Hoca haklı çıktı!

MACİT GÜRBÜZ

Bilirsiniz, mecliste zaman zaman tansiyon yükselir, iktidar ve muhalefet partisine mensup milletvekilleri arasında büyük tartışmalar yaşanır ve kavgalar çıkar.

Kafalar kırılır, uçan ya da uçmayan tekmeler havada uçuşur.

Silah dahi çekilmiştir genel kurulda.

1995 seçimleri öncesi, Erzurum Atatürk Üniversitesi Aziziye Araştırma Hastanesi Beyin Cerrahi Servisi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. İsmail Hakkı Aydın beni arayarak bir konuda haber yapmamız gerektiğini söyledi.

Dünyaca ünlü bilim adamlarımızdan biri olan, altın neşter ve kristal küre ödüllü Aydın açıklamasında, seçim arifesinde milletvekili aday adaylarından istenen belgelere bir belge daha eklenmesini istiyordu.  Bu belge de beyin fonksiyonlarının tam ve sağlıklı olduğuna dair tam teşekküllü bir hastaneden alınmalıydı. Çünkü sıradan bir memurdan dahi bu belge isteniyordu.

Hocanın bilimsel gerekçesi şuydu, insan yaşlandıkça beyin küçülüyor ve içindeki su oranı artıyordu. Bu da sağlıklı kararlar almasını engelliyordu.

Aydın, “Beyin fonksiyonları bozuk insanların yaşı ilerledikçe beyin hücrelerinde azalma görülür. Bilimsel olarak ispatlanmıştır ki, yaşlılarda tereddüt, kararsızlık ve unutkanlıklar başlar. Yakından incelediğinizde vaatlerini ya da söyledikleri sözleri beş dakika sonra ben böyle bir şey demedim diyerek inkâr ederler. Bu belirtiler akıl hastalığı belirtileridir” diyordu, mecliste bu tür olayların önüne geçilmesi için bilimsel olarak bu şarttı.

Ve ekliyordu, “bizden farkları ne?”.

Hoca bana ısrarla, “aday adaylarından istenmeli diyorum bak, sakın ha milletvekillerinden diye yazma yanlış anlaşılırım” demişti.

Haberi hazırlayıp geçtim, gazetemin merkezine hocanın hassasiyetini de iletim.

Haber, ertesi gün gurubumuzun tüm gazetelerinde manşetti.

Bir farkla.

‘Milletvekili aday adayları’ ifadesi gitmiş, yerine ‘milletvekillerinden’ gelmişti.

Ortalık karıştı.

İsmail Hakkı Hoca, haklı olarak sitem etti bana, ama benim bir suçum yoktu.

İstanbul dukalığı böyle uygun görmüştü.

Ah şu gazetelerin tepe noktalarında oturup, etikten ve dürüstlükten bahseden ve Anadolu’yu bilmeyenler ah!

Ne sıkıntılar çektik sizin yüzünüzden, saymakla bitmez.

Baktılar ki aday adayı ifadesi ilgi çekmeyecek, oturdular aday adayını milletvekili yapıverdiler bir çırpıda.

Onlara göre haber bu şekilde çekici ve tartışma yaratacak bir hale sokulmuştu.

Tartışma yaratsa iyi, kıyamet koptu.

İlk tepki Meclis Başkan Vekili ve Devlet Bakanı merhum Ayvaz Gökdemir’den geldi.

Ankara’da yaptığı açıklamada hocaya sert tepki gösterdi, “Hiç kimse bilimsel de olsa böyle bir açıklama yaparak yüce meclisin manevi şahsiyetini tahkir ve tezyif edemez. Böyle bir bilimsel açıklamayı kabul etmiyorum, asıl o hocanın beyin fonksiyonları incelenmeli” demişti.

Gökdemir, Aydın hakkında meclis soruşturması açtıracağını da söylemişti.

Haberdeki küçük bir fark, Ankara’da fırtınalar koparmıştı.

Birkaç gün sonra Prof. Dr. İsmail Hakkı Aydın hakkında açılan meclis soruşturması yazısı Atatürk Üniversitesi Rektörlüğü’ne ulaştı.  Soruşturma kapsamında benim de ifademe başvuruldu. Aydın’ın asla böyle bir ifadede bulunmadığını, haberin İstanbul merkezde değiştirildiğini anlatım.

Yeterli değildi bana göre, TBMM başkan vekili Ayvaz Gökdemir’in makamını aradım ve görüşme talep ettim, anlatmalıydım olayı.

Sekteri makamda olmadığını söyledi. Yarım saat sonra telefonum çaldı, sekreter sayın bakana bağlıyorum dedi.

Komando Ayvaz lakaplı Gökdemir’in ilk sözü, “Ulan o haberi sen mi yaptın?” oldu.

Evet dedim.

Hiç fırsat vermiyor, makineli tüfek gibi konuşuyordu.

Başladı saydırmaya, “Öyle haber, öyle açıklama olmaz, Başlatmayın öyle habere, ayıptır yahu! Kimse meclise ve onun şerefli mensuplarına deli diyemez, bu çatıya hakaret ettirmem”.

Araya girdim ve bunun bir bilimsel açıklama olduğunu ve Aydın hocanın asla böyle bir şey demediğini anlatmaya çalışırken sözümü kesti, “Başlatma ulan böyle bilimsel açıklamaya. O hoca çok mu akıllı? Siz ne zannediyorsunuz kendinizi? Bu çatı altında beyin fonksiyonları bozuk adam yok, bunu ispata gerek de yok. Anladın mı? Biz milletin vekilleriyiz. Bizi halk seçti, bu tamamen hakarettir, bunu sen de o hoca da aklınıza sokun. İkinize de hakaret davası açacağım”.

Atıldım, “Bir dakika efendim, Sayın Aydın milletvekilleri asla demedi, aday adayları dedi, gazetem sehven öyle yazmış, bunu size iletmek için aradım, doğrusu budur” dedim.

Hakaret etmeye ve küfürlü konuşmaya devam ediyordu.

Artık sabrım tükenmişti, sözünü kestim, “Bakın beyefendi, önce üslubunuza dikkat edin, hakaretten bahsederken bana ve saygın bir bilim adamına hakaret ediyorsunuz farkında değilsiniz. Koca mecliste bu haberden gocunan bir tek sizsiniz, sizin beyin fonksiyonlarınızdan bir endişeniz mi var?” deyince Gökdemir, “Öyle haberin içine sıçarım ulan, siktir git” diyerek telefonu yüzüme kapattı.

Hoca haklı çıkmıştı.

Hala böyle bir rapor istenmiyor vekil aday adaylarından.

Bak, ben de aday adayları diyorum ha! Aman başıma bir iş gelmesin.

Oysa sıradan bir memur için dahi bu rapor isteniyor, yetmiyor güvenlik soruşturması isteniyor, o da yetmiyor, partiden referans isteniyor.

Sonra ne mi oldu?

Meclis soruşturması kapsamında verdiğim ifadeden sonra soruşturma kapatıldı, ancak Prof. Aydın’ın ne kadar haklı bir açıklama yaptığı da ortaya çıkmış oldu.

Ha, bu arada Ayvaz Gökdemir, bir resepsiyonda karşılaştığı Prof. Dr. İsmail Hakkı Aydın’dan özür diledi.

E oldu mu şimdi?

O kadar asıp kesmiş, mıçmıştın oysa.

Bir komandoya yakıştı mı?

Değil mi yani?

Son söz: Prof. Dr. İsmail Hakkı Aydın, bu ortak anımızı ‘Bir Beyin Cerrahının Anıları’ adlı kitabına da aldı, detaylarını bilmek isteyen alıp okuyabilir.