İlk ‘Gezici’nin Sümer’in devrimci kralı Urukagina’ya aşk ile 🌺

Değerli dostlar! Bu yazıyı okuduğunuzda “Vay anasına, zulüm de, yolsuzluklar da, istismarlar da tıpatıp aynı” diyeceğinizi duyar gibiyim!


MUSA AĞACIK
Devrimlerin tarihi, insan uygarlığının tarihi kadar eskidir. Bir başka ifadeyle devrimler, uygarlıkla birlikte başladı.

Nitekim bundan 5000 yıl önce hem koşulları, slogan ve mesajları ile bazı ülkelerin günümüzdeki sorunlarını yansıtan çok anlamlı bir sosyal devrimin, kil tabletlerden izlenen öyküsünü “İhtilalin Mantığı ve 27 Mayıs ihtilali” kitabını yazan Şevket Süreyya Aydemir’in kitabından özetleyerek dikkatinize sunuyorum. Zira günümüzde de egemenler, ellerindeki iktidar gücünü kötüye kullanarak her türlü zorbalığa, din istismarına, yalana, talana, iftiraya yönelip İnsan Haklarını çiğnemekten kaçınmıyorlar. Bu nedenle bu kan emici zorbalara karşı ayağa kalkan onurlu insanların tarih boyunca verdiği bu onurlu mücadeleleri anımsatmakta, güzelliklerden yana olanların bir gönül borcudur.

Bu devrimin ilki, Mezopotamya’da Sümerler ülkesinde zamanımızdan 4777-4752 yılları arasında yaşanan URUKAGİNA Devrimidir. Bilindiği gibi Mezopotamya, şimdi Irak sınırları içinde kalan ve Fırat-Dicle ırmakları ile sulanan bölgedir. İnsanlık tarihinde ilk büyük uygarlıklar, bu alanda belirlenip geliştiler. Bu uygarlık hareketinin ilk öncüleri, Sümer, Elam, Akad ülkeleri halklarıdır. Tabletlere göre bu ülkeler, ilk uygarlıkların da vatanlarıdır.
Bundan beş bin yıl önce sosyal piramidi oluşturan sınıflar kademesinin zirvesinde, Monarşi ve onun tabii dayanağı olan Feodalite, ya da büyük toprak sahipliği geliyordu. En başta, ülkenin büyük Kral’ı ve ondan sonra, ona bağlı Site ve Bölge kralları ile zaman zaman Krallık Kudretini etkisi altına alan, bazen onun yerine geçen Rahipler, kısacası, Tapınak Oligarşisi vardı. Askerler, hem Kral’ın, hem de bazen Tapınak Oligarşisi’nin yanında veya emrinde yer alıyordu. Örneğin, Sümer ülkesinde, orduya asker almak işlerini dahi devlet adına bir süre rahipler idare ediyordu. Piramidin alt tabakasında ise küçük toprak sahibi çiftçiler, ticaret erbabı, esnaf, işçiler ve fakir köylüler geliyordu.
Sümer Krallığının merkezi Lagaş şehriydi. Bu şehir, Hai kanalı üzerine düşüyordu. Zaten bu ülkede su kanalları en büyük tesisler ve kamusal yatırımlardı. Çünkü Sümer ülkesi, bir tarım ülkesiydi. Balıkçılık ve ticaret daha sonra gelirdi. Bu kanallar sistemi, özellikle Kral Antemena zamanında çok genişledi. Fakat bu kraldan sonra yaşanan Monarşi zayıfladı, Tapınaklar Hiyerarşisi güçlendi.
Her şehrin veya Prensliğin bir tanrısı vardı. Ningirsu, Lagaş’ın büyük tanrısı sayılıyordu. Bu gücü ise, Tapınak Rahipleri ve bunların başı olan Lagaş Patesi, insafsızca sömürüyorlardı. Nitekim Antemena ölünce, yerine geçen Enenatum ıı. devrinde, Lagaş dini hiyerarşisinin Başrahibi Enatarzi, bütün siyasi -idari kusreti elinde topladı. Sonra kendisini Lagaş Kralı ilan etti. Urnini sülalesi sona erdi. İşte o zaman bize de çok tanıdık gelen Lagaş’da ve Sümerde, korkunç bir soygun ve zulüm devri başladı. Tapınak Patesi’leri, yani Başrahipliği saltanatının bu aşırı zulüm, soygun, ahlaksızlık, ve istibdadı sonucunda, halktan biri olan URUKAGİNA, halkın öncüsü olarak isyan bayrağını açtı. Böylece devrim başlayıp İSA’dan 2802, günümüzden ise 4777 yıl önce gerçekleşen ve Sümer tabletlerine yansıyan Devrime ilişkin tarihçiler durumu şöyle yorumluyor:


“Bıraktığı tabletlerden, demokrat ve özgürlüklerden yana bir zat olduğu anlaşılan URUKAGİNA, rahipler idaresini devirdikten sonra, onlar zamanında çığrından çıkmış olan devlet yönetimimi yeniden tanzim etti. Papaz idaresi altında Lagaş sitesinin, ne acıklı bir düzeye indiğini, kendisinin, halkı kurtarmak ve yükseltmek için ne gibi reformlar yaptığını, nasıl kanunlar kurduğunu bize haber veren, bizzat Urukagina’dır. Bu devrim kahramanının, tabletlerinde, kendisinden evvel memlekette hüküm süren zulümlere, yolsuzluklara son verdiğini ve kendisinin yaptığı reformlara, yeniliklere dair verdiği bilgilerin doğruluğu, Tello’da keşfedilen ve hesaplara ait halk tabletlerinin bildirdikleriyle doğrulanmaktadır. Bu tabletlerde biz, İsa’dan önce üçüncü binyıl başlarında, Sümer sitelerinden birinin, askeri, ailevi, sosyal ve dini bakımdan gerçek yaşamını gösteren, paha biçilmez kıymetlerle karşılaşıyoruz.
Bütün devlet nüfuz ve kuvvetini ele alan rahipler, artık hiçbir şeyden çekinmediler. Bu kitabede rahiplerin, büyük memurlarla birleşerek, memleketin sanatkarlarını, çiftçilerini, sürü sahiplerini ve bütün halkı nasıl soydukları, acıklı ve ebedi bir dille canlandırılmaktadır. Bundan anlıyoruz ki, bunlar, halkın meyve bahçelerini, balık dalyanlarını, göllerini, verimli tarlalarını, zorla ellerinden almışlardır. Esnaftan aldıkları eşyanın bedellerini ödememişlerdir. Ölenlerin eşyalarını zaptetmişlerdir. Tapınaklara ait gelirleri, sefahet yolunda israf etmişlerdir. Hukuki ve dini hükümleri ve özellikle boşanmalara ait davaları zorbaca kendi çıkarlarına kullanmışlar, ahlaksızlığı meşru kılmışlardır. İşte bu Rahip Krallardan Lugalanda devrindeydi ki, URUKAGİNA, halkın başına geçerek hakimiyeti eline aldı. Islahatçı ve kanuncu Urukagina bu suretle ve bir devrim yolu ile zulüm ve istibdadı, halkın üzerinden kaldırdı.”
Sümer tabletlerine yansıyan bu zulüm, yolsuzluk ve istismarları okurken içinizden zulüm, yolsuzluk ve din istismarcılığının ne denli tanıdık geldiğini kendi kendinize “vay anasına, neredeyse tıpa tıp aynı ha!” diye şaşıracağınıza hiç kuşkum yok!
Kaynak: Henri de Genouillac’in, Tablettes Sumeriennes Archaiques (1909) eserine göre, Prof. Şemsettin Günaltay’ın Yakın Şark Tarihi yapıtında, 1. Cilt. Elam ve Mezopotamya bölümü, s, 262-268.