İslam olmasaymış Türklük olmazmış!

eskimiyen / HABER

Son yıllarda toplumu cenderesine alan dinci gericiliğe karşı özellikle gençlikte gelişen İslam dışı eğilimler Doğu Perinçek’ten sonra dinci gericiliğin en önemli ideoloji aparatçiklerinden Yusuf Kaplan tarafından da saldırıya uğradı. Her iki saldırı da Türkleri İslamiyetin “adam ettiği”, İslam olmazsa Türklüğün de olamayacağı tezine dayanıyor. Perinçek bu teze Atatürk’ü de yamamaya çalışırken Yusuf Kaplan kendi içinde çok daha tutarlı bir bütünlükle Atatürk ve Cumhuriyet dönemini olduğu kadar İslam öncesi Türk gerçeğini de aşağılayarak reddediyor.

Yusuf Kaplan Yeni Şafak’ta “Türkiye’nin istiklal ve istikbal mücadelesi tehlikede!” başlıklı yazısında Türklerin İslamiyet’e geçmeden önce “pagan ve barbar batılılar”dan hiçbir farklarının bulunmadığını iddia ederek Atatürk ve Cumhuriyet’i de “Türklerin Türk kalmasını sağlayan Müslümanlıklarını tasfiye etmekle” suçladı.
Zırcahil Kaplan Osmanlı ve İslam dünyasındaki Türk katliamlarını görmezden gelip Türklerin ümmet geriliğinden millet düzeyine çıkmasının Cumhuriyet ile gerçekleştiğini de unutuverdi.

İLGİNÇ OLAN: KAYBEDECEKLERİNİ ANLADILAR

Milliyetçi Habererk sitesi Yusuf Kaplan’ın yazısını böyle gördü

Yeni Şafak, Yeni Akit, Star gibi AKP medyasında yaygın olarak görülen gençliği kaybetme, Müslümanlıktan uzaklaşma, deizm, ateizm ve hatta şaman din yayılması korkusu Yusuf Kaplan’ın cümlelerine şöyle yansıdı: “

Türkiye, tarihî bir süreçten geçiyor: 7 milyonluk genç kuşağın 5 milyonu bu ülkeye, bu ülkenin ruhuna, ruh köklerine, İslâm’a olan aidiyet bilincini de aidiyet bağlarını da kaybetmiş durumda. (…)

Böyle giderse, bu toplum İslâm’ı terk eder ve yok olma sürecine sürüklenir -Allah muhafaza.”

PERİNÇEK DE SALDIRMIŞTI

Öte yandan gericilik dönemlerinde geçmişinden ve ideolojisinden tornistan edenlerin özel rağbet alanları olan milliyetçilik ve dincilik üzerine Perinçek ile sadık tilmizlerinin İslam’a idealist değerler yükleyerek “benzersiz”, “Türklerin devrimciliğinin temeli”, “ezilen halkların kurtuluşu”, “insanlığın altın çağı” gibi nitelikler yakıştırmaları eşzamanlı olarak “islamla barışma”, “İslamı ve İslamcıları anlama” çağrılarıyla birlikte medya üzerinden ilişki pazarlamaya dönüşmüştü.

14 Nisan’da Aydınlık’ta çıkan aynı konudaki yazısında Perinçek Yusuf Kaplan’a ilham veren cümleler kurmuştu:

” Türklerin devlet ve ordu birikimi, Türklerin İslamiyeti kabul ettikleri Karahanlılardan bu yana hep İslam ikliminde gelişti. İslamiyeti kabul eden Türk kavimleri devletli olmuşlardır. İslamiyeti kabul etmeyerek Asya’nın kenarında kuytusunda Şamanlıkta kalanlar medeniyet kuramadılar. O şamanlar, Hun ve Göktürk atılımlarının da kenarlarındaydılar, dağlarda ve ormanlardaydılar. “

“Tek tanrı nedeniyledir ki, Türk Hakanları İslamiyeti kolayca benimsediler. İslamiyet, Türklerin uygarlaşma tarihinin doruğudur. İslamiyet, Türklerin büyük medeniyet atılımının buluştuğu en sistemli inanç ve değerler sistemiydi. Hazreti Muhammed’in önderlik ettiği Ticaret Devrimini düzenleyen İslamiyet, Türk Hakanlıklarının ticaret yollarını kontrol sistemi için, çağın en gelişmiş tecrübesi ve ideolojisiydi. “

Türk Hakanlıklarının İslamiyeti kabulüyle birlikte, uygarlığın önderliği de Türk devletlerine geçti. … Dünya uygarlığının öncüleri, 7-15. Yüzyıllarda Araplar, Farslar ve Tüklerdi. Batıda bilim ve sanat, 15. Yüzyıldan sona İslam Uygarlığından beslenerek gelişti. Arapları ve İslamiyeti aşağılamaya kalkanlar, medeniyetsiz cahillerdir.”

“Sözün kısası, Müslüman olmak Türkleri gericileştirmedi. Tam tersine o çağda İslamiyet, Türk hakanlıklarının büyük medeniyet atılımı için, zamanın en ileri değerler ve hukuk sistemiydi. 

İşte bu nedenledir ki, Müslüman olan Karluklar, Uygurlar, Oğuzlar, Tatarlar ve Memluklü Kıpçakları büyük imparatorluklar ve uygarlıklar kurdular. Şamanlıkta ya da Büyücülükte kalanlar, medeniyet havzasına giremediler. Hıristiyan ve Musevi olan Türkler ise, ayakta kalmadılar.”

YUSUF KAPLAN PERİNÇEK’İN TEORİSİNİ DAHA DA GELİŞTİRDİ:

“…Bu toplumun varlık sebebi İslâm’dır. Bu toplum Müslüman olduktan sonradır ki, sadece İslâm tarihini değil, dünya tarihini yapmaya başladı.

Müslüman olmadan önce gerçekleştirdiğimiz ilk yolculukta, pagan ve barbar Batılılardan farklı bir şey yapmadık: Yaktık, yıktık ve sonunda biz de yok olduk: Köken olarak esas itibariyle Türk olan Bulgarlara ve Macarlara bakmanız kâfî nasıl yok olduğumuzu görebilmeniz için. Ne Türklükleri kaldı, ne de Müslümanlıkları.

Türklerin Türklüklerini, Kürtlerin Kürtlüklerini, Arapların Araplıklarını koruyabilmelerinin de yegâne şartı İslâm’dır.

Bu toplumun yegâne varlık sebebi de, tarihte, üstelik de insanlık tarihinin akışını değiştirecek kadar varlık gösterebilmesinin yegâne sebebi İslâm’dır.”

PERİNÇEK ATATÜRK YAMASI KULLANIRKEN KAPLAN REDDEDİYOR

Perinçek “Hele bu medeniyet düşmanlığını, bu Türk düşmanlığını Atatürk adına sergilemek, Atatürk’e yapılan en büyük ihanettir. Çünkü Türklerin Selçuklu ve Osmanlı mirası olmasaydı, ne Türk devrimi olurdu, ne de Atatürk olurdu.” fikrine karşı Yusuf Kaplan kendi ideolojisiyle çok daha tutarlı olarak Cumhuriyet Devrimi’ni çözümlüyor; İslamın ve Osmanlılığın karşısına koyuyor: “İki asırlık modernleşme tecrübesi, Cumhuriyet’le birlikte önce devletin bütün kurumlarının İslâm’dan arındırılmasıyla sonuçlandı.

İkinci aşamada da toplumun seküler zihin kodlarına göre yeniden inşa edilmesiyle birlikte İslâm’dan uzaklaştırılması projesi yürürlüğe konuldu.”

PERİNÇEK GÖZ GÖRE GÖRE ATATÜRK’Ü VE KENDİNİ YALANLIYOR
Oysa bir zamanlar Perinçek Atatürk’ün İslam dışılığını göstermek için “Kemalist Devrim 2, Din ve Allah” kitabını yazmış, çok sayıda baskı yapan eser Yunus Nadi Ödülü’ne de layık görülmüştü.

Yine, Atatürk’ün din ve laiklik üzerine yazı ve konuşmalarını derlediği kitabı da Kaynak yayınları’ndan çıkmıştı.
bütün bu kitap ve makalelerinde Perinçek’in çabası Kemalist Devrimin İslam dışılığı, aydınlanmacılığı ve materyalizmini gösermek üzerine yoğunlaşmıştı.
Şimdi tam tersini savunuyor ve Yusuf Kaplan’larla aynı ideolojik kıvamda buluşması şaşkınlık yaratmıyor, artık neredeyse alışıla geldik bir duruma işaret ediyor.

ATATÜRK HİÇ DE PERİNÇEK’LE AYNI FİKİRDE DEĞİL

Atatürk ise Perinçek’in iddiasının tam tersine Osmanlı ( İslam) tarihinin Türkleri özünden uzaklaştırıp köleleştirdiği yönünde. Şöyle diyor: “Osmanlı halkı içindeki Türk milleti de tamamen esir vaziyete getirilmişti. Bu netice arz ettiğim gibi, milletin kendi iradesine ve kendi hâkimiyetine sahip bulunmamasından ve bu irade ve hâkimiyetin şunun bunun elinde istimal edile gelmiş olmasından kaynaklanıyordu.” (Atatürk’ün Söylev Ve Demeçleri, C.II, 103-105.)

Ve Atatürk’ün tarihe damga vuran sözleri ise İlk Meclis’te bir sıranın üzerine çıkarak söylediği şu cümlelerdir: “Egemenliği hiç kimse hiç kimseye, bilim gereğidir diye görüşmeyle, tartışmayla veremez. Egemenlik, güçle, erkle ve zorla alınır. Osmanoğulları, zorla Türk milletinin egemenliğine ve saltanatına el koymuşlardı. Bu zorbalıklarını altı yüzyıldan beri sürdürmüşlerdi. Şimdi de Türk Milleti bu saldırganlıklara artık yeter diyerek ve bunlara karşı ayaklanarak egemenliğini ve saltanatını kendi eline fiilen almış bulunuyor. 

Görüldüğü gibi Atatürk hiçbir biçimde Perinçek’in Osmanlı ve İslam tanımlarıyla buluşmuyor, paylaşmıyor; dahası reddediyor. İşin tuhafı bütün bunları hemen herkesten çok daha iyi bilen Perinçek’in bilmezlikten gelerek tam tersi bir noktaya savrulmasındaki bilinmeyen nedenler!

( manşet görseli Birgün gazetesinden alınmıştır)