü laf ettim ama hala içimdeki asıl sinir olduğum noktayı net ifade edemedim. (Yine kafam kaşınıyor.) Koca koca bin yılları bu tür aptalca safsatalarla devirdik ve insanlık adına bir milim ilerleme kaydedemedik ya, işte ben asıl ona yanıyorum. İçinde bulunduğumuz yüzyıldan da bir beklentim yok açıkçası. İnsanlık adına bir değer üretenler için yine aynı soruyu soracağız: İçki içer miydi?

Peki siz? İçki içer misiniz? (Şaka la şaka. Bana ne sizin içtiğiniz içecekten. Ne içerseniz için; yanında bir dilim sanat, bir parça bilim, yarım kase aydınlık, bir cimbiş mizah yoksa hiçbir anlamı yok. Kesin yavşaklardan birini içiyorsunuzdur.)

Şaka şaka. 🙂