Kadının özgür olmadığı bir dünyada erkek de özgür değil

Dünyanın neresinde olursa olsun şiddetten ve sömürüden en çok çocuklar ve kadınlar etkileniyor. Savunmasız ve geleceksiz bırakılanlar yine onlar. Töre kurbanı olmayı değişmez kader sayan, kadını erkeğin bir uzantısı ve onun zevk aracı olarak gören kavrayışlar gelinen noktada ne yazık ki azalmış değil. Başta sistemin kendisi olmak üzere pek çok yapı bu gerilikten beslenmektedir.

HAYRETTİN GEÇKİN

 

kadınlardan biri vardı ki

o beni hiç aldatmadı

anamdı

 

ne sevgisini alıp götürdü benden

ne de mal mülk bıraktı

8 Mart’ı, Dünya Emekçi kadınlarının, erkek egemen kültüre karşı, kadınlık ve insanlık onurunun yükseltildiği dayanışma, bilinçlenme ve kadının sorunlarına çözüm arama platformu olarak anlamak gerekiyor. 

Erkeklerin bu platform karşısındaki duyarsızlığı ve  ilgisizliği, 8 Mart’ı kavrayamamış ve  bu platformda yer alabilecek bilince ulaşamamış kadınlarla aynı seviyedeki geriliğin bir sonucu. 8 Mart duyarlılığına ulaşamamış kadınlara değil ama, bir kadının, bir kadından daha çok şey ifade ettiğini ayrımsayamamış erkeklere acıdığımı söylemek istiyorum. Kadınların özgür olmadığı bir dünyada, kendini özgür sayan erkeklerin aptallılığıyla da dalga geçmekten keyif alıyorum. Bana kızıyor musunuz yoksa?

Töre kurbanı olmayı değişmez kader sayan, kadını erkeğin bir uzantısı ve onun zevk aracı olarak gören kavrayışlar gelinen noktada ne yazık ki azalmış değil. Başta sistemin kendisi olmak üzere pek çok yapı bu gerilikten beslenmektedir. Hatta öyle ki bazı siyasi partiler kadını ortaçağ geriliğinde tutarak ya kendilerine iktidar aramaktadırlar ya da iktidarda tutmaktadırlar.

Öte yandan “uğruna mücadele edilmeyen hayat yaşamaya değmez” diyerek mücadelesini sürdüren dünya emekçi kadın örgütlerinin önünde oldukça şaşırtıcı engeller vardır. Kapitalizmi kastetmiyorum sadece. Çünkü kapitalizm zaten doğası gereği emeği ve insanı aşağılayan bir sistem. İnsanı ve kadını istismar eden bir sistem. Demek istediğim kadınların çok büyük bir çoğunluğunun bu işleyişe hala boyun eğmesi ve tavır olarak bu işleyişin sürmesine hizmet etmesi.

Örneğin pek çok kadının, babaları, kocaları ve ağabeyleri tarafından belirlenen bir hayatın içine itirazsız sığmaları, buna inanmaları, erkeğin yanında kendini yarım saymaları ve bunları ilahi emir olarak kavrayıp kabul etmeleri nerden baksanız tüyler ürpertici bir durum. 

Bugün kadınların büyük çoğunluğunun, erkeklerle eşit bir hayat sürdürme talebi yok. Cins ayrımcı eğitimin ya farkında değiller ya da doğal karşılamaktadırlar. TV kanallarının ve gazetelerin önemli bir bölümü bu kavrayışı pekiştiren girişimler içerisinde. Bu durumu normal insan zekâsının daha altında programlarla ve dizilerle desteklemektedirler. Bazı üretici firmalar, gözümüzün içine baka baka mallarına pazar bulmak için başvurdukları televizyon ve gazete reklâmlarıyla, kadını bir cinsel objeye indirgeyerek aşağılamaktadırlar.

Dünyanın neresinde olursa olsun şiddetten ve sömürüden en çok çocuklar ve kadınlar etkileniyor. Savunmasız ve geleceksiz bırakılanlar yine onlar. 

Siyasi partilerde (düzen partilerini kastediyorum) kadınların yer alması, ağırlıklarını hissettirmeleri göstermelik olmaktan öte geçemiyor. Öte yandan iktidar partileri de dahil olmak üzere sistemin devamlılığından yana partilerin hiçbirinin gerçek anlamda kadının özgürleşmesine dönük programı ve projesi yok. Hatta kendilerince kadına biçtikleri irade sonucu (geçmişte türban sorununda olduğu gibi) kadınlar gerektiğinde sokağa dökülür, güç gösterisine dönüştürülür ve türlü pazarlıklarla onlar üzerinden türlü çıkarlar sağlanır. Aynı kesimler onların aşağılanmasına, ucuz işlerde çalıştırılmasına, fuhuşa zorlanmalarına ve kadın istismarına dayanan sisteme ses çıkarmazlar.

İnsanlık, hizaya sokulamayan çok az sayıda insanın verdiği mücadeleyle değerini korumaktadır. Dünya kadın emekçilerinin durumu da bu. Sıradan talepler yerine, bireyin kendi taleplerini de içine alan özgürlük, demokratikleşme ve insanlaşma mücadelesi veren bütün yapılara ve kadınlık onuru ve özgürlük mücadelesi veren 8 Martlı kadınlara selam olsun. Kadınlık onuru ve özgürlük mücadelesinde onlara yol arkadaşlığı yapan, onların yanında duran erkeklere selam olsun.

Selam olsun “başka türlü bir dünya mümkündür” diyenlere.

PAYLAŞMAK İÇİN