Hükûmet hâkimiyetinden millet hâkimiyetine

Bu makaledeki tüm görüş ve önerileri günümüz siyasal iktidarlarına bire bir anımsatmaktayız. Ayrıca; Cumhuriyetin kuruluş yıllarını örnek almalarını, kurum ve kural olarak düzenlemelerde bilim insanlarına değer ve önem vermelerini önermekteyiz

 

AV. CEM BAYINDIR

Mustafa Şekip Tunç’un bu yazısı cumhuriyetimizin ilk yılında yayınlanmış bir bilimsel makale. Yazar açıkça, devlet yönetimini elinde tutanlara seslenmektedir. Yazının konusu da: “Demokrasinin tesisidir”.

Ord. Prof. Dr. Mustafa Şekip Tunç

Yazarın temel dayanağı da Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “Millet efendimizdir” düsturudur.
Bu makale; bir öneridir, bir eleştiridir, bir yol göstermedir. Demokrasi ve Cumhuriyetin henüz kuruluş aşamasında olduğu bir devrede, bu tür sert, eleştirel, buyurgan görüş ve düşüncelerin açıkça söylenip yazılması, günümüzden o döneme yapılan: “Tek Parti Diktası” suçlamasına karşı da verilmiş altın bir yanıttır.

Bu makaledeki tüm görüş ve önerileri günümüz siyasal iktidarlarına bire bir anımsatmaktayız. Ayrıca; Cumhuriyetin kuruluş yıllarını örnek almalarını, kurum ve kural olarak düzenlemelerde bilim insanlarına değer ve önem vermelerini önermekteyiz.

Demokrasi; siyasal iktidarı şöyle ya da böyle yollara ele geçirme ve geçirdikten sonra da her yol ve yöntemi mübah sayarak iktidarını sürdürme kurnazlığı değildir. Demokrasi: hükûmet hâkimiyeti değil, millet hâkimiyetidir.

Yüz yıllık bu makalenin; şimdiki iktidar sahiplerine de “örnek ve kılavuz” olmasını isterdik.

Hükûmet hâkimiyetinden millet hâkimiyetine: Millî Mecmua
1 Kânunuevvel 1340 (1 Aralık 1924)
( Çeviren: Ahmet Bayındır )

Harb-i umuminin (Birinci Dünya Savaşı’nın) hükûmetler harbinden başlayarak milletler harbine müncer olması (dönüşmesi) hükûmet hâkimiyetini sarsarak yerine millet hâkimiyetini ikameye mütemayil (yönelik) bir cereyan tevlit etmiştir.

Nitekim bu cereyan galip ve mağlup bütün milletlerin artık hükûmetlere alet olmayıp bilakis hükûmetleri milletlere alet yapmak intibâhıyla (uyanımıyla) neticelenmiştir. Bu intibâh (uyanış) henüz tam manasıyla teşkilat ve hazırlıklarını yapamamışsa da hedefini pek güzel anlamıştır.

Hâkimiyetin yalnız hükûmete bırakılmasının felâketlerini bizim kadar gören ve çeken bir millet olmadığı için olacak ki dört senelik muazzam istiklâl mücadelesi harb-i umuminin doğurduğu bu büyük inkılâb-ı siyasî ve içtimaîyyenin (siyasal ve toplumsal devrimin) en parlak ve civanmert (soylu) bir şaheseri oldu ve buna gıpta etmeyen hiçbir millet kalmadı.

Binaenaleyh matbuatta (basında), gençlikte, halkta, hükûmete karşı gösterilen bütün şüphe ve titizliklerin sebeplerini sathî (yüzeysel) birtakım sebeplerde aramaktansa asıl hükûmetlere karşı ruhlarda hâsıl olan inkılâpta (devrimde) görmek lazımdır.

Artık herkes hâkim hükûmetten ziyade ‘hâkim millet’ görmek istiyor. Ve bunun içindir ki hâkimiyetin timsalleri olan hükümdarlar sapır sapır dökülüyor. Hakikati söylemek lazım gelirse sarî (yayılmacı) bir hal alan hükûmet muhalefeti hislerinin menşei (kaynağı) hep bu inkılâpçı cereyandadır (devrimci akımdadır).

Her şeyimizde muasırlaşmağı (çağdaşlaşmayı) kabul ettikten sonra bu cereyanı da olduğu gibi görmeğe mecburuz. Aksi takdirde yolumuz dalâlettir (karanlıktır). Bundan sonra ne yapsak hükûmete ananevî (geleneksel) kıymet ve kutsiyetini veremeyiz. En büyük inkılâpçılarımızın yüreklerinden taşan “halk efendimiz düsturu ağızdan rastgele çıkmış bir söz değil, bilakis yaşanmış bir inkılâbın (devrimin) ilham ettiği hakiki bir veçhedir (yöndür).

Nitekim bir dereceli intihâbat (seçimler) fikrinin bariz hiçbir muhalefete uğramaması siyasî inkılâp (siyasi devrim) temayülünün hararetle yaşandığına en kati bir şahittir.

Atılan adım mevziî (bölgesel) olmadığı için inkılâbı (devrimi) büyütüp kemale getirmeden (olgunlaştırmaktan) başka çare yoktur.

Kısır düşünceler, iradeyi hastalatan tohumlarla ruhumuzun ciyâdetini (güzelliğini) bozmayalım. Hedefimiz gayet sarih (açık) ve hakikidir:

Millet hâkimiyeti. Fırkalar (partiler), hükûmetler hep bu hedefe götürecek vasıta ve aletlerdir. Bunlar daima yaratan zamanın icabatına (gereklerine) göre teşkil (örgütlenmeye), tenvi (çeşitliliğe) ve tehâlüf etmeğe (farklılığa) mecburdurlar; milleti temsil yerine satvet (baskıya) veya kumandayı tahkime (yönetimi sıkılaştırmaya) uğraşırlarsa çok hata ederler.

Hâkimiyet-i millîyenin (Millî egemenliğin) yalnız hâkimiyetini ilerletip milleti ikinci derecede bırakmak artık elimizde değildir. Çünkü demokrasi hayatı, hükûmet hâkimiyetinin millî iradeye mağlubiyetinden başka bir şey değildir. Hâkimiyet-i millîyye (Millî Egemenlik) dediğimiz zaman; milletle hemhâl olacağımıza, hâkimiyetle kaynaşırsak hiçbir zaman samimi ve hür olamayız.

Demokrasi hükûmetlerinin vazifesi, hâkimiyet değil, umuma (kamuya) hizmettir.

Hükûmet mefhumunun (kavramının) uğradığı bu tekâmül (gelişme) ve inkılâp karşısında; a’kal (akıllı) hükûmetçilerin tutacağı hatt-ı hareket (izleyecekleri yol), hâkimiyet zihniyeti yerine hizmet fikrini ikame etmektir.

İşte bu prensibe ne kadar mu’tekad (inanmış) ve hadim (hizmet eder) olursak; asrî inkılâp-ı siyasî ve içtimaîyyemize (çağdaş siyasal ve toplumsal devrimimize) o nispette sadık (bağlı) ve müfit (yararlı) olacağımız gibi, hükûmetle millet arasındaki bürûdeti (soğukluğu) de ancak bu sayede izale edebileceğiz.

 

Dârülfünun Ruhiyat Müderrisi ( Üniversite Psikoloji Hocası)

Mustafa Şekip (Tunç)

 

 

 ***

Notlar: 

 

 Ord. Prof. Dr. Mustafa Şekip Tunç

Feyhaman Duran’ın fırçasından Mustafa Şekip Tunç

Yazar, felsefeci, psikolog, akademisyen ve çevirmendir. 1886 yılında İstanbul’da doğmuş, 1958 yılında da aynı kentte ölmüş, Mülkiye Mektebinden (Siyasal Bilgiler Fakültesi) mezun olduktan sonra Balıkesir Lisesi’nde edebiyat öğretmenliğine başlamış, sonra Maarif Nezareti (Milli Eğitim Bakanlığı) tarafından eğitim amaçlı İsviçre’ye gönderilmiş, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde yeni Pedagoji Bölümünde ordinaryüs profesör olarak uzun yıllar çalışmış, yaşamı boyunca yüzlerce yapıt üretmiştir.

 

 

Çevirmen Ahmet Bayındır- Yazının günümüz Türkçe harflerine çevirimini yapan Ahmet Bayındır, 1951-2014 arasında yaşamış, hukukçu, sanat tarihçisi, resim öğretmeni olup, Osmanlıca ve Farsça birçok çeviri yapmıştır.

 

Milli Mecmua 

Milli Mecmua: Cumhuriyet’in kurulmasıyla İstanbul’da Mehmed Mesih Akyiğit ve arkadaşlarının çıkardığı, Yahya Saim Ozanoğlu ve Hasan Âli Yücel baş yazılar yazdığı, iki haftada bir yayınlanan dergi.