Herkesin kalbine aşk dokunsun

Bugün herkesin kalbinde AŞK OLSUN… Herkesin kalbine aşk dokunsun. Herkes sarılsın sevdiğine, varsa sevgilisine, yoksa kedisine, o da olmadı hayallerine. Ama en çok içindeki insan sevgisine sarılsın, sahip çıksın. Karşıdaki anlasın anlamasın ne önemi var? Öncelikle insan kendi içindekine sahip çıkmalı sarılmalı sımsıkı. Doğru, yanlış, iyi, kötü kim bilebilir ki hayattan başka. Tek kriterin iyi insan olmak olduğu zamanlarda. Aşk en gerçek halini yaşayacak belki de…
Fırtına olup çok gemi batırmışlığım vardı oysa benim; dalgakırana dönüştüm, kendi içimdeki suları durulttum, öyle sevdim ben seni.

HAYATIN İÇİNDEN HİKÂYELER

Kim bilir hepimizin hayatından ne insanlar geçti? Elini sımsıkı tutup pişman olduğumuz, tutmayıp arkasından ah çektiğimiz, hayatımızda olup aslında olmayan, hayatımıza hiç giremeyip ama hep yanımızda olan, ah keşke olsaydı dediğimizde yüreğimizin bir parçasını yolunda bıraktığımız, ya da iyi ki olmamış deyip gözyaşıyla uğurladığımız. İlk aşkımız, son aşkımız, beraber yaşlanmayı hayal edip bir adımı bile birlikte atamadığımız…
Bundan olmaz deyip sonrasında aşkından divane olduğumuz. Hepsi ama hepsi hayatın içinden hikâyeler değil mi? Daha bu yazıyı okurken aklınızdan geçen isimler yok mu? İşte bu yüzden kendi ruhumuzu temizleyip, aşka yer açmak lazım yeniden. Yeniden, yorulmadan, umutsuzluğa kapılmadan.
EGOMUZU TÖRPÜLEDİĞİMİZDE
Ben şu son zamanlarda çok moda olan ilişki uzmanlarından değilim ama bildiğim, kendim birebir yaşayarak farkına vardığım bir şey varsa o da emek olmadan yemek olmayacağı bir gerçekmiş; ama, emek verdiğin yemek bir türlü sofrana gelip seni mutlu etmiyorsa vazgeçmeyi de bilmek gerekiyormuş o yemekten…
Zorlamadan, zorlanmadan biraz da kendi egomuzu törpülediğimizde yoluna giriyormuş her şey. Her şey gibi aşkı da doğasına bırakmak gerekiyormuş.
Su akıyor yolunu buluyormuş ağır ağır da olsa.
Taraf olmadan biz olmak, farklı hayallere farklı yollardan gitmek yerine, farklı hayalleri birlikte deneyimlemekmiş en güzeli. Sana yapılmasını istemediğini başkasına yapmamakmış doğru olanı. Ben de yolu yürürken öğrendim kendime iyi geleni.

UNUTTURDUM DA ÖYLE SEVDİM BEN SENİ

Sevdim mi, hem de çok sevdim.
Yaşadığım her ilkin, ilk hezeyanlarıydı o aşklar; ruhumla birlikte, topladım, böldüm,
çıkardım her birini.
Büyüdüm, sorguladım, öğrendim. Tüm bildiklerimi toplayıp öyle sevdim ben seni.
Öyle dolu, öyle doymuş…
Sonra tüm bildiklerimi unuttum.
Zamansız dökülen yaprakları, kırgınlıkları, kızgınlıkları, yalanları…
Boşa açılmış kucakları, kum saati misali hızla akmış zamanı, kötü ne varsa sevmemi engelleyen, unuttum.
Unuttum, unutturdum da öyle sevdim ben seni.
Bu toprakta dal çiçek açmaz dediler.
Suladım, sevdim; sevgimle suladım hoyrat bir el gelip yine kırmasın diye dallarımızı.
Arada kestim, hem senin hem kendimin delicelerini.
Bazen acıtarak sevdim ben seni. Bir çiçekle yaz olmaz diyenlere inat, bahçeye döndürdüm kalbimi.
Büyüttüm seni kalbimin ortasında.
Umut toplayıp, sabırla karıştırıp zamanla harmanlayıp sevdim ben seni.
Fırtına olup çok gemi batırmışlığım vardı oysa benim; dalgakırana dönüştüm, kendi içimdeki suları durulttum, öyle sevdim ben seni.
Velhasıl sevgili, bu yüzden bu sakin hallerim.
Senin bana verdiğin emeği sevdim, kendimi sana harmanlayınca, senden benden öte ortaya çıkan bizi sevdim…